"Türkiye'nin Yıldızları": Dilara Lokmanhekim
- Ağır sakatlıklara rağmen spordan kopmayan Dilara, madalya serüvenini sürdürüyor- Milli judocu Dilara Lokmanhekim:"Judoya başladıktan 3 ay sonra bronz madalya kazandım. Tüm gün madalya boynumda dolaştım"- "İstanbul'da ilk senem çok iyi geçmedi. O zaman b
İSTANBUL (AA) - HİLMİ SEVER - İstanbul Büyükşehir Belediyespor'un milli judocusu Dilara Lokmanhekim, yaşadığı ağır sakatlıklara rağmen spordan kopmadı ve Türkiye'yi başarıyla temsil etmeye devam ediyor.
Gençler ve büyükler kategorilerinde 3 Avrupa şampiyonluğu, bir Avrupa üçüncülüğü ve bir dünya ikinciliği bulunan Dilara, pes etmeyen yapısı ve zorlukların üstesinden gelişiyle gençlere örnek bir duruş sergiliyor.
Judo sevgisiyle, ailesini Antalya'dan İstanbul'a taşınmaya mecbur bırakan Dilara, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken zaman zaman da gözyaşlarına hakim olamadı.
Küçük yaşta birçok spor branşında kendini denediğini anlatan 24 yaşındaki sporcu, judoya başlama serüvenini şu sözlerle anlattı:
"Bir gün judo hocası okula geldi ve judoyu tanıttı. Judo hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve kafamda bir merak uyandı. Eve gidince anneme söyledim. Annem 'Judo ne, nasıl bir spor?' dedi. Gitmek istediğimi söyledim ve o akşam birlikte judoya gittik. Minderde, sokakta, okulda, evde oynadığın oyunlardan çok farklı bir atmosfer vardı. Çok sevdim. Arkada da abiler, ablalar judo yapıyorlar, birbirlerini pat küt diye atıyorlar. Açıkçası annem biraz korktu. Eve döndüğümüzde, 'Dilara bu spor hiç kızlara göre bir spor değil, bir daha judoya gitmeni istemiyorum. En azından görmüş oldun, merakını giderdin, tamam.' dedi. Ama ben sürekli judoya gitmek istediğimi söylüyordum. Babam ilk başta bu konuda çok destek oldu, o götürmeye başladı. Ondan sonra devam ettim ve minderden kopamadım."
Judoya başladıktan 3 ay sonra Antalya seçmelerinde ilk madalyasını kazandığını belirten Dilara, "Beklentim yoktu, judo nedir çok fazla bilmiyordum. Judoya başladıktan 3 ay sonra bronz madalya kazandım, küçük bir çocuğun heyecanıyla çok büyük bir başarıydı. Tüm gün madalya boynumda dolaştım, inanılmaz mutlu oldum. Beni tetikleyen şeylerden bir tanesiydi. O yaşta çocuğun kendine ait başarı kazanması gerçekten inanılmaz bir duygu." ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra Antalya'daki antrenmanların kendine yetersiz gelmeye başladığını anlatan milli judocu, "Ailemle konuştum, 'Bu işi yapmak istiyorum, başarabileceğime inanıyorum, çok seviyorum ve devam etmek istiyorum.' dedim. Kendim için bir adım atmam gerekiyordu. Ailem de benim için İstanbul'a taşınabileceklerini söylediler. İstanbul'daki hocalarımızla görüştüm ve buraya transfer oldum. Ondan sonra asıl başarı hikayem başlıyor." şeklinde konuştu.
- Bırakmayı düşündü ama pes etmedi
İstanbul'daki ilk yıllarının zorlu geçtiğini aktaran Dilara, ailesinin İstanbul'a gelmesinin sorumluluğunu hep üzerinde hissettiğini şu sözlerle anlattı:
"İstanbul'da ilk senem çok iyi geçmedi, diyebilirim. Avrupa kupalarında madalya aldım ama yine Avrupa şampiyonasına gidip ilk turda kaybettim. İstanbul'a alışma süreci de vardı, çok zorlanmaya başladım. O zaman bir pes etme noktası geldi diyebilirim. Düşünüyordum, 'Acaba yapamayacak mıyım, ailemi buraya boşuna mı getirdim, onlara söyleyip geri dönmeli miyim...' Böyle düşünceler kafamdan geçmeye başladı. Daha sonra dedim ki 'Bir kere daha dene.' Bir sene boyunca çok fazla çalıştım, çok fazla antrenman yaptım. 2012 senesi boyunca çok güzel başarılar elde ettim, yaşadığım en güzel duygulardı diyebilirim."
- "Babaanneme göre judo hala erkek sporu"
"Okul arkadaşlarımızla konuştuğumuz zaman bana dedikleri şey, 'Dilara seninle gurur duyuyoruz. Çünkü sen çocukluk hayalini gerçekleştirdin. Bu herkesin yapabileceği bir şey değil.' oluyor." sözlerini kullanan Dilara, judoya ilk başladığı dönemde yakın çevresinin tepkileri hakkında şöyle konuştu:
"Annem biraz tepki göstermişti, erkek sporu diye ama bu sadece kafada kalıplaşmış bir şey. İşin içine girdiğimiz zaman böyle olmadığını anlıyoruz. Tabii ki annem de bunu anladı. Babaanneme göre judo hala erkek sporu. Her geldiği zaman artık sen bu sporu bırak gibi konuşmalar yapıyor. Çok fazla sakatlık oluyor, çok fazla antrenman yapıyoruz. Vücudumuzu çok fazla zorluyoruz, çok fazla yıpranıyoruz ama insan sevdiği işi yaptıktan sonra bence her şeye değer."
