TÜSİAD 46. Olağan Genel Kurulu
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Özilhan:- "Uzun vadede büyüme, para politikası ile merkez bankasının faizleri suni olarak düşürmesiyle sağlanmaz. Güçlü bir ekonomi için asıl olan üretimdir"- "Küresel ekonomiden kaynaklanan sıkıntılar ve jeopolitik
İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, dünya ekonomik ve siyaset sahnesinde meydana gelen değişimlerin adeta tektonik tabakaların yer değiştirmesini hatırlattığını belirterek, "Uzun vadede büyüme, para politikası ile merkez bankasının faizleri suni olarak düşürmesiyle sağlanmaz. Güçlü bir ekonomi için asıl olan üretimdir” dedi.
Özilhan, TÜSİAD 46. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, geçen ay hayatını kaybeden iş adamı Mustafa Koç’u anarak, "Türkiye’nin ekonomik ve toplumsal kalkınmasına çok büyük hizmetleri bulunmuş TÜSİAD ve birçok sivil toplum kuruluşuna olağanüstü katkılar yapmış olan değerli dostumuzu her zaman minnet ve şükranla hatırlayacağız” ifadelerini kullandı.
Aralık ayında yaptıkları Yüksek İstişare Konseyi toplantısında ekonomik ve jeopolitik gelişmelerdeki baş döndürücü hıza dikkati çektiğini anımsatan Özilhan, şunları kaydetti:
"Çoklu kriz sürecinden geçiyoruz. Dünya ekonomik ve siyaset sahnesinde meydana gelen değişimler adeta tektonik tabakaların yer değiştirmesini hatırlatıyor. Risklerin çok iyi yönetilmesini gerektiren bir süreçteyiz. Bu kadar köklü değişimler yaşanıyorken nasıl karar vereceğiz, nasıl karar aldığımızdan emin olacağız? Her şeyden önce istişare mekanizmasını daha fazla işletmek gerekecek. Değişim bu kadar hızlı ve farklı alanlara yayılıyorsa bir tek kişinin ya da grubun ekonomiden siyasete, teknolojiden küresel ısınmaya, jeopolitik risklerden toplumsal olaylara tüm bu değişim alanları takip ederek doğru sonuca ulaşması mümkün değil."
Sosyal ve siyasi değişimin yönünü anlamak için farklı kesimlere kulak verilmesi gerektiğini anlatan Özilhan, "İfade özgürlüğü ve farklı görüşlere saygı çerçevesinde eleştirilerin dile getiriliyor ve sorunların tartışılıyor olması 'her kafadan bir ses çıkıyor, istikrar yok ve ülke kötü yönetiliyor' anlamına gelmez. Mevcut sorunların hiç tartışılmadığı, hiç bir eleştirinin duyulmadığı bir toplum temel meseleler konusunda büyük bir toplumsal uzlaşmanın olduğu, istikrarın hüküm sürdüğü bir toplum gibi görülebilir. Oysa böyle değildir” şeklinde konuştu.
Tuncay Özilhan, sorunların açıkça ve geniş katılımla tartışıldığı toplumların sağlıklı olduğunu aktararak, tartışmanın ve eleştirinin baskılandığı toplumların sağlıksız olduğunu dile getirdi.
Sorunların açıkça tartışılmadığı durumlarda toplumlarda görülen suni istikrar ve güven ortamının tehlikesine işaret eden Özilhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2008 krizinden önce finansal piyasaların performansı konusunda muazzam bir güven vardı. Konut sektörü kaynaklı menkul kıymetler herkesi yüzünü güldürüyor, dışında kalanlar da pişmanlık uyanırıyordu. Tüm o karmaşık enstrümanların arka planında ne olduğunu, hesaplamaların nasıl yapıldığını, risklerin ne olduğunu kimse tam olarak bilemiyordu. Yüksek kazançlar devam ettiği sürece kimse bu sistemin nasıl yönetildiğini de umursamıyordu. Öyle karmaşık ve şeffaflıktan uzak devasa bir sistem ortaya çıkmıştı ki dünyanın en büyük bankalarının yöneticileri bile durumu layıkıyla değerlendiremiyordu. Sadece bankacılar değil; ekonomi profesörleri, hatta Uluslararası Para Fonu (IMF) ve ABD Merkez Bankası (Fed) bile ekonominin son derece sağlıklı olduğunu söylüyorlardı. Çünkü gerçekliğin sadece bir parçasını bilebiliyorlardı."
Çin’deki gerilemenin gerçek boyutlarını kimsenin bilemediğini ve bu durumun çok büyük bir tedirginlik yarattığını belirten Öz ilhan, riskleri, gerilim ve çatışma kaynaklarını iyi değerlendirmenin Türkiye için de çok önemli olduğunu dile getirdi.
