Suriyeliler meselesi
Süleyman Özışık: “Önce şu yanlış algıyı ortadan kaldıralım. Mehmetçik öyle söylendiği gibi Suriye’yi kurtarmak için savaşmıyor. Aksine, Türkiye’nin yanı başında bir terör devletinin kurulmasını engellemek ve teröristleri inlerinde enselemek için savaşıyor
Taksim Meydanı’nda Suriye bayrağı açıp milyonlarca insanın katili Beşar Esad aleyhine slogan atarak” eğlenen Suriyelilerle ilgili tartışmaları köşesine taşıyan Süleyman Özışık, “Önce şu yanlış algıyı ortadan kaldıralım. Mehmetçik öyle söylendiği gibi Suriye’yi kurtarmak için savaşmıyor. Aksine, Türkiye’nin yanı başında bir terör devletinin kurulmasını engellemek ve teröristleri inlerinde enselemek için Suriye topraklarında savaşıyor” dedi. Nagehan Alçı ve Hasan Öztürk'ün gündeminde de Suriyeliler meselesi vardı. İşte yazılardan alıntılar...
Şu Suriyeliler meselesi
“…Malumunuz; bir grup Suriyelinin yılbaşı gecesi Taksim Meydanı’nda Suriye bayrağı açıp Beşar Esad aleyhine slogan atarak eğlenmesi medyanın da fitillemesi sayesinde gündeme oturdu.
Olaya üç farklı tepki geldi.
Eleştirenler, “Mehmetçik onların ülkesini kurtarmaya çalışırken onlar burada eğlenemez. Burada bayrak açıp eğleneceklerine gidip ülkelerini kurtarsınlar” dedi.
Savunanlar, “Ne yani olay çıkarmadıktan sonra Suriyelilerin bu ülkede yılbaşı kutlama hakkı yok mu?” dedi.
Üçüncü kesim ise ürküten bir tablodan yola çıktı, “Artık kendi ülkemizde mülteci gibiyiz. Adım başı bunlar var ve kendi ülkemizde yılbaşı kutlamalarının sembol alanı sayılan Taksim Meydanı’na dahi giremedik. Yakında bunlar ülkeyi ele geçirecek” diyerek korkusunu dile getirdi.
Eleştirenlerin yorumlarından başlamak gerekirse…
Önce şu yanlış algıyı ortadan kaldıralım. Mehmetçik öyle söylendiği gibi Suriye’yi kurtarmak için savaşmıyor. Aksine, Türkiye’nin yanı başında bir terör devletinin kurulmasını engellemek ve teröristleri inlerinde enselemek için Suriye topraklarında savaşıyor.
Ve aynı zamanda bizim varlıklarından şikâyetçi olduğumuz Suriyelileri geri gönderebilmek için o bölgeleri terörden ve teröristlerden temizliyor.
Bu, işin bir boyutu…
İkinci boyutu ise şu:
Türkiye’de bulunan her Suriyeli mendil açıp dilenmiyor ya da ülke kaynaklarından bedava yiyip içmiyor. Varlıklarını kaçırmayı başaranlar burada bizim dahi yaşayamadığımız ölçüde lüks hayat yaşıyor. Ticarethane açanı da var AVM’lerde inanılmaz boyutlarda alışveriş yapanı da…
Suça bulaşmayan bu kesimi dışlamak bana pek mantıklı gelmiyor.
İşin üçüncü boyutu ise ucuza çalıştırılan Suriyeliler. Bugün Türkiye’nin her yerinde alışveriş veya mola için oturduğumuz pek çok iş yerinde Suriyeliler çalıştırılıyor.
Hem de çerez parasına…
Çalıştırmaya gelince avucunun arasına alıp suyu çıkıncaya kadar sıkacaksın, ama arkadan da “Suriyelileri istemiyoruz” diyeceksin.
Bunun adı da kısaca ikiyüzlülük oluyor.”
Süleyman Özışık-İnternethaber.com
Suriyeliler konusunda
TEHLİKELİ SULARDA YÜZÜYORSUNUZ
“Bu çok hassas ve patlamaya hazır bomba gibi olan konuda eğer ana akım medya, sosyal medya popülizminin tuzağına düşerse yarın Solingen faciası benzeri hiç istenmeyen olaylar meydana gelebilir. Türkiye, son derece onurlu bir tutum aldığı mülteciler konusunda tam da bu tutumun aksi bir şekilde tüm dünyaya rezil olacak duruma gelirse hepimiz çok üzülürüz. Bunda da medya figürlerinin önemli rolü olduğu kayıtlara geçer. Herkes geleceği düşünerek davranmalı. O yüzden "Dikkat! Dikkat! Dikkat!" diyerek herkese seslenmek istiyorum. Dünyanın her yerinde siyasetçiler göçmen düşmanlığı üzerinden siyasi rant elde etmek isteyebiliyor. Türkiye’de de özellikle CHP ve İYİ Parti çevresinde göçmen düşmanlığı yapılıyor. MHP’nin de siyasi ideolojisi gereği göçmen düşmanlığı yapması beklenebilir ama özellikle Devlet Bahçeli bu konuda sağduyulu ve dengeli davranarak yatıştırıcı bir işlev görmeye gayret etti şu ana kadar.”
Nagehan Alçı-Haber Türk
Suriyeliler meselesini konuşamazsak, gettolaşmanın sonuçlarına katlanabilir miyiz
“İstanbul’daki Suriyeliler meselesi gettolaşmaya gidiyor. Fatih’te bunu çıplak gözle görebiliyorum.
Kendi işyerlerini açtılar, kendi kafeleri, lokantaları var. Birbirlerinden alışveriş yapıyorlar. Bunların hepsi bir yere kadar kabul edilebilir.
Entegrasyondan çok, kendilerini ayrıştırmayı tercih ediyorlar. Bunun önümüzdeki yıllarda ne tür sorunlara neden olacağına bakmak gerekmiyor mu?
Bir de savaşın tarafı olmak nedeniyle göçenlerin dışındakiler var ki onların “fütursuzluğu” can sıkıyor. Sosyolojimizi değiştiriyorlar. Sokak ortasında gruplar halinde bekleşmeleri, gece yarılarına kadar bağıra çağıra dışarıda yemek yemeleri, etrafı çöp yığınına çevirmeleri onların çok sıradan davranışları. Ama biz yadırgıyoruz doğrusu. Genelleme yapmadan söylemek isterim ki imtiyazlılık hallerini bizim sıradan vatandaşlarımızın önüne geçmekte hak olarak görüyorlar…Ve işte o zaman orada ipler kopuyor..!”
Hasan Öztürk-Yeni Şafak