Zeki Oğuz
Taşeli Platosunda
Beş gezgin, İsmail Akçay, Perihan Görey, Şafak ve İrfan Çakır ve ben, geçtiğimiz hafta üç gün boyunca muhteşem bir Taşeli gezisi yaptık. Taşeli platosunun başlangıç noktası Bozkır’dan başlayarak Gezende’ye kadar indik. Yol boyu göçer yörük dostlarımızla karşılaştık. Oturup çaylarını içtik, hasret giderdik. Kimi yerde bahar yağmurlarıyla ıslandık, mutlu olduk.
Cuma günü ilk durağımız Bozkır’dı. Antalya’dan gelecek olan gezgin ve fotoğraf sanatçısı arkadaşımız İsmail Akçay ile orada buluşacaktık. Meğer o sabahın erken saatlerinde gelmiş, bizi bekliyormuş. Bozkırın pazarırıydı bu yüzden hayli kalabalıktı ırmağın kenarı ve caddeler ama biraz oyalanıp fotoğraf çekmeye zamanımız yoktu.
Yörük pazarının çevresine göçer dostlarımız konmuşlardı, artık kısa bir süre sonra asıl yaylalarına ulaşırlardı. Kuş Ali her yıl Gülnar yolunda Mazı Gediğinde konaklardı, bu sene yolu değiştirmiş Ilısu yolunda konaklamış. İlkin onun obasını ziyaret edecek, obanın yanında bir gece kaldıktan sonra Gezende’ye inecek, erik şenliğine katılacaktık, elbette engelli cadım Emine Sezgini ziyaret ettikten sonra.
Öğle yemeğimizi Başyaylayı tepeden gören terasta yedik. Bozkır pazarından domates, salatalık almıştık ama Perihan Ankara’dan yola çıkarken mükemmel bir sofrayıda getirmiş yanında. Dolma, kızartma vb. Onun bu ikinci doğa gezisi bizimle. Hayli heyecanlı, gördüğü herşey coşturuyordu onu.
Uzun bir gezi olacaktı. İki Göksu ırmağını birden geçecektik. Asıl Göksu ve Ermenek Gökçayı. İkisinin üzerindede iki büyük baraj yükseliyor şimdi. Hadim Göksu üzerinde Bağbaşı ve Bozkır barajları. Bunlar Konya ovasına bereket saçacaklar. Ermenek Gökçayın üzerinde de iki baraj ve HES var. Gezende ve Ermenek barajları. İk ırmak arasında benzerlik bu kadar da değil. İk ırmağın üzerinde iki muhteşem şelale var, muhteşem birer doğa anıtı. Hadim Yerköprüsü ve Ermenek Yerköprüsü. Doğa hayranlarının mutlaka görmeleri gereken yerler.
Ermenek barajının kıyısında Çavuş köyünün altında iki oba çıktı karşımıza. Veli Bacak ile Veli Gök’ün obaları. Mut yakınlarında iki yıl önce görüşmüştük Veli ile. Veli Gök davara gitmiş görüşemedik. Eşi sultan bize çay demledi. Yufka açtı. İki oba da Karaman’ın Yellibel yaylasına gidiyorlarmış. Perihan illa develeri görmek istiyormuş, Veli’nin annesi çadıra kadar getirdi deve sürüsünü. Veli’nin obasında kardeşi Kezbanı görememiştim. Nerelerde, diye sordum, kaçıkmış. Mutluymuş eşiyle.
Veli Gök’ün iki çocuğu okula gidiyordu ama oba yola düşünce onları erkenden almışlardı okuldan. Bu çocuklar güzünde geç başlayacaklardı öğrenime. Göçerlerin en büyük sorunlarından biri çocukların öğrenimiydi.
Oralara varıpda Görmeli’de Bekir Demircanlı’yı ziyaret etmeden olmazdı. Arkadaşlarıyla çayırda kahvenin önünde sohbet ediyorlardı. Ayaküstü çaylarımızı yudumlarken Ilısu yolunu tarif etti bize. O yolu Bekir’le birlikte iki kere geçmiş, Ilısu şelalesine inmiştik ama yinede sormakta fayda vardı.
Kuş Ali çadırını eyretice kuruvermişti Ilısu yolunun kenarına. Kuş Ali, Hatice hanım, Bayram ve Emine çadırın yanındalardı. Nerdeyse bir yıldır görüşmemiştik. Geçtiğimiz yaz Geyik Dağı eteklerinde sapa bir yere çıkmıştlardı yaylaya. Bu yıl Balcılar yakınlarında bir yere çıkacaklardı. Kızlar aşağıda davarın yanındaydılar. Kuş Ali’nin damadı ile kızı Meryem’de onlara yakın bir yere kurmuşlardı çadırlarını. Birlikte göçüyorlardı. Perihan onlarla tanışmanın mutluluğunu yaşıyordu. İyi kaynaşmıştı onlarla. Emine gara çaydanlığı ocağa koymuştu. Aç olup olmadığımızı sordu Hatice hanım. Veli Gök’ün obasında yediğimizi söyledik.
Şansımız vardı, sabah hava iyi olursa göçecekti Kuş Ali. Göç hazırlığını, eşyaların develere yüklenmesini, yola çıkışlarını çekebilecektik.
Akşam yaklaşıyordu, kamp yapmak için uygun bir yer bulmamız lazımdı. Gecede pek iyi geçeceğe benzemiyordu. Kara bulutlar dolanıyordu dağların üzerinde. Yakınlarda bir pınar ya da çeşme olup olmadığını sordum Kuş Ali’ye. Ilısu tarafında bir çeşme varmış, çevresininde çadır kurmaya uygun olduğunu söyledi Kuş Ali.
Yolun hemen kenarındaydı çeşme. Üst tarafları da biraz eğimli ama çadır kurmaya uygundu. Çadırları kurup akşam ateşi için bolca kuru meşe odunu topladık. Doğada kamp yapmanın olmazsa olmazıydı gece ateşi.
Sabah erkenden kalkıp Kuş Ali’nin çadırına vardığımızda onlar çoktan başlamışlardı yol hazırlığına. Yasemin develeri tek tek getiriyor, düz bir yere ıhtırıyor, Kuş Ali ile Hatice hanım ve Emine yüklüyorlardı. Bayram aşağıya, davarların yanına inmişti.
Perihan’ın Ankara’ya dönmesi gerekiyordu, İsmail onu yol çatına götürdü geçen dolmuşlara bindirmek için. Fakat tatil günü olduğu için bir dolmuşun gelip gelmeyeceğine güvenemediği için ta Ermenek’e götürüp garaja bırakmış. Döndüğünde yükleme işi çoktan bitmişti. Yasemin obanın en güzel devesinin yularını tutmuş öne düşmüştü. Devenin üzerindeki yükün üzerinde kırmızı bir çul örtülüydü.
Oba hareket ettikten biraz sonra yağmur başladı. Obanın yaşamının bir parçasıydı yağmur, kar, dolu. Çok zorlu bir ekmek kavgasıydı onların yaşamı.
Sürünün baraj tünelinden geçişini çekmek istiyorduk, bu yüzden tünele inip beklemeye başladık ama yağmur gittikçe hızlanmaya başlamıştı. Emine Sezgin’de Olukpınar’dan durmadan telefon ediyordu, ne zaman geleceksiniz, diye. Tünelde fotoğraf çekemeyeceğimizi düşünerek Olukpınar’a doğru yola düştük.
Emine cadım engelli ama yüreği kocaman bir kızımız. Olukpınar’da yaşlı babasıyla birlikte yaşıyorlar. Devlet ona üç ayda bir 670 lira veriyor o da Mersin’de lise sonda okuyan yeğeninin eğitimine harcıyor bu parayı. Bize mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlıyor.
Havanın pek açılası yok. Heran yağmur başlayabilir. O yüzden sıcacık odadan kimsenin çıkmaya niyeti yok. Akşam çadır kurmanın imkanı da yok. Gezende’den Nurcan Koçak’ı arıyorum, bize bir misafirhane ayarlaması için. Nurcan Hataydan geliyor köyüne. Daha Gülnar’da imiş. Köyüne ulaşamamış. Hallederiz abi, ben seni ararım, diyor. Emine ile pazarlığımız bulgur pilavınaydı. Biz babasıyla sohbet ederken o pilavı, ayranı çoktan hazırlamıştı.
Gezende Ermenek Gökçayının güneyinde müthiş güzel bir belde. Geçtiğimiz yıl da aynı tarihlerde erik şenliğine katılmıştık. Kapalı bir hava olmasına rağmen cıvıl cıvıldı köy.
Gülnar-Gezende arası 40 km. ama dolmuşa bindikten tam iki saat sonra köye gelebildi Nurcan. Bu ilk karşılaşmamızdı. Sanal dünyada başlayan bir arkadaşlık gerçek olmuştu. İlkin Nurcan’ın bir akrabasının evine vardık sonra Nurcan’ın anneannesinin evine gittik. Çok yaşlı bir kadın olmasına rağmen anılarını dün yaşamış gibi anlatıyordu. Gerçekten çok zorlu bir hayatı olmuştu.
Gece Nurcan’ın akrabası İbrahim Şahin’in evinde kaldık. İbrahim kahvecilik yaparak geçimini sağlıyor. Eşi Sıdıka ile evlendikten sekiz sene sonra iki çocukları olmuş. Bütün Gezendeliler gibi güleryüzlü, konuksever insanlar.
Sabah Nurcan erkenden gelmiş Sıdıka ile kahvaltı hazırlıyorlardı.
Çaylarımızı içtikten sonra erik bahçelerine indik. Yaşlı rehberimiz Mehmet Çelik öğleye kadar bizi gezdirdi. Şenlik alanını birlikte fotoğrafladık. Kendisi yıllar önce ayrılmış köyden, Mut’ta oturuyormuş.
Öğleye doğru ayrıldık Gezende’li dostlardan. Ilısu şelalesini çektikten sonra Hadim’de ayrılıp İsmail Antalya’ya, biz Konya’ya dönecektik.