- Üst üste gelen sakatlıklar
Küçük yaşta olmasına rağmen büyükler kategorisinde Türkiye şampiyonluğunu kazandığını hatırlatan Dilara, "Bu sayede ilk defa büyüklerle kamplara gitmeye başladım, orada olimpiyatlara giden sporcularla maç yapma şansı buldum. Onlarla maç yaptıkça arada çok büyük bir fark olmadığını gördüm. Bu öz güvenimi arttırdı. Bu beni başarıya doğru tetikleyen adımlardan bir tanesi oldu. Gençlerde girdiğim yarışlar çok kolay gelmeye başladı. Gençlerde Avrupa şampiyonu oldum, daha sonra 23 yaş altında da Avrupa şampiyonu oldum. İki ay arayla bir alt ve üst kategoride Avrupa şampiyonu oldum." şeklinde konuştu.
Üst üste katıldığı yarışların vücudunu çok zorladığını aktaran Dilara, yaşadığı sakatlıkları ve 2016 Rio Olimpiyat Oyunları'nda ilk turda elenmesini gözyaşları içinde şöyle anlattı:
"Vücudumu zorladıkça sakatlanmaya başladım. 2013 senesinde ön çapraz bağım koptu, ameliyat oldum. Herkesin başına geldiğini öğrendim. Ameliyattan sonra katıldığım ilk turnuvada bronz madalya kazandım. Gençlerde Avrupa şampiyonu, sonrasında dünya ikincisi oldum. 2015'te World Masters'ta bronz madalya kazandım. Olimpiyat ayarında, hatta daha zor bir turnuva diyebiliriz. Çünkü olimpiyata 22 kişi katılıyor, World Masters'a sadece dünya sıralamasında ilk 16 davetle katılıyor. Bronz madalya kazandım, Türkiye'ye World Masters'ta ilk madalyasını getirdim. 2016 Büyükler Avrupa Şampiyonası'nda bronz madalya kazandım ve olimpiyatı garantilemiş oldum. Olimpiyattan bir buçuk ay önce yine World Masters'a katıldım. İlk turda Arjantinli, ikinci maçımda Koreliyi eledim. Bir ay sonra yapılan olimpiyatta, World Masters'ta ilk turda yendiğim Arjantinli rakibim şampiyon oldu. Koreli rakibim ikinci oldu. Olimpiyat oyunlarında ilk turda elendim, bu benim için gerçekten büyük bir hayal kırıklığı. Çok zor yani..."
Judo'nun diğer bireysel sporlardan ayrıldığını savunan Dilara Lokmanhekim, "Halterde ya da atletizmde aşağı yukarı kaçıncı olacağınız bellidir. Ama bizde öyle değil, olimpiyata gitmeden son dünya şampiyonunu yenmişim, orada ilk turda elendim. Omzum olimpiyata gitmeden önce sürekli çıkıyordu, yalama olmuştu. Ameliyat oldum, o süreci zor atlattım. İsteksizlikler oldu, omuz ameliyatı çok acılı bir süreçti. Bir şekilde geri döndüm. İslam Oyunları'na hazırlanırken bir hafta kala, bu sefer ön çapraz bağım koptu. Bitmedi, sonra bir tane daha. İslam Oyunları'nda bağlarım kopuktu, bacağım tutmuyordu ama orada bir şekilde yarıştım. İslam oyunlarında 5. oldum. Takımlarda altın madalya kazandık." ifadelerini kullandı.
- "Dirseğim elimde ambulansı bekledim"
Yaşadığı sakatlıklar nedeniyle bir dönem sporu bırakmayı düşündüğünü anlatan Dilara, şu sözleri kullandı:
"İslam Oyunları dönüşünde ön çapraz bağ ameliyatı oldum. Çok zorlandım, devam etmeyle etmemek arasındaki ince çizgideydim. Antrenörlerim ve ailemin desteğinin yanında psikolojik destek aldım. Toparlandım ama 1 ay önce yapılan dünya şampiyonasına hazırlanırken bu kez bir sporcu antrenmanda ters bir şekilde kolumun üzerine düştü ve dirseğim çıktı. Bu sefer çok farklı geldi. Dirseğim elimde ambulansı bekledim. Dünya şampiyonasına gidemedim. Yine aynı süreçler. Tedavi, toparlanma, iyileşme. Yine insanın aklına geliyor, artık tamam mı Dilara, diye. Ama hayır. Şimdi iyiyim. Tekrar başladım, şu an yurt dışı yarışlarına hazır olmadığım için girmiyorum. Türkiye şampiyonasında 2 ay sonra yarışacağım. Önümüzdeki sezon sakatlıksız bir şekilde yarışmaya başlayacağım."
- "Hedefim 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda madalya kazanmak"
Yurt dışı yarışlarında eski yerini almak istediğini vurgulayan Dilara, hedeflerini şu sözlerle açıkladı:
"Olimpiyatlar için puan toplamak istiyorum. Hedefim 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda madalya kazanmak. Tamamen oraya odaklanıp bu sefer madalyasız dönmek istemiyorum. Judoda madalyanın rengi şu olur, demek çok zor. Herkes altın için mücadele ediyor ama o kadar ince bir çizgi oluyor ki. Fiziksel olarak herkes en iyi şekilde gidiyor ama kafa olarak kim daha iyi odaklanmış ve rakibinin hatasını daha iyi görürse o altın madalyaya ulaşır. Aslında kürsüye çıkan tüm sporcular birbirine çok yakın, arada uçurum bir fark yok."
Kaynak: