Prof. Dr. Caner Arabacı
Simeranya kadıları
Simeranya denilen hayali ülkenin iyi yürekli bir halkı vardır. Ama talihleri o kadar iyi değildir. Son zamanlar hiçbir işleri gönüllerine, isteklerine hele çıkarlarına uygun gitmemektedir. Çünkü iplerin ucu, kendilerine bağlı insanların elinde değildir. Senelerce önce, “Kalkın ey ehli vatan!” haykırışını duyunca ürpererek ayağa kalkmışlar, pusuda bekleyen birileri yerlerine oturuvermiş bir daha oturmak nasip olmamıştır.. Neden mi? En iyisi işi başından özetlemek..
Simeranyalılar, parça parça, yarı yurtlu yarı yurtsuz yaşarken bir din onları bulup müntesibi yapmıştır. Kader bu. Yeni inanışla önlerinde bambaşka ufuklar açılmış, büyük işler başarmış, insanlığın kurtarıcılığına soyunmuşlardır. İşte son durum o süreçle başlar.. İnsanlığın kara yürekli, kara elbiselileriyle vuruşmaları gerekir. Tam bin yıl vuruşurlar. “Kara Donlular”, harp meydanlarında yenemedikleri Simeranyalılara hiç beklemedikleri bir tuzağı hazırlarlar: Kendi evlatlarını kara donlular gibi yetiştirip Simeranya’nın başına geçirecekler ve onları kendi içlerinden elde ettikleri ile uğraştırıp yeneceklerdir. Çok çalışırlar. Hatta yüzlerce yıl uğraşmaya devam ederler. Sonuçta görünüşü, kılığı-kıyafetiyle de kara donlulara benzeyen tipte, elit zümreler yetiştirmeye muvaffak olurlar.
İşte bundan sonra Simeranya’nın yüzü hiç gülmez. Çünkü görünüşte kendilerinden olan elitler, kara donlulara hizmet etmektedir. Aynı adları taşısalar da, Simeranyalıları dışlamak, küçümsemek, onları rahatsız edecek işleri yapmak, kara donluları memnun edici çabalar sarf etmek elitlerin en tabi, üstelik gönüllü işleridir. Çünkü kara donlular hepsini, karanlık odalarda bekletip kara ruhlarla temasa geçirmiştir. Aydınlığa çıktıklarında bile karanlığa bakmaktadırlar.
İyi de o Simeranya halkı, niçin kara yüreklileri, elitlik sırça köşkünden indirmez? İndiremez, çünkü eli kalem tutan, eli ile kalem kıran kadılar, kadıların kadıları yani kadıyü’l-kuzzât, hep kara donluların yetiştirmeleridir. Vaktiyle köşe başlarını tutmuşlar, kadı konaklarını işgal etmişlerdir. Bulundukları yer çok yükseklerdedir. Erişilmesi zordur. Arada bir Simeranya halkına, meyleden çıksa da onların sözü geçmemektedir.
Diyelim ki Simeranyalı kızlar, başka ülkelerin kızlarının haklarına sahip olmak isteseler, söz gelimi okumak istedikleri gibi okumak isteseler, hemen önlerine demirden engeller çıkarıp onları ağlatmaktan, yürekleri hiç etkilenmemekte, hatta kara donluları bile katılıklarında hayrete düşürmektedirler.
Onun için kara donlular, Simeranya’nın kontrolü konusunda kendilerinden son derece emindirler. Geçmişteki yenilgilerinin bedelini kat be kat ödetmekten, bıyıklarını balta kesmez olmuştur. Hatta arada bir hakemlik rolü oynamak, akıllar vermek hoşlarına gitmektedir. Halk, bir türlü durumu tam anlayamamaktadır. Ama son zamanlar işlerin iyi gitmemesi, şüphelerini artırmıştır. Yönetici olarak seçtikleri, merkeze gittikçe kırmızı görüp değişmekte, yamulmaktadır. Bu durum nihayet, seçtiklerinden ziyade, merkezde bir şeylerin olduğu konusunda Simeranyalıları şüpheye düşürmüştür. Kimdir o kırmızı gösterenler? Kimdir o eli kalem tutanlar? Niçin kara donlulara ya da yüreğinde haç taşıyanlara bu kadar yakın, kendilerine o kadar uzaktırlar, sorgulamaya başlamışlardır.
Fakat Simeranyalıların işleri zordur. Çünkü asırlardır bağırsaklarına yerleşen kara donluların yetiştirmeleri, öyle kolay temizlenecek cinsten değildir. Diyelim ki bir seçim ishaline tutulunsa, ağır müshiller/sinemaki içilse bir temizlenme olacak mıdır? Kara donlular, elemanlarının kolay sökülüp atılmalarını önlemek için, onları ayakaltına koymamışlardır. Öyle kolay kolay erişilemez yerlere yerleştirmişler ki, bir kısmı keşfedilse bile diğerleri ile aksayan, aksatma işlerini yapmak için gerekli tedbirleri almışlardır. Kısa sürede Simeranya siyasetini işe yaramaz, yöneticilerini kendini bile koruyamaz, meclisini yasa yapamaz yapsa bile seçenini de kendisini de anlamsız, sermayenin kaçtığı, dışarıda ve içeride itibarsız hale getirmek kolay ve az iş midir?
Yüksekler çok bulutlu, esintili, fırtınalı, tipilidir. Bazen şimşek arklarının kömür edici tahriplerinden çok sonra sesleri duyulmaktadır. Simeranya kadılarına ulaşmak pek müşkildir. Onlar, ancak Azraillin ulaşabileceği yüksekliklere yerleştirilmişlerdir.
Şimdilerde Simeranyalıları saran kara düşünce de budur işte.. O iyi yüreklilerin ülkesini ilerletmek, mutlu etmek, yükseltmek için hiç kalem oynatmayanların, hep tökezletmek için kendilerini bile niçin oynatır oldukları sorgulanmaya başlanmıştır. O zaman bunların, yüksekleri işgal eden karanlık bakışlarından nasıl kurtulunacağını, yılgınca içlerinden geçirmelerine engel de yoktur. Kara kara düşünceye dalan Simeranyalılar, sabırlı insanlardır. Millet hayatının, yüksekleri işgal eden kara donlu yetiştirmelerinden daha uzun süreceğini, düşünebilmektedirler. Onun için kendilerine en uygun gelen yolu da bulduklarını sanmaktadırlar. O da bir-kaç asır daha beklemektir.. İki asır bekleyen diyelim ki iki yüz yıl daha niye bekleyemesin, diye konuşmaya başlamışlardır bile..
Bu arada, kara donlular, aydan Mars'a, oradan Satürn’e, oradan da Plüton’a geçecekmiş ne gam.. Sürünmeye alışınca, uzay heveslilerinin terk ettiği Simeranya’nın karartılan ufukları bile onlara çok geniş gelmekte, önlerine hatta gerilerine bakma zorunluluğu onları bahtiyar etmeye yetmektedir. “Mutsuz bahtiyarlık”, Simeranya literatürüne son kazandırılan ak edebiyat örneklerindendir..