Sedat Er
Türkiye Kupası az gelir, Avrupa Kupası keser bizi
Konyaspor, 3 gün ara ile 2 maç oynadı. Önce Fenerbahçe ile Türkiye Kupası yarı final rövanş maçı, sonra Kasımpaşa ile lig maçı…
Her ikisi de önemli maçlardı. Fenerbahçe maçı Türkiye Kupasında finale çıkmak için, Kasımpaşa maçı da lig üçüncülüğü dolayısı ile Avrupa Kupalarına doğrudan katılmak için önemliydi.
Türkiye Kupası finaline çıkma işi, Fenerbahçe ile yapılan ilk maçta zora girmişti. O maçta yapılan hatalar zinciri bir türlü zihinlerden çıkmıyor. Öncelikle Aykut hocanın, bütün takımı as kadrodan oluşturduğu halde, sadece kaleye, Kaya’yı koymasına bir türlü anlam veremiyorum. Sonra Kaya’nın hiç olmayacak şekilde 2 hatalı gol yemesinin ardından normal olarak 3. golün pozisyonunun doğması ve hatanın büyüğünü de maçın hakeminin yapması gibi nedenler yarı finalin ilk maçında Konyaspor’a final yolunu kapatmıştı.
Fenerbahçe ile yapılan ikinci maç, her ne kadar çıkmayan candan ümit kesilmez atasözümüzü hatırlatarak maça başlamamıza neden olmuşsa da, kafalarda yer eden ilk maçtaki 3 gol, geri dönüşün çok zor olacağını hatırlatıp duruyordu. Öyle de oldu ve ikinci maçta yenilen 2 gol ile de, Konyaspor Türkiye Kupasına veda ediyordu.
Aradan geçen 3 gün sonra da Kasımpaşa ile lig maçımız vardı. Bu maç Konyaspor’un lig üçüncülüğünü ve Avrupa Kupalarına doğrudan katılmasını garantileyecek değerde bir maçtı. Alınacak 1 puan bile buna yetecek, mağlubiyet halinde ise ümitler önümüzdeki haftalara taşınacaktı.
Hele hele Konyaspor’un, Antalya’da 13 maçlık yenilmezlik unvanını bırakıp geldiği bir ortamda, aynı sürede kendi sahasındaki yenilmezlik unvanını da ya bırakması ya da sürdürmesi gibi bir diğer önemi de beraberinde taşıyordu.
Maçın bir diğer önemi de siyasi boyut arz etmesi idi. Ulusal spor kamuoyunda öteden beri, Konyaspor’un bu yıl ki başarısının kendisinin hak etmesi ile değil, Başbakandan aldığı destekle olduğu yönünde bir seslendirme yapılıyordu. Başbakan’ın makamını terk etme kararını aldığı ve bunu ilan ettiği günlerin arkasından yapılan bu maç bu bakımdan da önemli idi.
Konyaspor, işte böylesine her bakımdan önem arz eden maça çıktı, arslanlar gibi oynadı, mücadelesini verdi ve net bir sonuçla rakibini devirmesini bildi.
Kasımpaşa’nın maça asılması, oyuncuların kendilerini göstermek için var güçleri ile saldırmaları ve durumlarının çok üstünde mücadele ortaya koymaları, Konyaspor’u zaman zaman zora soksa da, genelde oyuncularımızın oyun, kapasite ve performans gücü rakibe aman vermedi.
Aykut Kocaman, rakibin durumuna göre tavır almasını ve hızlı taktikler geliştirmesini iyi bilen bir hoca olarak Kasımpaşa’yı da hemen çözdü ve takımımızın sahadan 2 gollü galibiyetle ayrılmasının yolunu açtı.
Kaleci Serkan, Konyaspor’un kalesinde mutlaka yer alması gerektiğini ve hiçbir maçta yedeğe kalmayacak bir oyuncu olduğunu bir kere daha gösterdi. Traore, karşı karşıya kaldığı pozisyonda atamadığı golü, Ömer Ali’nin korner atışındaki şahane vuruşu ile yaptı. Ömer Ali korner atışlarının ustası olduğunu gösterdi. Bütün oyuncularımız yüreklerinin gücü ve alınlarının teri ile maçı hak ettiler, aldılar ve bütün söylentileri boşa çıkardılar.
Konyaspor, şu mesajı vermiş oldu: Türkiye Kupası az gelir, bizi ancak Avrupa Kupası keser.
Şimdi Cumartesi günü oynanacak Bursaspor maçı ile lig üçüncülüğünü ve Avrupa Kupasına katılmayı taçlandırmaya geldi. Tebrikler ve başarılar Konyaspor…