'TSK, kontrolsüz bir güçtür'
Emekli Kurmay Albay Ülker'den çarpıcı yorum...
Genelkurmay Başkanı'nın kendi görev tanımlaması içinde Başbakanlık'a bağlı değil, sadece sorumlu olduğunu hatırlatan Mesut Ülker, "Yani ne kadar, hangi seviyede ve hangi standartlarda sorumlu olduğu Genelkurmay Başkanlığı'nca belirlenmektedir. Bu da gelişmiş ve çağdaş demokrasiler için uygun değildir" dedi...
Emekli Kurmay Albay Mesut Ülker, Hava Harp Okulundan mezun olduktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin eğitim ve strateji birimlerinde planlayın ve eğitimci olarak çalışmış, yıllarca Milli Güvenlik Akademisi'nde öğretim üyeliği yapmış, bir stratejisi Son günlerin en çok tartışılan konularından TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin askerler tarafından nasıl algılandığını, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni, Yüksek Askeri Şûra'yı konuştuk. Yıllarca içinde bulunduğu psikolojiyi tek cümle ile özetledi: "Tel örgülerin içinde demokrasi olmaz. Demokrasi istiyorsanız tel örgülerin dışına çıkacaksınız.'
Genelkurmay ile Başbakanlık arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genelkurmay Başkanı kendi görev tanımlaması içinde başbakanlığa bağlı değil, sadece sorumludur. Yani ne kadar, hangi seviyede ve hangi standartlarda sorumlu olduğu Genelkurmay Başkanlığı'nca belirlenmektedir. Bu da gelişmiş ve çağdaş demokrasiler içinde uygun değildir, bir anlamda kontrolsüz güç, güç değildir.
Kontrolsüz bir güç mü TSK?
Bugünkü uygulamalarıyla evet, fiili durum öyle. Yaşadığımız olaylardan da anlaşılacağı gibi sorumluluk konusunda ciddi sıkıntılar yaşanmakta, dönem dönem Başbakan'ın sorumluluğunda olan bazı konular bile Genelkurmay Başkanlığı tarafından açıklanmakta, örneğin bedelli askerliğin olup olmayacağı konusu. Bu konuda Genelkurmay sadece teknik çalışmaları yapıp, ilgili yerlere bilgi vermesi gerekirken, bizde sanki bu tamamen Genelkurmay'ın sorumluluk alanındaymış gibi paylaşılmaktadır.
NATO'da ve diğer ülkelerde bu nasıl?
Farklı uygulamalar mevcuttur, ama tüm NATO ülkelerinde ve gelişmiş demokrasilerde silahlı kuvvetler bir yere bağlıdır.
KURUM REFLEKSİ KORUYOR
Türkiye'de bir yere bağlı değil, sorumlu.
Milli Savunma Bakanlığı demokrasi içinde Bakanlar Kurulu'ndaki görev ve yetkileri itibariyle zaten TSK'nın görev ve sorumluluklarını temsil etmektedir, ancak mevcut yapı itibariyle bu yetki ve sorumluluklar TSK ve Milli Savunma Bakanlığı arasında pay-laştırıldığı için TSK'ya da bir temsil hakkı doğmaktadır.
Bu durumun ne gibi sakıncaları oluyor?
Bir örnek vereyim, normalde NATO toplantılarında üye ülkelerin Savunma Bakanları ile birlikte Genelkurmay Başkanı olabiliyor, fakat bizde maalesef temsil, yetki ve protokolden dolayı sıkıntı yaşanıyor, ikisi birden aynı anda toplantıda bulunmamaya özen gösteriyorlar. Dünyanın gözü önünde Genelkurmay Başkanımız ile Milli Savunma Bakanımız adeta köşe kapmaca oynuyorlar.
Balyoz'da ismi geçen subayların görevden alınıp alınmaması tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Balyoz operasyonunda ismi geçen personelin TSK'daki, harp oyunu seneryosunda aldıkları görevlerden dolayı tutuklama kararının çıktığını biliyoruz. Ancak, burada "Darbe Planı"nı harp oyunu kılıfıyla astlarına senaryo diye prova ettiren anlayışın sorgulanması esas olmalıdır.
İsmi geçen subayların teslim olmaması sizce bir emir-komuta zinciri içinde mi?
TSK içerisindeki emir-komutanın hangi konularda işleyeceği çok açıktır. Bu konu emir komutadan ziyade kurum kültüründen kaynaklanan bir reflekstir. Koruma- kollama kültürünün somut bir göstergesidir. Maalesef TSK'nın böyle bir özelliği şu an mevcuttur.
ÇİÇEK KENDİNİ FEDA ETTİ
Bir subay üstünden emir almadan bir plan hazırlayabilir mi?
Tabiî ki hayır. Bu sisteme göre meselâ Dursun Çiçek olayına bakarsak, geldiğimiz süreçte sanki Dursun Çiçek'in kendisi bu planı ve çalışmayı hazırladığı gibi bir imaj ortaya çıkmaktadır. Bu konuda komutan sorumluluğu gözardı edilmiştir. Sorumluluk, ona o karargâh içinde, o emri veren en üst komutana aittir. Dursun Çiçek hukuk içinde kendisine sorulan sorulara daha sağlıklı cevap vermeliydi.
