"Türkiye, PKK-PYD'ye asla izin vermeyeceğini vurgulamıştır"

"Türkiye, PKK-PYD'ye asla izin vermeyeceğini vurgulamıştır"

Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz:- "Ankara Zirvesi'nde DEAŞ, PKK-PYD ve İdlib'deki HTŞ terör örgütlerinin hepsiyle ortak mücadele edileceği vurgulanmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat'ın doğusunda kurulma

İSTANBUL (AA) - MURAT PAKSOY - Ankara Rusya Araştırmaları Enstitüsü (RUSEN) Başkanı ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Yılmaz, dün yapılan Ankara Zirvesi'nde DEAŞ, PKK-PYD ve İdlib'deki terör örgütlerinin hepsiyle ortak mücadele edileceğinin vurgulandığını belirterek, "Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fırat'ın doğusunda kurulması planlanan güvenli bölge konusunda da iki lideri bilgilendirerek desteklerini istemiştir. Türkiye, PKK-PYD'nin bölgede fiili bir durum oluşturmasına asla izin vermeyeceğini özellikle vurgulamıştır." dedi.

Yılmaz, dün Ankara'da gerçekleştirilen Suriye konulu Türkiye-İran-Rusya Üçlü Zirvesi'ne ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Ankara'da Türkiye, Rusya ve İran arasında dün yapılan liderler zirvesinin Kazakistan'ın başkenti Nur Sultan'da Ocak 2017'de bir araya gelen Türk ve Rus yetkililerin başlattığı "Astana formatlı" görüşmelerin devamı niteliğinde olduğunu anlatan Yılmaz, bu formatta şimdiye kadar 13 toplantının yapıldığını ve doğrudan "Astana Görüşmeleri" olarak nitelendirilen görüşmelerin beşincisinin tamamlandığını aktardı.

Yılmaz, Ankara Zirvesi'nde daha çok Suriye'de siyasi barış sürecinin tesis edilmesine dair ilkelerle sığınmacıların geri dönüşüne dair planlamaların yapılmasının önemine işaret ederek, burada Anayasa Komisyonu’nun kurulduğu ve BM gözetiminde Cenevre'de çalışmaların başlamasına dair mutabakat sağlandığını söyledi.

Türkiye'nin daha önce anayasa komitesinde bazı isimlere itiraz ettiğini dile getiren Yılmaz, "Bazı isimlere ise Şam yönetiminin itirazı vardı. Bu zirve öncesi itiraz edilen kişi sayısı 1 olmuş ve bu zirvede bu isim konusunda da anlaşma sağlanmıştır. Anayasa komitesinin çalışma usullerini ise BM belirleyecek." dedi.

- "Türkiye’nin planına göre 2 milyon mülteci yeni şehirlere yerleştirilecek"

Prof. Dr. Yılmaz, Ankara Zirvesi'nde DEAŞ, PKK-PYD ve İdlib’deki terör örgütlerinin hepsi ile ortak mücadele edileceğinin vurgulandığına işaret ederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Fırat’ın doğusunda kurulması planlanan güvenli bölge konusunda da iki lideri bilgilendirerek desteklerini istediğini aktardı.

Türkiye'nin, PKK-PYD'nin bölgede fiili bir durum oluşturmasına asla izin vermeyeceğini özellikle vurguladığına dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:

"Türkiye, 451 kilometre güvenli bölge alanında mülteciler için yeni şehirler oluşturularak onların tüm ihtiyaçlarının karşılanacağı yeni yaşam alanları oluşturmak istediklerini duyurmuştur. Türkiye, Fırat'ın doğusunda kuracağı barış koridoru ile mülteciler için de korunaklı bir bölge oluşturmak istediğini belirterek, eylül ayının sonuna kadar ABD’nin kararını bekleyeceklerini, olmazsa tek başına Türkiye olarak inisiyatif kullanacaklarını duyurmuştur. Türkiye’nin barış koridoru planına göre 2 milyon mülteci yeni yapılacak şehirlere yerleştirilecektir. Bu kurulacak yeni şehirler konusunda da Rusya ve İran ile iş birliği yapılabileceğini duyurmuştur."

Türkiye'nin, ABD ile yaptığı müzakerelerde kurmaya çalıştığı güvenli bölge ile kuzeyden güneye 20 millik derinlik oluşturup ülkedeki sığınmacıların kendi topraklarına dönmesini sağlamayı planladığını belirten Yılmaz, "Bu sayede hem Türkiye’deki hem de sınırdaki çadır kentlerin de sona erdirilmesi isteniyor." değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, İdlib'le ilgili ek tedbirler konusunda anlaşma sağlanmışsa da hala farklı bakış açılarının devam ettiğini ifade ederek, Rusya ve Türkiye'nin, İdlib'deki hangi grupların terörist olarak görülmesi gerektiği konusunda anlaşmazlık yaşadığını söyledi.

Rusya'nın, Türkiye'yi İdlib'deki radikal gruplara silah bıraktırmayı ve isyancı grupların Rusya'nın Suriye'deki üslerine saldırmasını engellemeyi başaramamakla suçladığını anlatan Yılmaz, "Fakat Rusya'nın Tel Rifat bölgesinde hakimiyetinde bulunan bölgelerden Türk ordusuna yapılan saldırıları hiç gündem yapmaması, Türkiye tarafında önemli rahatsızlıklar oluşturuyor. Ankara Zirvesi'nde tarafların karşılıklı olarak taahhütlerini yerine getireceklerine dair söz birliği yapmaları önemli bir gelişmedir." diye konuştu.

