"Tuz damarları açmaz, tahrip eder"

"Tuz damarları açmaz, tahrip eder"

Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk:- "Rafine tuz, Himalaya, okyanus tuzu yerine tabii ki kaya tuzunu tercih edeceğim, içinde mineraller olduğu için ama 'İstediğiniz kadar tüketin, damarları açıyor.' demek son derece yanlış"- "Tuz, damarları tahrip eder v

İSTANBUL (AA) - ANDAÇ HONGUR - Türk Böbrek Vakfı (TBV) Başkanı Timur Erk, tuzun sıvıyı ve suyu çektiğini belirterek, "Rafine tuz, Himalaya, okyanus tuzu yerine tabii ki kaya tuzunu tercih edeceğim, içinde mineraller olduğu için ama 'İstediğiniz kadar tüketin, damarları açıyor.' demek son derece yanlış." dedi.

Erk, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, 4-5 yıl öncesine kadar Türkiye genelinde kişi başı günlük ortalama 18 gram tuz tüketildiğini, vakfın gayretleriyle Sağlık Bakanlığının bunu bir hükümet politikası olarak ele almasıyla tuz tüketiminin 14 grama düşürüldüğünü kaydetti.

Bu durumun ciddi oranda tasarruf sağlarken, halk sağlığında da pozitif gelişmeye yol açtığını dile getiren Erk, "Böyle bir durum varken 'Tuz tüketebilirsiniz, kaya tuzunu istediğiniz kadar tüketebilirsiniz.' demek, son derece yanlış. Sodyum klorür tuzdur. İster kaya tuzu olsun ister Himalaya tuzu, ister deniz tuzu ister rafine tuz, eninde sonunda içinde sodyum klorür vardır. Kaya tuzunda yüzde 5 oranında mineraller vardır, 100'e yakın mineral, bunlar faydalıdır, ama sonuçta tuz tuzdur." diye konuştu.

Erk, tuzun damarları açmadığını, aksine tahrip ettiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Tuz, damarları tahrip eder ve damarların tahrip olduğu her türlü hastalığa sebebiyet verir. Periferik damarlar başta olmak üzere, kılcal damarlar arkasından gelmek üzere bütün damarların tahribiyle ilintili olarak tuz hipertansiyonu tetikler, hipertansiyon da başta böbrek sağlığı olmak üzere, kalp sağlığı ve metabolik hastalıklara yol açar. Mümkün mertebe tuz tüketimi azaltılsın, 3 beyaz düşmandan birisi olan tuzun tüketimini kişi başı günlük 10 grama düşürmek için her türlü etkinliği yapalım."

Türk Böbrek Vakfının gelecek yıl Türk Gıda Kodeksi'nde yapılacak değişikliği desteklediğine değinen Erk, paketlenmiş ve işlenmiş gıdaların üzerine, tuz ve şeker fazlaysa "kırmızı nokta", ortalama durumdaysa "sarı nokta" ve yenilebilir, tüketilebilir miktardaysa "yeşil nokta" konulacağını anlattı.

Erk, günlük kişi başına 6 gram tuz kullanımının uygun olduğunu belirterek, "13,5-14 grama düşürülmüş olan günlük birey başına tuz tüketimi miktarını, 10 gramlara indirmek durumundayız. O zaman daha da sağlıklı bir toplum olacağız. 5-6 senede 18 gramdan 14 grama düşürebildiysek 10 grama da ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Halkımızda bilinçlenme var. Şimdiye kadar restoranlardaki masalardan tuzluğun alınması söz konusu değildi, ama şu anda sosyal sorumluluk bilincine varmış restoran sahipleri, bunu kaldırdı ve talep üzerine geliyor tuz. Şimdi derdimiz, bütün hava yollarında, milli hava yollarında poşet tuzlar, talep üzerine gelsin." dedi.

Vakfın, hemen hemen bütün Trakya ve İstanbul'da 9 ile 12 yaş arası öğrencilere ulaştığını kaydeden Erk, gençlerden bu konuda umutlu olduğunu ifade etti.

Erk, "Tuz, higroskopiktir, sıvıyı, suyu çeker. Ben ne kadar tuzlu bir şey alırsam, mutlaka arkasından su, ayran, meşrubat içmem lazım. Dolayısıyla tuzu mümkün olduğu kadar az tüketeceğim, kaya tuzu dahil. Kaya tuzu tercih edilmesi gereken bir tuzdur, rafine tuz, Himalaya, okyanus tuzu yerine tabii ki kaya tuzunu tercih edeceğim, içinde mineraller olduğu için, ama 'İstediğiniz kadar tüketin, damarları açıyor.' demek son derece yanlış." diye konuştu.

- "Az şekerli, az tuzlu iftar ve az tuzlu, az şekerli sahur"

Türk Böbrek Vakfı (TBV) Başkanı Timur Erk, ramazanda beslenmeye ilişkin de şu bilgileri verdi:

"İftara su ile başlayacağız. 1 bardak suyumuzu mutlaka içeceğiz. Arkasından bir çorba gelecek. Çorbadan sonra bir nefes alacağız. İftarımızı açarken, bir hurma, bir zeytin ve iftariyelikleri de yiyeceğiz ama bir duraklayacağız. 10-15 dakikada yemeği bitirmek son derece yanlış. Bunu yaymamız lazım. İftar zamanıyla sahur zamanındaki süreyi bütün güne yaymış gibi yiyeceğiz. Bu sürede güllaç, keşkül gibi süt mamulü bir tatlı yiyebiliriz. Baklava ve künefe gibi çok şekerli tatlı tercih etmeyeceğiz. Bu süreçte su içmeye devam edeceğiz. Sahurda ise sanki kahvaltı ediyor gibi yiyeceğiz, bioritmimiz bozulmasın diye kahvaltı ile bitireceğiz. O zaman kendimizi ramazana hazırlamış oluruz. Zeytinin mutlaka sıcak suyla tuzunu alacağız, peyniri ambalajından çıkarıp yemeyeceğiz. Sıcak suyla durulayacağız. Mümkün olduğunca az şekerli, az tuzlu iftar ve az tuzlu, az şekerli sahur yapacağız. 14-15 saatte içemediğimiz suyu iftarla sahur arasındaki zamanda arada bir yarım bardak şeklinde içeceğiz."


AA

Kaynak:Haber Kaynağı