yazar-53
Sizce erken seçim olur mu?
Bir ülkede siyasi irade miadını doldurmaya başladığında umulmadık yerlerden umulmadık olaylar patlak verir ve bu umulmadık olayların seyriyle gelişen ülke gündemi kendini karamsarlığa, bunalıma iter. Bu hesapta olmayan gidişat siyasetçinin moralini bozar ve siyasetçi hal ve tavırlarıyla bunalımını dışa aksettirir.
Siyasi iradenin seçim öncesi halktan istemiş olduğu üç yıllık tolerans ve müsaadenin bitmesiyle birlikte. Hükümetin üç yıllık performansını değerlendiren vatandaş, hükümetin artılarını bir tarafa eksilerini bir tarafa koydu. 2001 kriziyle birlikte fakirleşen, iflas eden, takati kesilen, hayal ve umutlarını yitiren insanımız bu muhasebe sonucunda şunu gördü. Tamam, bazı noktalarda hükümet güzel adımlar attı ancak vatandaş hala işsiz, vatandaş hala borcumu ödeyemiyor, ülkede hala adil olmayan bir gelir dağılımı var, ülkede hala sade vatandaş, küçük ve orta ölçekli esnaf sanatkâr ekonomik krizi hala yaşıyor. İnsanlar kredi kartlarına borçlanarak hayatlarını idame ettiriyor.
Vatandaşın muhasebesinin ardından 2002 seçimleriyle oluşan güven yerini umutsuzluğa ve tedirginliğe bıraktı. Bu süreçten sonra başlayan AKP içindeki muhalefet, bir takım ihalelerde yapılan kayırma söylentileri, yolsuzlukla mücadele etmeyi vaat etmiş halk tabanlı bir siyasetle halkın yanında halkın dertleriyle hem hal olma siyasetini vaat eden iktidar bu sıkıntılı süreçle hızla güvensizlik girdabında sürüklenmeye başladı.
Bu süreçle birlikte üç yıllık sessizliğini bozan muhalefette ağır eleştirilerle siyasi arenada yerini aldı.
Son altı ayda siyasetteki kaynama her ortamda erken seçimi gündeme taşıdı. İktidar ise erken seçim isteyen muhalefete karşın ısrarla erken seçime gitmeyeceğini belirtti. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminin de büyük etkisinin olduğu hararetli gündemimizde Danıştay’a yapılan saldırı “neler oluyor?” sorusunu hafızalarda oluşturdu.
Danıştay’a yapılan saldırı akabinde başlayan hızlı süreç, ekonomide hemen etkisini göstererek uzun bir süre sessiz haliyle duran döviz piyasasında yükselişe neden olurken son yıllarda yatırımcısına para kazandıran menkul kıymetler borsasında düşüşlere neden oldu.
Dövizde yaşanan yüzde 14’lük artış insanımızda “eyvah bir devalüasyon mu?” paniğini oluştururken, borsada cirit atan iyi gün dostu yabancı sermayeyi de ürküttü.
Kısacası 2002 seçimleriyle başlayan ve üç yıllık tolerans süresince devam eden ekonomideki balayı sıkıntıya girdi. Hani bir atasözü var “rüzgar eken fırtına biçer.” IMF politikalarını aynen kabul ederek Kemal Derviş’in kurmuş olduğu ekonomik sistemi büyük bir özveriyle devam ettiren hükümet bir şeyi unutmuştu, halkın ne kadar zor durumda olduğunu ve bu hükümetin bu ülke için büyük bir şans olduğunu.
IMF politikalarını uygulayan hükümet kemeri sıktıkça sıktı ama vatandaşın kemer sıkacak hali dermanı kalmamıştı. Asgari ücret, memur zammı IMF’ye danışıldı, çiftçi IMF politikaları çerçevesinde her geçen gün daha kötüye gitti. Yatırım adına bir şey yapılmadığı gibi yerli sermaye ağır vergi ve pirim yükleri altında bunaltıldı. İşsizlik aldı başını gitti, AB süreciyle küçülmek zorunda kalan tarım sektörü ile birlikte kentlere göç başladı yakın gelecekte işsizlik taşınamaz boyutlara gelecek.
Ekonomide yaşanan olumsuzluklar, hükümetin dış performansı neticesinde oluşan soru işaretleriyle birleşince hükümetin karnesi de ona göre çıktı.
Dış politikada özellikle ülkenin Irak, İran ve Suriye gibi komşu ülkelerle oluşturacağı siyaset ve olmazsa olmazlar, Fırat ve Dicle’nin özerkliği, Kıbrıs’ın geleceği, Eğe kıta sahanlığı, limanların açılması, Ermeni soykırım iddiaları karşısında yeterli atraksiyonu gösterememek gibi soru işaretleriyle birlikte ABD ve AB’nin bölgesel sömürü planları vatandaşın kafasını karıştırdı.
Evet, ekilen rüzgar bugün fırtınanın belki de habercisi olarak karşımıza dövizdeki artışı ve belirsizliği getirdi.
Bugün ülkede tartışılan pek çok konu dönüp dolaşıp erken seçime geliyor. Evet, sizce erken seçim olur mu?