Özilhan, küresel piyasalardaki sert dalgalanmaların devam edeceği öngörüsünde bulunarak, şu ifadeleri kullandı:
"Uluslararası yatırımcılarda ciddi bir tedirginlik olduğu ve herkesin beklemeye geçtiği görülüyor. Türkiye’de de ulusal yatırımlar artmıyor, yurt dışına sermaye çıkışı yaşanıyor. Bu gotik ortamlarda neler yapılabileceği konusunda da sihirli bir reçete yok. Küresel ekonomiden kaynaklanan sıkıntılar ve jeopolitik riskler karşısında yapılması gereken en önemli şey içerideki temelleri sağlamlaştırmak. Bu hem ekonomik hem de sosyal ve siyasi temeller. Dünya krizler tarihinden elde ettiğimiz tecrübe asla 'bu sefer farklı’ dememek gerektiği. Tüm krizlerin ortak özelliği yöneticilerin ekonomiye ‘bu sefer farklı’ diyerek yaklaşmalarıdır. Her zaman için ekonomik temellerin sağlam olmasına dikkat etmek gerekir."
Türkiye’yi 80 milyonuyla mutlu, zengin ve adil bir toplum yapacak asgari müştereklerde birleşilmesi gerektiğine dikkati çeken Özilhan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunun yolu özgür bir tartışma ortamında şekillenecek yeni bir toplumsal sözleşmeden yani yeni bir anayasadan geçiyor. Bu topraklarda adaleti, refahı ve huzuru baki kılmak için asgari müştereklerimizin ne olduğunu, ifade özgürlüğüne saygı çerçevesinde etraflıca konuşup tartışalım. İfade özgürlüğü bize yeni anayasanın yolunu açsın. Yeni anayasa hukuk sistemine güveni tazelesin. Bu güven tüm yatırım ortamına yansısın. Duran yatırımlar yeniden canlansın. Yeni anayasa son zamanlarda hız kazanan AB üyelik sürecini kolaylaştırsın. Dünyayı ve bölgemizi saran kaos karşısında yeni anayasa istikrarı ve güveni temsil etsin. Çocuklarımıza barış, huzur ve refah içinde birlikte ve beraberce yaşayacakları bir gelecek bırakalım."
- TÜSİAD bütçe gerçekleşmeleri
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özyeğin ise derneğin bütçe gerçekleşmelerini paylaştı.
TL'nin 2015'te avro/dolar sepetine karşı yüzde 19 değer kaybı yaşadığını ve enflasyonun tahminlerin üzerinde gerçekleştiğini anımsatan Özyeğin, TÜSİAD'ın 6 dünya merkezindeki temsilcilik ofisleriyle, dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarıyla kurduğu platformlarla Türk şirketlerinin dünyaya açılımında ve tanıtım faaliyetlerinde önemli rol üstlendiğini söyledi.
Bu faaliyetleri dolayısıyla TÜSİAD'ın yıllık gider kaleminin yüzde 35'inin yabancı para cinsinden oluştuğunu aktaran Özyeğin, "2015 yılında gerçekleşmiş olan devalüasyon dolayısı ile TL aidat gelirlerimize karşın bu kalemin yabancı para cinsinden olması gelir gider dengemizi menfi bir şekilde etkiledi" ifadelerini kullandı.
Özyeğin, 2015 yılında öngörülen resmi enflasyon hedefi çerçevesinde öngördükleri aidat gelirlerine karşı TL harcamalarında gerçekleşen enflasyonun hedefin üstünde oluşması nedeniyle TL maliyetlerinde bir sarkma olduğunun altını çizdi.
Bu olumsuzluklara karşı ülke için tasarruflar sayesinde 2015 yılı gelir gider dengelerinin sağlandığı bilgisini veren Özyeğin, şunları kaydetti:
"2015 yılı bütçe programında 19 milyon 785 bin lira olarak planlanmış olduğumuz gelirlerimiz 19 milyon 544 bin lira olarak, giderlerimiz ise yine denk bütçe kapsamında 19 milyon 785 bin lira bütçelenmiş olmasına karşılık 19 milyon 502 bin lira olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılı bütçemiz çok fazla olmasa da sadece 42 bin lira bir artı sağlayarak denge içinde tamamlanmıştır. 2016 yılı bütçesi incelendiğinde, 2015 yılı içerisinde gerçekleşmiş olan devalüasyonun 2016’da tüm yıla tesir edeceği etkisi göz önünde bulundurulmalıdır. 2016 yılı bütçemizi gerek son dönemde artan yabancı para maliyetlerinin, gerekse TL maliyetleri tarafında bahsettiğimiz sapmayı karşılamak amacıyla 33 bin 500 lira yıllık aidat düzeyi üzerinden hazırladık."
AA
Kaynak: