Mustafa Yiğit
Türkiye’nin “Aydın” sorunu…
Bu soruyu uzun zamandır kendi kendime soruyorum.
Gazete köşelerinde yazanlara bakıyorum, televizyon kanallarında arzı endam edenlere göz atıyorum, aydın işte budur diyebilecek kişilere rastlamakta gerçekten çok zorlanıyorum.
Hepsi bir menfaat kompartımana binmiş, o kompartımanda menfaatlerin geldiği yöne doğru nalıncı keserini yontan birer zavallıya dönüşmüş durumdalar.
Keşke körü körüne bir ideolojiye, bir davaya, bir inanç sistemine bağlı olsalar, onu körü körüne savunsalar.
Keşke bir sabit fikrin yılmaz savunucusu olsalar.
Keşke takım tutar gibi bir düşünceye sarılsalar. Ondan bile yoksunlar.
Günü birlik yorumlar, günü birlik politikalar peşinde koşan, politik kimliklerin söylediklerini yorumlayarak aydın olduklarını sanan bir güruh var karşımızda.
Düşüncelerin değil, kişilerin peşinden koşan adamlar gazete köşelerini, televizyon kanallarını işgal etmişler, aydınmış gibi oyun oynuyorlar.
Oysa ki, aydın “muhalif”tir.
Aydın, “zor zamanda konuşan”dır.
Aydın, “’Kim var?’ diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan ‘ben varım!’” diyebilendir.
Aydın, “omzunda yüreğinden başka yük taşımayan”dır.
Aydın, “güçlünün” değil, “haklının” yanında olan, hakkı her ortamda söyleyebilendir.
Aydın “zülüm tek millettir”, “zulüm nereden ve kimden gelirse gelsin boyun eğemem” diye kükreyebilendir.
Aydın kendi fikrini savunurken, başka fikirlerinde yeterince değerli olabileceğini düşünendir.
Aydın, vicdanını kıytırık bir gazete köşesi için, bir genel yayın yönetmenliği için kiralamayan, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmayandır.
Ben mütefekkirden, alimden bahsetmiyorum. Onların bu yüzyılda ne yeri ne de yurdu var.
Onlar geçmişin yaldızlı sayfalarında kalmış birer yıldız olarak kalacaklar.
Ben sadece günümüzde “aydın” olma iddiasında bulunanların hali pür melalinden bahsediyorum.
Günümüzün “aydınlarının” geçmiş dönemlerin “mürebbiye”lerinin seviyesinde bile olmadıklarını söylersem kimse bana darılmasın, kızmasın.
Onlar bile ezberledikleri bilgileri “özgün ve özgür ” bir şekilde karşısındakine vermeye çalışırken günümüz aydınlarından daha bağımsızdılar.
En azından dünya klasiklerini tekrar eder, kadim bilgileri karşısındakine vermek için ellerinden geleni yaparlardı.
Bugün gazete köşelerinde aydın geçinenlerin en manalı sözleri siyasi liderlerin konuşma metinlerinden aldıkları pasajlar haline gelmiştir.
Anlaşılan o ki, 21. yüzyıl Türkiye’si fikir fukarası top model aydınların yüzyılı olmaktan öteye gidemeyecek.