Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Sültânü’l-Vâizîn Tahir Hocamız

Vefatından (5 Mart 2011) sonra herkes için sorulan bir soru vardır: Merhumu nasıl bilirsiniz, diye. Sorsalar hocamız için, onu nasıl bilirsiniz, diye söylenecek çok şey vardır, ama ez cümle şunlar söylenmezse cevap eksik kalır ki bu meziyetler Hocamızın bizlere ders olması gereken yanlarıdır:

Her şeyden önce Hocamız, bir vâizdir, hem de vaizlerin sultanıdır. Bu, onun vaizlik vazifesini en güzel şekilde icra ettiğinin göstergesidir. Ona en güzel yakışan unvan da budur. O, Sultânü’l-Vâizîndir.

O, Konya müftülerindendir. Şerafeddin Camiinin arkasındaki Dâru’l-Kurra kümbetinde müftülük yaparken, İplikçi Caminin kıble tarafında bulunan ve bugün Meram müftülüğü olarak kullanılan binanın yapılmasına vesile olandır. Onun ilk müftülük yıllarında oturduğu, Dâru’l-Kurra’da bugün, aslına uygun olarak Aşere Takrib dersleri devam etmekte ve Kur’ân Hafızları Kur’ân sedalarıyla o kutlu kümbeti çınlatmaya devam etmektedirler.

O, ardında iz bırakanlardandır. Burdurlu bir kardeşimiz şöyle demişti: Burdur’un manevî çehresinin oluşumunda Tahir Hocamızın yeri unutulmaz. Onun Burdur’daki hizmeti ise sadece bir buçuk yıl sürmüştür.

O, 99 oğlum olsa, hepsini İmam Hatip’te okuturum diyen, bir imam hatip sevdalısıdır. Zira o, imam Hatip binalarının yapımı için çıktığı kutlu yolda, bir imanlı gencin yetişmesi için bin münafığın kahrını çekmeye hazırım diyen hocası Hacıveyiszâdelerin yolunun yolcusudur.

O, va’zü nasihatlerini Mesnevi beyitleriyle süsleyen bir Mevlânâ hayranıdır. Bu yönüyle O, bir anlamda Konyalı olmanın borcunu ödemiştir. Zira Konya Mevlânâ demek değil midir?

O, gerektiği zaman elini taşın altına koymasını bilen, siyasette ben de varım diyen bir siyaset adamıdır. Onun mahkemeleri mebusluğundan fazla sürmüştür. O, idamla yargılandığı mahkemelerde kendinden ziyade davasını savunan adamdır. Ben onu miting kürsülerinde elinde ciltli kitaplarla, siyasete girişinin İslamî delillerini kaynaklarından okuyarak meydanlara hitap edişiyle hatırlarım.

O, Ümmetin derdini dert edinmiş bir çile adamıdır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan R. Tayyip Erdoğan kendisini ziyarete geldiklerinde, Yüce Mevla bugünleri de bizlere gösterdi diyerek semaya kalktığını, Halil Ürün Bey’den dinlemişizdir.

O, halk adamıdır. Halkın içindedir. Resmî vazifesiyle yetinmeyen, gece gündüz sohbet meclislerinde durmadan dinlenmeden birikimini paylaşan gönül adamıdır. Emekli olduktan sonra da asla köşesine çekilmeyen, kırk yıldan fazla va’z kürsülerinden davasını haykıran davetçidir.

O, proje adamıdır. Zor zamanlarda İslamî yaşantısıyla örnek bir semt oluşturmak için Erenköyü kuran bânidir.

O, bir Peygamber aşığıdır. Hep O kutlu nebinin sevdasıyla yanıp tutuşmuş, gidelim gelelim, gidelim gelelim, gidelim orada kalalım diyerek fırsat buldukça ömrünün önemli bir kısmını Münevver Medine’de geçirmiş, va’zlarında Peygambere olan sevdasını hep söyleyegelmiş bir kimsedir.

Vefat ettiğinde on binlerce kişinin katılımıyla eda edilen cenaze namazı, Hocamızın gönüllere taht kuran bir gönül adamı olduğunun kanıtı değil midir? Ruhu şâd olsun, mekânı Cennet olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.