Bu durumda Dursun Çiçek kendisini feda ederek komutanlarını mı kurtarıyor?
Askerler zaten kendilerini feda etmek için yetiştirilirler. O karar ve takdir Dursun Çiçek'in kendisine aittir.
ERKİ İLİKLERİNDE HİSSEDERLER
Sizce Türkiye'de gerçekten askerler sivillerden imtiyazlı mı?
Askerlerin kendilerini sivillerden imtiyazlı gördükleri çok açık ve belirgindir. Askerler muadilleri kıyaslandıklarında bilgiyi, zamanı, teknolojiyi, parayı kullanarak karar alma süreçlerindeki tüm unsurlara hakim olmanın erkini, bir anlamda yönetmenin vermiş olduğu erki iliklerine kadar hissederler. Bu da birçok konuda kendilerini sivillerden üstün görmelerine neden olabilir. Bizim toplumumuz asker bir millet.
Çocuklar, beşikten başlayarak "oğlum büyüsün paşa olsun" ninnileriyle büyütüldükleri için toplum tarafından da kendilerine sanki bu farklılık psikolojisi hissettirilir. Askeri lojman, orduevi, askeri kamp, askeri servis, yakın çevre kültürü bu psikolojiyi devamlı olarak beslemektedir.
KIRMIZI KİTABI GÖRDÜM
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni, kırmızı kitabı gördünüz mü?
Kitabı hazırlamaktan sorumlu ilgili kişinin Milli Güvenlik Akademisi'ndeki katılımcıların merakı üzerine getirmesiyle gördüm.
5 yılda bir güncelleniyor.
5 yıl doldu, Türkiye'nin yaşadığı demokrasi tecrübelerinden sonra ve tehdit algılamalarının yeniden sorgulandığı bu günlerde önemli bir değişiklik olarak ortaya çıkacağını umuyorum. Ama, iktidar ve güç paylaşımına ortak olacak bir belge olmaktan çok, karar vericileri bilgilendirmeye yönelik olması gerektiğini düşünüyorum.
35'İNCİ MADDE TSK'NIN İÇİNDEKİ BİR URDUR, ÇIKARILMAZSA NÜKSEDER
TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin içeriğine bakıldığında devleti koruma ve kollama görevi sanki askerlerin göreviymiş gibi algılanıyor. Bu darbeci anlayışı tetikleyen bir urdur. 35. madde kaldırılarak veya değiştirilerek bu yetki ve sorumluluğun TBMM'de olduğu belirginleştirilmeli...
TSK'nın İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin kaldırılması ile darbe söylentileri biter mi?
35. maddenin içeriğine baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni koruma ve kollama görevi sanki sadece askerlerin tekelindeymiş gibi algılanıyor. Esasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenlik sorumluluğu Bakanlar Kurulu vasıtasıyla TBMM'dedir. Bu yetki-algı kargaşası maalesef Türkiye'de demokratik kuralların oturmayışında ciddi bir engeldir. 35. madde kaldırılarak veya değiştirilek, bu yetki ve sorumluluğun çok açık biçimde TBMM'de olduğu belirginleştirilmelidir.
35. madde darbelerin dayanağı mı?
Askerliğin yaşam biçimi ve kültürü sayesinde askerler, bazen 35. maddedeki bu sorumluluğu devamlı olarak üzerlerinde hissettirmektedirler. İyi niyet bile olsa, sonuçta halkın iradesiyle seçilmiş olan iktidarın kendi tercih ve önceliklerini uygulama şansı olmamaktadır.
35. madde TSK içinde nasıl algı yaratıyor?
Hatırlanacağı üzere 12 Eylül'ün radyodan yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin 1 numaralı bildirisinde, Türkiye'nin içinde bulunduğu ortam anlatıldıktan sonra, "Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini Yüce Türk Milleti adına, emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur" denilmiştir. İşte bu, bahsettiğimiz darbeci anlayışı tetikleyen Silahlı Kuvvetler'in içindeki "ur"dur. Bu "ur" çıkartılmadığı sürece bu hastalıklı anlayış vücudun zayıf kaldığı dö-I nemlerde nüksedecektir.
Hem darbe yapmak hem de hukuk içinde kalmak gibi bir gaye olabilir mi?
Yapılanları hukuk içersinde göstermek amacıyla askerler yapmak istedikleri yönlendirme ve etkileri hep bu madde üzerinden yapmışlardır. Sanki müdahaleyi hukukun içerisindeymiş gibi algılamışlardır. Bu maddenin kaldırılması veya değiştirilmesiyle askerler kendi asli görevleri olan güvenlik üretmeye daha çok konsantre olacaklar, ülkenin yönetimi tamamıyla sivil iradenin, seçilmiş iktidarın kontrolüne geçecektir.
BAŞBUĞ HUKUKA TESLİM OLACAKTIR
YAŞ'ta sizin terfiniz görüşülecekken herhangi bir tutuklama kararı olsa siz teslim mi olursunuz YAŞ'ın bitmesini mi beklersiniz?