Yılmaz, zirvede Rusya lideri Putin'in, İdlib'deki teröristlerle mücadelede Suriye rejimine destek vermeye devam edeceklerini duyurduğunu dile getirerek, Türkiye'nin de sivillerin zarar görmesi başta olmak üzere yeni mülteci akımına izin vermeyeceğini vurgulayıp bir bakıma Esed rejimi saldırılarına müsamaha gösterilmeyeceğini üstü kapalı da olsa duyurduğunu söyledi.

İran lideri Ruhani'nin özellikle Fırat’ın doğusu konusunda 1998’deki Adana Mutabakatı'nın dikkate alınmasına dair önerisinin de zirvenin önemli konularından olduğunu belirten Yılmaz, Türkiye-ABD arasındaki güvenli bölge görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanırsa Türkiye-Suriye rejimi arasında bir görüşme ihtimalinin de doğmuş olacağını savundu.

- "Türkiye, anlık değil sürekli ateşkesin önemini vurguladı"

Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye'nin Ankara Zirvesi'nde İdlib ve diğer bölgelerde anlık ateşkesler değil devamlı bir ateşkesin gerektiğini belirttiğini ve Soçi ve Astana'da alınan kararlara uyulmasını istediğini aktararak, Rusya'nın terör örgütlerinin yok edilmesi talebinin de kabul edildiğini anlattı.

Esed rejiminin Türkiye'nin gözlem kulelerine saldırılarının bundan sonra karşılık bulacağı konusunda Şam'ın kontrol edilmesi için Rusya’ya mesaj verildiğine işaret eden Yılmaz, Türkiye'nin, gözlem noktalarının İdlib'in içindeki sivillerin korunmasına yönelik olduğunu duyurduğunu dile getirdi.

Yılmaz, Türkiye'nin, bu zirvede, geçici değil kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve göçün önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin alınmasına vurgu yaptığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü her Astana Zirvesi sonrası ateşkesin ihlal edilmesi, Astana formatının sadece Esed’in muhalifleri öldürmesi için bahane olarak kullanıldığı görüşünü güçlendiriyor. Eğer tüm bu görüşmelere rağmen saldırılar devam edecekse o zaman Astana görüşmelerine de ihtiyaç duyulmuyor veya her zirve öncesi saldırıları artırarak masada sanki mağdur ve güçlü pozisyonu rolü oynanacaksa bu masayı kurmanın da anlamı kalmayabilir. Çünkü şu ana kadar yapılan 13 Astana formatı ile yapılan görüşmeler öncesinde Esed rejimi saldırılar düzenlemiş, sonrasında masada bir ateşkes ilan edilmiş fakat ardından saldırılar devam etmiştir. Türkiye, muhaliflerin alanını daraltmak için uygulanan politikalara ve Esed'in alanını genişletmek için bahanelere izin vermeyeceğini, bu zirvede güçlü biçimde ortaya koymuştur."

- "İstanbul'da Suriye konusunun ele alınması planlanıyor"

Prof. Dr. Salih Yılmaz, Ankara Zirvesi'nin aslında Suriye'de siyasi barış sürecine geçiş konusunda bundan sonra atılacak adımların belirlendiği bir zirve olduğuna dikkati çekerek, "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan zirve öncesinde Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron ile telefon görüşmesi yaparak, bir bakıma Suriye ile ilgili görüş alışverişinde bulunmuştu. Ankara Zirvesi'nde alınan kararlar 17-30 Eylül 2019'da New York'ta yapılacak 74. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda da liderlerle müzakere edilecek. Türkiye'nin girişimleriyle Ekim 2019 başında Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa olarak İstanbul'da 4'lü bir zirveyle Suriye konusunun ele alınması planlanıyor. Türkiye, Almanya ve Fransa'nın Suriye'de daha fazla inisiyatif almasını istiyor." ifadelerini kullandı.

- "İki ülkenin Suriye'de öncelikleri farklı"

Türkiye'nin son dönemdeki politikalarını kendileri için fırsata dönüştürmeye çalışan birtakım ülkelerin olumsuzluk durumunda kaybedecekleri birçok şey olduğunu anlamaları gerektiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

"Türkiye, büyük bir ülke ve tek bir ülkeye bağımlı kalacak durumda da değil. Türkiye-Rusya arasındaki ilişkiler ekonomi, silah sanayi, enerji ve güvenlik politikaları konusunda sorunsuz biçimde ilerliyor. İki ülke arasındaki İdlib konusundaki görüş farkı, her ne kadar sorun oluştursa da her konuda anlaşmaları da beklenilmemelidir. Çünkü iki ülkenin de Suriye’de öncelikleri farklıdır. 4 milyon mülteciyi ülkesinde barındıran, hemen sınırlarında bir terör devleti kurulmaya çalışılan Türkiye’den her şeye 'evet' denmesi beklenilmemelidir. Rusya ve İran, Türkiye'nin şu anki durumunu düşünüp empati yaparlarsa belki Türkiye'yi hem İdlib hem de PKK-PYD konusunda daha iyi anlayabilirler. Dostlar her konuda anlaşamasalar da aynı yolda yürüdüklerinin farkındalar."


Kaynak:Haber Kaynağı