Haşim Akın
Tercih etmek / Tercih edilmek
Tercih yapmak zor iştir. Önünüzde birden çok seçenek gelirse kara kara düşünürsünüz. Çoğu zaman bu iş için başka bir suç ortağı aranır. Ona sorulacak ve sıkışınca “Aslında bu benim fikrim değildi ki…” denecek. Çoğu zaman insan, bazı batıl şeyleri seçer. Ama sadece günahın vebalini paylaşmak için şeytana suç atar.
Bu günler, öğrenciler için zor bir dönem. Tercihlerini yapacaklar. Bir kısmı lise için, bir kısmı üniversite için beklemede… Öğrenciler mi daha çok heyecanlı, veliler mi? Herkesin beklentisi farklı… Okula gelen misafirlerim var bu aralar. Ziyaretçilerimin çoğu çocukların tercihleri ile ilgili görüşmek için geliyorlar.
Bazı öğrenciler çok yüksek puan almışlar. Karar veremiyorlar bir türlü… Konya’da mı kalsam? İstanbul'a mı gitsem? İzmir'de mi okusam? O okul mu daha havalı? Burası mı bana daha çok uyar? Bazılarının da puanları çok düşük… O da mahallesindeki okulların arasında karar veremiyor. Bir kısmı okulların binasına dikkat ediyor. Gelip binaları, sınıfları geziyor. Buna göre karar verecek… “Satın mı alacaksın kardeşim bu binayı?” diyemiyorsunuz. Kimi de öğretmenlerini sorar… Anne babalar güvenlikli olsun ister, gençlerse daha eğlenceli bir okul arar. Mahalledeki komşuları soranlar, sosyal çevresini araştıranlar, veli yapısını tanımaya çalışanlar… “Benim kızım/oğlum onların arasında nasıl okusun!” ayrıcalığını ifade edenler... “Aslında ben özel okula gönderebilirdim ama sizi seçtik…” sözüyle bir kategori farkını ve “kaçarız ha…” tehdidini savuranlar… En acısı da başörtülü(!) annenin “Bu okulda kızlara başörtüsü mecbur mu? Siz kıyafetlerin arasına bunu konmuşsunuz. Bu zorlama değil mi?” sorusuyla bize sükût-u hayali yaşatanlar…
“Bu okulda namazlar cemaatle kılınır mı?” Diye soran bir veliye rastlamadım. “Kur’an-ı Kerim öğretmenlerinizden hafız olan var mı? Benim çocuğumu nasıl bir Kur'an öğrenecek?” diye sormadı kimse İmam hatip Lisesi'nde… Dün ziyarete gelen eski bir meslektaşım, okuldaki öğrencilerin ahlaki yapısını sordu. Ben de şu cevabı verdim: “Bu okula gelen öğrenciler uzaydan gelmedi. Bu toplumun kızları… Aileler nasıl yetiştirirse öyle geliyorlar. Elimizde sihirli bir değnek yok. Çocuğunun eğitim ve terbiyesini tamamen ihmal etmiş ve bize göndermekle tüm görevini bitirmiş olan biraz dindar(!) Müslümanlar için durum daha zor. Çünkü bu beklentiyi yakalamak imkânsız… Büyüklerin düzeldiği kadar gençler de düzelecek, büyüklerin kokuştuğu kadar gençler de kokuşacak…”
Varsa yoksa öğrencilerin akademik başarıları, üniversite kazandırma oranı… Ne çok bağlandık bu dünyaya… Aslında çocuklar bağlanmadı. Daha çok biz büyükler bağlandık. Çocuklar güzel bir okul kazanınca onlardan daha çok anne ve babaları sevindi. Bununla gurur duydular, hava attılar sağda solda… Oğlunun veya kızının hangi okulu kazandığı ile ilgili muhabbetlerde, çocukları yarıştırdılar. Ama itiraf etmeliyim: başka bir veli geldi tercih için. Bir okulda, “Kızının özel bir kabiliyeti yok mu?” Diye sormuşlar. O da “Kızımın en güzel kabiliyeti, güzel ahlakıdır.” diye cevap vermiş. İnşallah bu yaklaşım kurtarır.
Ben bunu daha farklı bir olaya benzetiyorum. At yarışlarında koşan bir at var, üzerinde onu kamçılayan bir jokey ve kazanınca asıl malı götürecek atın sahibi… Biraz kaba bir benzetme mi oldu? Bu çocukları yarış metaı haline getirenlere kızmayacak mısınız?
Gelecek; sadece diploma ve para ile kazanılmaz.
Kişilerin ve toplumların saadeti yalnızca makam ve dünyalıkla elde edilmez.
Söylemesi kolay da…