Zaten bu süreci yaşamış olan bir generalin terfi etme şansı zayıftır. Sistem, geleceğini, yani bekâsını çok önemser. Şaibeli ve bu süreçlerde ismi yıpranmış kişilerden ziyade arkadan gelenlerin de bu işi en az onlar kadar, belki onlardan daha iyi yapacağını bilir. Dolayısıyla hiç kimsenin yıldızları ve koltukları sistemin geleceğinden daha önemli değildir.
Sistem generalleri hukuka verdiği zaman surda gedik mi açılmış olacak?
Aslında bu filmi daha önce biz seyrettik. Eskimeyen Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, en yakın arkadaşlarından biri olan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral İlhami Erdil'in bile yargılanmasına üzülerek müsaade etmiştir. Hukukun üstünlüğüne inanarak sisteme oksijen pompalamıştır. Aslında bugün bu oksijene eskisinden daha fazla ihtiyaç vardır. Şimdiki Genelkurmay Başkanı da hukuka teslim olarak Türkiye'yi rahatlatacaktır. Bu yıl ki YAŞ sanki siville asker arasındaki bir mücadele alanı olarak algılanmamalıdır.
TEL ÖRGÜLERiN iÇiNDE DEMOKRASi OLMAZ
Hukukun üstünlüğü değil, komutanların üstünlüğü müdür söz konusu olan?
Tabii ki tel örgülerin içerisinde esas geçerli olan hukukla beraber komutanların iradesi ve kararlarıdır. Hep vurguladığıma gibi ortaya çıkan sıkıntıların esas kaynağı hukukun tam olarak uygulanmayışıdır. Tel örgülerin içerisindeki itaat ve sadakat kültürü maalesef bazen hukuk dışındaki uygulamalara zemin hazırlayabilmektedir.
Yani tel örgülerin içinde demokrasi olur mu olmaz mı?
Olmaz, çünkü askerlik mesleği güvenlik üretmek üzere oluşturulmuştur.Sizin demokrasi diye kastettiğiniz hak ve hukukların ihlal edilmemesidir. Sistemin hakları ve önceliği korunurken, bireylerin hak ve hukuklan da ihmal edilmemelidir. Askerlikte seçme gibi bir kavram yoktur, emir esastır. Emir de amirler ve komutanlar tarafından verilir. Demokrasi isteyenler tel örgülerin dışına çıkmalıdır.
MARŞ MARŞ KOMUTU
Sız Milli Güvenlik Akademi si'nde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptınız. Sivillere orada ne öğretiyordunuz?
Milli Güvenlik Akademisi benzeri yapılar düny daki tüm ülkelerde var, fa kat gelişmiş ülkelerde bu yapı ve organizasyonlar askerlerin kontrolünde ve yönetiminde değil, askerlerle birlikte sivil iradenin ve akademik yapının da içinde olduğu akademik bir platform olarak icra ediliy or. Bizde ise özellikle bir anlamda vesayetçi anlayışın iviller üzerindeki etkisini perçm-lemek üzere oluşturulmuş bir yapı gibi algılanıyor sanki.
FİLM BURADA KOPUYOR
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi doğrultusunda sivillere fomat mı atılıyor?
Direkt olarak böyle bir şey söylemek mümkün değil, MHH Güvenlik Akademisi'nin bu belge ile bir iigisi yok. Ancak, konu kapsamlarını incelediğimizde Milli Güvenlik Siyaset Belgesindeki öncelikler paralelinde oluştuğunu görüyoruz. Bu da belki de endirekt olarak konuyla ilişkilendirilebilir.
Esas çarpıcı olan akademiye gelen katılımcıların bazen askerlerden daha^Ssker olduğunu eforduk. Yani, üniformalı sivil ordusunu orada gördük. Bir örnek verirsem, mezuniyet tören provalarında askerlerden daha fazla uygun adımla, marş marş komutuyla, rap rap yürümek istiyorlardı. Film burada kopuyordu. Bir anlamda askerler tahrik ediliyordu.
REFERANDUM SÜRECİSİ ETKİLEME ÇABALARI
Son günlerde Hatay Dörtyol'da, Bursa İnegöl'de meydana gelen olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son zamanlarda yaşadığımız bu gerilimler sonrasında bu tarz olayların ortaya çıkması ve sonrasında bunların olumsuz sonuçlar vermesi beklenebilir. Referandum öncesinde toplumdaki ayrışmayı ve kutuplaşmayı arzu edenler özellikle Hatay ve İnegöl gibi kozmopolit ve farklı etnik grupların yoğun yaşadığı bölgeleri seçerek bütün Türkiye'de bir kargaşa ve kaos sonrasında referandum sürecini olumsuz yönde etkilemek istemektedirler.
Fakat, toplumumuzdaki kardeşlik ve dayanışma duygusu bu çatlaklıkları ortadan kaldırmaya yeterli olacak seviyededir.
Röportaj: Seda ŞİMŞEK (Bugün)