Tekkeş Nine ile Uz Dudu'nun öyküsü
O eli öpülesi, karşılarında divan durulası analarımız ninelerimiz hikayenin sonunu mutlaka tatlıya bağlarlardı. İsmail Detseli yazdı..
İsmail DETSELİ
Bin tekkeş nar al portakal al tekkeş
İn tekkeş afiyetle bu meyveleri ye tekkeş.
Benim gençliğimde büyük yaşlı kadınlar anlatırlardı bu efsaneyi… Adı da Tekkeş Efsanesi’ydi. Hem can kulağıyla dinlerdik o ballı ağızlı ninelerimizi, hem de korkuyla dinlerdik… Ama o eli öpülesi, karşılarında divan durulası analarımız ninelerimiz hikayenin sonunu mutlaka tatlıya bağlarlardı.
‘Belki asırlar önceleri’ diye başlarlardı anlatmaya Abbasoğlugilin Ayşe yenge, Çıplakgilin Emindudu yenge, Zeybeklerin Rabia yenge (sağ), Alim Ağagilin Fadim yenge ve annem… Annem rahmetli de onlardan kalmazdı, bir duyduğunu asla unutmazdı. Bizlere aktarmadan da yapamazdı bu efsaneleri, masalları. Çünkü üzerimizde bırakacağı iyi etkiyi hep sezerdi o bilge Osmanlı artığı kadınlar. Tekkeş lakabı bizim köyümüzde var ama ne demek, anlamı nedir bilinmez. Eski ceride kayıtlarında bulduğum araştırmalarıma göre 200 yıl kadar önce bu sülaleye tek dişgil veya tek dişin oğlu derlermiş. Türkçede kolaya kaçma çok olur ya bu da öyle olmuş, sanırım tek diş böylece olmuş tekkeş…
Şöyle idi başlangıcı:
Bizim köyde iki komşu kadın varmış. İkisinin de kocaları ölmüş, ikisinin de çoluk çocukları yokmuş. Yaşları da şöyle 45-50’ler civarındaymış. Bunlardan biri Allah yolunda çalışır çabalar, aç kalmazmış. Emme bir diğeri hep ‘elden gelsin’ diye bekler, çok çalışmayı sevmezmiş. Eee ‘elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez’ derdi atalarımız. Çok doğru bir atasözü. Bu çok çalışan ve muhannete muhtaç olmak istemeyen Tekkeş Nine bir gün ormana odun toplamaya gitmiş, zavallının bir merkebi de yokmuş. Topladığı odunları ipe sarmış, tam sırtına yüklenecek ki, bir enik inlemesi duymuş. Yükü sırtından indirmiş, sesin geldiği tarafa doğru ilerlemiş. Ama tek başına olunca biraz da korkmuş hani.
Bir baksa ki iki tane ayı yavrusu Tekkeş Nine’ye bakarak sanki bir şeyler söyler veya ağlar gibi bir hal içersindelermiş. Tekkeş Nine onların ilerlediği ve bir şeyler ima etmeye çalıştığı yere doğru yürümüş. Bir bakmış ki kocaman bir ayı büyük bir yara almış ön koltuk altından, yavrularına bakamıyor, kan ile sütü adeta birbirine karışıyormuş.
Tekkeş Nine korkarak da olsa ayıya yaklaşmış, onun çaresizlik içersinde olduğunu fark etmiş ve ayının yarasını tımar etmiş… Yavrulara da azığındaki ekmeklerden bir miktar vermiş, karınlarını doyurmuş, bir kovan ağaç parçası bulup yakınlardaki bir yerden su da getirip vermiş bu çaresiz ana ayıya ve yavrularına.
Tekkeş Nine’nin bu hayvanlara bakım işi günlerce sürmüş. Nine bakım yaparken şöyle konuşurmuş: “Allah’ın rızasının nerde olduğunu kim bilecek? En çok arzuladığım şey hacca gitmek, bakarsın bunların duası ile nasip oluverir inşallah. Allah’ım sen her şeye gadirsin.” Böyle kendi kendine konuşurken ayı da onu sessiz sedasız dinlermiş. Birkaç gün Tekkeş Nine’nin böyle alelacele evden çıkıp gitmesi, aklı fitnelikte olan ve çalışmayı sevmeyen, hatta “bir iyi herif olsa da o beni beslese ben de yan gelip yatsam” diye düşünen Uz Dudu denen komşu hanımın dikkatini çekmiş. “Böyle her gün acele acele nire giden gıy, yağlı bir av mı (herif) buldun yoğsam” demiş. Tekkeş Nine ona sır vermek istememiş ve “Yok Uz Dudu ben kış hazırlığı yapıyorum, yarın gar gış olunca ne yapacağız? Gış yakacağına yeter mi olur, onun için bol odun toplayıp geliyorum” demiş. Ama ııhh... Uz dudu pek yutmamış bunları.
