Smyrna Agorası "üç boyutlu kalkan"la bin 500 yıldır ayakta

Smyrna Agorası "üç boyutlu kalkan"la bin 500 yıldır ayakta

İzmir'deki Smyrna Agorası'nın Bazilika bölümünde bulunan kalıntılar, milattan sonra 550 yılındaki depremin ardından sütunları güçlendirmek için moloz taş ve kireç harcıyla yapılan üç boyutlu güçlendirmelerle asırlardır ayakta duruyor- Smyrna Agorası Kazı

İZMİR (AA) - EFSUN YILMAZ - İzmir İkiçeşmelik'teki Smyrna Agorası'nın Bazilika bölümünde bulunan kalıntılar, milattan sonra 550 yılındaki depremin ardından sütunları güçlendirmek için moloz taş ve kireç harcıyla yapılan üç boyutlu güçlendirmeler sayesinde asırlardır ayakta duruyor.

Günümüzden 8 bin yıl öncesine dayanan yerleşim tarihine sahip İzmir'in son 2 bin-2 bin 300 yıllık sürecine tanıklık eden Smyrna Agorası'ndaki arkeolojik kazı çalışmaları, bölgede yaşayan toplulukların yaşam biçimlerine ışık tutuyor.

Arkeloji dünyasında "grafitto" adı verilen tarihi duvar yazıları, en az 2 bin yıldır akan suyu ile antik kentler arasında özel bir öneme sahip Agora'daki depremin izleri de tarihçiler tarafından inceleniyor.

- "Bazilika'da 3 boyutlu koruma kalkanı"

Smyrna Agorası Kazı Heyeti Başkanı Yrd. Doç. Akın Ersoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İzmir merkezindeki antik kentte 160 metre uzunluğa ve 30 metre genişliğe sahip Bazilika'nın özel bir öneme sahip olduğunu söyledi.

Yamaçta inşa edilmiş, teraslanmış bir alanın Bazilika için kullanılan bodrum katının "geçiş noktası" olarak kullanıldığını, aynı zamanda da "kapalı çarşı" görevi gördüğünü kaydeden Ersoy, bundan 2 bin yıl önce dükkanların bulunduğu alanda tarihi çalışmaların yapıldığını aktardı.

Romalılar döneminde depremselliğe ilişkin verilere de Bazilika'da rastladıklarını vurgulayan Ersoy, şu bilgileri verdi:

"Kemer ayaklarının depreme dayanması için desteklendiğini görüyoruz. Bu destekler sayesinde yapı uzun süre ayakta kalmış. Bu yapı, Smyrna ve çevresinde ortaya çıkan depremlerde ayakta kalmış. Dönemin yapı teknolojisi belli. Moloz taşların kireçle bir araya getirilmesi ya da kesme taşların bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş yapılar var. Duvarlar arasındaki bağlantı için kemer sistemi kullanılıyor. Romalıların inşaatlarda ortaya koyduğu bu sistem, Anadolu'da, Yunanistan'da, bütün Roma coğrafyasında görülüyor. Deprem sırasında sağa sola doğru ortaya çıkan sarsıntıları dağıtmak, yükü zemine dağıtmak için önemli bir vurgu. Kolonları güçlü hissetmedikleri zamanlarda moloz taşı ve kireç harcı ile destekler yapmış, yapının ayakta durmasını sağlamışlar."

Akın Ersoy, üç boyutlu güçlendirmelerin "işe yaramış" göründüğünü, bu destekler sayesinde kemerlerin ayakta kaldığını belirtti.

Sütunlara görsel amaçlı sıva yapıldığını aktaran Ersoy, "Kemer taşlarının boyutu, yapısı farklı, bu farkı kapatmaya ve bembeyaz bir görüntü ortaya çıkarmaya çalışmışlar. Kireç renginde badana yapılmış. Böylece ışıklandırma sorununu çözmek istemişler. O dönem kandil ve meşaleler var ama buna destek vermek için duvarların da beyaz olması lazım."

- Deprem izleri

Ersoy, antik kentteki depremin izlerine yapı tabakalarında rastladıklarını kaydederek edebi kaynaklarda da "depremden" söz edildiğini ifade etti.

Küçük depremlerin kente büyük zarar vermediğini belirten Ersoy, "İzmir'i sıklıkla küçük, arada sırada güçlü depremler vurmuş, bu bölgedekiler hep depremi bekleyerek yaşamış." dedi.

Bir deprem sonrası kentin kalkınmasını sağlayan valisine teşekkür amacıyla yazıt hediye edildiğini ve bir de heykelinin dikildiğini anlatan Ersoy, "Kalıntılar arasında herkesin görebileceği yazıtlar var. Yazıtlardan biri Smyrna Agorası Sergi Alanı'nda bulunuyor. Depremde devlete yaptığı hizmetler dolayısıyla İzmirliler Vali Damokharis'e teşekkür etmişler." diye konuştu.

Tarihi bilgilerin günümüze ışık tuttuğuna işaret eden Ersoy, şunları söyledi:

"Günümüzde kullanılan inşaat teknolojileri de oldukça gelişmiş. O dönmede yaşayanlar da yapabileceklerinin en iyisi yapmışlar. Biz de yaparsak onlar kadar depremlere karşı duyarlı davranmış olacağız."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı