Mustafa Yiğit
Türk devecileriyle Dersaadet’teki hamallar aynı dili konuşacak
Türkistan steplerindeki Türk devecileriyle Dersaadet’teki hamallar aynı dili konuşacak
Bugün Türk Milliyetçiliğinin en önemli isimlerinden Gaspıralı İsmail Bey’in vefatının 104. Yıldönümü. Bu büyük Türk mütefekkirini rahmetle anıyorum. Gaspıralı İsmail, tüm hayatı boyunca ortak bir dil için çalışmıştır. Ortak dil içinse İstanbul Türkçesini adres olarak göstermiştir. Bu nedenledir ki, “Dilde, fikirde, işte birik” parolası gazetenin en başında yer almıştır. Gaspıralı İsmail Beyin fikri ve siyasi cehphesinin en önemli yönü olan dil birliği davası bu gazeteyle önemli etkiler yapmıştır. Tercüman-ı Ahval-ı Zaman 1917 öncesinde Rusya'nın en uzun süre çıkmış Tükçe gazetesi olmuştur. 1903 yılına kadar haftalık, 1903-1912 arasında haftada bazen iki, bazen üç defa, Eylül 1912’den sonra da günlük olarak çıkan gazete 1916 yılında yayın hayatına son vermiştir.
Gaspıralı İsmail, bu gazeteyi çıkarmaktaki amacını kullandığı parolada açıkça ortaya koymuştur: Bütün Türk dünyası için müşterek bir yazı dili oluşturmak. Gerçekten de. Gaspıralı bu idealine ulaşmış çıkardığı gazete “Bütün Türklerin tercümanı” olmuştur. Her geçen gün “Tercüman’ı Ahval” dünyanın diğer bölgelerindeki Türkler arasında bir kıvılcım parlamış oldu ve bu kıvılcım alevlenerek büyüdü. Onun “Dilde, Fikirde, İşde Birlik” düsturu, diğer Türk boylarına mensup pek çok Türk aydınını da etkiledi. Bunun neticesi olarak da Kazan’da, Kafkasya’da, Türkistan’da ve Kırım’da yayınlanan pek çok gazete ve dergi, hikâye ve romanın da bir kısmı, ya Tercüman gazetesinin dilinde veya buna yakın bir dilde çıktı.”
Gaspıralı, eserlerinde ve Tercüman gazetesinde anlaşılır bir dil kullanmıştır.Bu da onun dilde birlik fikrini kuru kuruya savunmadığını, aynı zamanda uygulamasını yaptığını da gösterir.Tercüman’da kaleme aldığı yazılarında, dil birliği konusunda mümkün olduğunca açık bir Türkçe kullanan Gaspıralı, meslektaşlarını da daima arı dil kullanmaları yolunda teşvik etmiştir.Mehmet Emin Yurdakul’un gönderdiği mektuba cevaben 12 Mart 1889’da kaleme aldığı mektubunda, sade Türkçeyle yazılan şiirlerindenduyduğu memnuniyeti şöyle ifade etmiştir:
“Şiirlerinizin dilinden başka, fikirleri de İstanbul’un‘ay yüzlü’ ve ‘kara saç ile mavi göz’den ibaret şiir eserlerinin hepsinden üstündür. Cübbeleri kıyamet olan efendilerin; bastonları, ceketleri alamet olan şık beylerin tarzına zıt, sade ve kaba(!) Türkçe’yle yazmak büyük cesarettir. Mensur ve manzum eserler arasına böyle sistemli bir eser kazandırmak, Türk âlemine büyük bir hizmettir. En içten tebriklerimi sunuyorum.Türk âlemine dediğim abartı sanılmasın. Abartmayı ne severim, ne de ederim. Çünkü şiirlerinizi Edirne, Bursa,Ankara, Konya, Erzurum Türkleri anlayıp lezzetle okuyabilecekleri gibi; Tiflis, Tebriz, Şirvan, Horasan,Türkistan, Kâşgar, Deşt-i Kıpçak, Sibirya, Kazan ve Kırım Türkleri de okuyacaktır ki, bu şerefe Fuzûlî veNâbî bile nail olamadılar. 40-50 milyonluk ve 30 asırlık âleme ilk kez bir kaşık oğul balını yediren siz oldunuz ki, bu sizin için bir şeref, bizim içinse bir saadettir!Tekrar tebrik ediyorum.Tercüman gazetesinin çabası da bu yolda hizmettir.Sade ve kaba(!) Türk dilidir ki, Dersaâdet’in hamal ve kayıkçılarına, Doğu Türkistan’daki Türk devecilerine ve çobanlarına gazeteyi tanıtmıştır. Kazan ve Sibirya’da olduğu gibi, Tebriz ve Horasan’da da Bahçesaray dilini öğrenmeye meyil doğurmuştur...”
Gaspıralı’nın Tercüman’da ortaya koyduğu görüşler aslında bugün yapılan dil tartışmalarına (Osmanlıca) da ışık tutacak şekildedir. Gaspıralı, “dilde birlik” idealinin gerçekleşmesi için, Türkçeden mümkün olduğu kadar yabancı kelime ve kaideleri çıkarmayı ve her şiveden mahallî kelimeleri Osmanlı-Türk tasrifine uydurarak kullanmayı öngörüyordu. Gerçekte nihaî hedefi İstanbul Türkçesiydi. Sonunda öyle bir dil kurulmalıydı ki, Türkistan steplerindeki Türk devecileriyle Dersaadet’teki kayıkçılar ve hamallar bile rahatça anlayabilsin.