Bir gün Tekkeş Nine’nin haberi olmadan onu takip etmiş. Nine eskisi gibi bir miktar odun topladıktan sonra yine o ayının ve yavrularının yanına gitmiş, onları beslemiş. Tam ayrılmış odununu sırtına yüklenecek, Uz Dudu yanında belirivermiş. “Hani gız böyle ayıya hizmet ederdin de benden niye gizlerisin? Yoksa ayıyı kendine herif mi aldın? Sana da ancak böylesi yakışır, al başı ile gözü ile senin olsun ayıyı benden kıskanma” der ve Tekkeş Nine’yi aşağılar, yerin dibine sokar çıkarır. Ama Tekkeş Nine yaptığı işin bilincinde. Kimseye bir şey söylemeden işine devam eder, ama Uz Dudu bu işi köye yayar ve durmadan Tekkeş Nine aleyhinde konuşurmuş. Hatta bir gün Tekkeş Nine’den evvel davranıp kıskandığı dağdaki ayının yanına varır, ayıya ve yavrularına birkaç tane taş vurur ve geri gelir. Ama ayı artık bir parça yarasından kurtulmuştur. Tekkeş Nine yine gelir ve ayıların o ağlamaklı hallerini görür, “Acaba bir çoban çocuk mu rastladı bu gariplere, kim yaptı bu kötülüğü?” diye düşünür ve yavruları alır, ana ayı da arklarından sürünerek gelir, yerlerini değiştirir. Aradan aylar günler geçer, olay unutulur, kış basar.
Bir gece Tekkeş Nine’nin aklına portakal ve nar düşer. Kış kıyamet ortalık, bunlar ancak o yıllarda sehil (sahil) memleketlerde bulunur, buradaki insanlar onları ancak rüyalarında görürlermiş. Tekkeş Nine potkal-nar aklında namazını kılmış, gece uykusuna yatmış. Gece bir gürültü olmuş evinin içersinde, kalkmış idaresini (yağ kandili)ni yakmış, etrafa bakarken bir canlı ne olduğunu anlayamadan Tekkeş Nine’nin önüne çömelmiş, “bin Tekkeş bin Tekkeş aman acele ol Tekkeş” demiş. Ve daha onun uyku sersemliği açılmadan sırtına yüklenivermiş, “Yola çıkıyoruz gözlerini yum Tekkeş” der. Tekkeş Nine zaten korkmuştur ve gözlerini yumar, Allah’a dua etmeye başlar, daha ‘amin’ demeden ses gelir altındaki binekten “in Tekkeş in Tekkeş” der. İner bakar ki bir İrem bahçesinde, sanki cennet bahçesi. “Hemen nar al Tekkeş, portakal al Tekkeş. Bol bol al Tekkeş” der. O da bol bol nar ve portakal toplar, koynuna şalvarına doldurur. “Tamam mı Tekkeş, yeter mi Tekkeş” der. Nine “yeter sağ ol” deyince “acele et çabuk bin Tekkeş” der binek. Tekkeş nine de biner ve bir anda evine gelir ve “in Tekkeş benim işim çok Tekkeş, yavrularım aç Tekkeş” der, gözden kayboluverir.
Sabah olur bakar ki portakal nar kokuyor evin her yeri mis gibi, etraftaki komşular da gelirler bakarlar. “Ne bunlar Tekkeş Nine” derler, o da olanları anlatır. Herkes bu iyi niyetli Tekkeş Nine’ye inanır ama o fitneye bulaşmış kıskanç Uz Dudu inanmaz. Ve başlar yine orda burada çamur atmaya, “Bir gizli herif buldu kimseye söylemiyor, ne sinsi bu ne uğrusuz bu” diye etrafta söz eder. Ama Tekkeş Nine bunlara aldırış etmez. Ve bu Tekkeş Nine’ye bu tür zamansız meyve sebze hizmetleri devam edermiş. Tekkeş Nine hem bu durumdan rahatsız olur hem de gelen yiyecekleri konu komşuya bol bol dağıtırmış.
Bir gece enteresan bir olay olmuş; Uz Dudu kadının evinde bir gürültüler olmuş, kendine bir kırık veya koca bekleyen fitne kadın Uz Dudu etrafa ışık yakıp bakayım derken, biri bunun gözlerini kapatır, sırtına sırtladığı gibi alır, dağlara doğru alır gider.
Bir karanlık yere koyar ve başlar yüzünü gözünü cırnaklamaya…
Kadın, “tırnakların çok uzammış murdar mısın nesin der?”
Tutar bu sefer kadının yanağından şiddetlice ısırır.
Kendine iyi bir koca bulduğunu ümit eden Uz Dudu bu sefer şöyle der:
Öpmeden ısırırsın ergen misin (ergen evlenmemiş delikanlı demekmiş) nesin der? Elini şöyle herif zannettiği canlıya doğru sürten Uz Dudu bakar ki tüyleri var canlının…
“Sırtında samur kürk var zengin misin nesin?” der. Canlı (Ayı) Uz Dudu’ya bir dayak atar bir dayak atar ve sırtladığı gibi sanki bir İrem bahçesine götürür ve hiçbir meyve aldırmadan geri getirir, evine bırakır. Ve kapatmış olduğu kadının gözlerini açar sırtını döner, giderken Uz Dudu “sırtındaki kürk ayıya benziyor hey ayı mısın nesin” der ama o sessizce çıkar gider. Sabah olur Uz Dudu Tekkeş’e gelir derki: “Gıy Tekkeş bana da bir nasip geldi gece emme samur kürklü zengin bir şeydi buna rağmen beni beğenmedi allehem (sanırım) ne sevdi ne okşadı, okşarken yüzümü de kanlar içersinde bıraktı. O kadar da portakal ve narın içersine götürdü bir tek meyve yedirmedi ve de aldırmadı bana. Ben bir şey anlayamadım sen bu işe ne dersin?” “Valla komşum ben bir şey diyemem gaip gibi bir şey bunlar, Allah’a tevekkül ol bekle, kalbinden fitneyi at iyiliği yerleştir. O kalbe Allah neler verir o zaman bak” der gider.
Ertesi gece yine Tekkeş Nine’ye bir gelen olur, “Bin sırtıma Tekkeş” der biner. “En çok arzu ettiğin hacca geldik, in Tekkeş” der iner. Ve “Burada ibadetini yap bitir, ben şöyle insanlardan uzak bir yerde bekleyim. Gelip seni alırım” der ve hac bitimi de yine yanına gelir. “Bin Tekkeş” der biner. “İn tekkeş” der iner. Hacı da olur Tekkeş Nine… O canlıya şöyle seslenir: “Sırrını bildirmedin, aklımı erdirmedin kimsin nesin söyler misin?” “Çocuklarına baktığın, horlamayıp sevdiğin, yarasını tımar ettiğin dağlardaki ayıyım. Sen hiç merakta kalma her sıkıldığında ben varım senin yanında” der. “İstersen uz duduya bir ayı koca bulayım o da belasını bulsun ne dersin?” der. Kötülüğü sevmeyen Tekkeş Nine “Yapma, o ne yaptığını bilmiyor. Allah onun hesabını kendi versin, sen ona ceza verme yoksa sana hakkımı helal etmem” der. O da zarar vermez.
İyiliğin nelere kadir olduğunun, kötülüğün de adamın başına ne işler açacağının bir ifadesi olarak anlatırdı nur içersinde yatası ninelerimiz bu efsaneyi bizlere. Biz de dinlediğimiz efsaneleri sizlere aktarmayı bir borç biliyoruz..
Sevgiyle iyilikle kalın, sevin ve sevilin.
Tekkeş ayı kollarında
Gider hicaz yollarında
Rabbe dua dillerinde
Haccın mübarek olsun Tekkeş
Uz Dudu’nun kıskanç huyu
Koca olur ona kıllı ayı
Yiyemez portakalı narı
Kötü huyu terk et Uz Dudu
Bülbülü aşkı güle getirir
Yangınlar sonunu küle getirir
İyilik ayıları bile dile getirir
Zararlı olsa bile yine de iyilik yap…