TYB Konya vefatının 10'uncu yılında Sultanü’l Vaizin Tahir Büyükkörükçü'yü andı
Konya'nın manevi mimarlarından Sultanü’l Vaizin Tahir Büyükkörükçü'yü vefatının 10. yılında oğlu Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü anlattı. TYB Konya'da düzenlenen program dijital platformlarda canlı yayınlandı
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesinin 2021 yılı Kültürel Etkinliklerinin üçüncü programında Konya’mızın manevî mimarlarından Sultanü’l Vaizin merhum Tahir Büyükkörükçü Hoca Efendi Vefatının 10. yılında anıldı ve anlatıldı.
Salih Sedat Ersöz’ün yönettiği, Konya Büyükşehir Belediyesi, Selçuklu, Karatay ve Meram Belediyeleri iş birliği ile gerçekleştirilen programın konuğu emekli vaiz Tahir Hoca’nın evladı Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü idi.
Babasının 1925 yılında, yokluk döneminde Konya’da doğduğunu, ortaokul döneminde kunduracı çırağı olarak Endazenin Mustafa Efendi’nin dükkanında çalışmaya başladığını ve ustasından Kur’ân-ı Kerîm öğrenmeye başladığını söyleyen Abdurrahman Büyükkörükçü; “Çıraklık günleri devam ederken Kapı Camiinde Hacı İsa Ruhi Bolay Hoca Efendinin vaazını dinler ve etkisi altında kalır. Dükkâna gelen İsa Ruhi Bolay Hoca Efendi, ‘Evlâdım Tahir, sen her şeyi bırak da bana gel, ben sana hakiki ilim okutayım’ deyince bir yandan Arapça derslerine devam eder, diğer yandan hafızlık çalışmalarına başlar. İlmî çalışmaların yanında tasavvufa da ilgi duyarak, hayatı boyu istişarelerine ve irşadlarına çok değer vereceği Mahmud Sami Ramazanoğlu üstadına intisab eder.
Dönemin siyasi iktidarı Arapça ve Kur’an-ı Kerîm öğrenimine muhaliftir. Büyükkörükçü, babacığım; ‘hocamın evine etrafı iyice kontrol eder, takip olunmadığımdan emin olunca kapıyı çalardım’ derdi.
Son Osmanlı icazet hattatlarından Fevzi Efendinin yazdığı icazetnamesini, o günün hocalarından Müfessir Mehmet Vehbi Efendi’nin duası ile hocasının elinden alır.
Hocası Hacı İsa Ruhî Bolay Hoca Efendi’ye devam ettiği talebelik yıllarında, Türkistan’dan Konya’ya gelen Hacı Hâkî Efendi’den Farsça öğrenmiş, Konya’nın Meşhur âlimlerinden ve velilerinden olan Hacı Veyis Zâde Mustafa Kurucu Efendiden de hadîs ve ahlâk okumuştur. Kapı Camii’nin meşhur imamı Hacı Haydar Efendi’den tashih-i hurûf ve tecvid dersleri alır.” dedi.
1946’da İzmir Foça’da askerliğini yaparken Ramazan ayında Konya’ya izne geldiğinde Hocası İsa Efendi’nin ısrarıyla Kapu Camiinde ilk vaazını verdiğini, 1949’da askerden döndüğünü ve vaazlara devam ettiğini belirten Büyükkörükçü; “O günün Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki Hoca Efendi tevâfuken bir camide vaazını dinler ve Ankara’ya döndüğünde ‘Konya’da istidatlı bir genç vaiz var. Onu Ankara’ya çağıralım, usulen bir imtihan edelim, kendine bir vesika verelim de hizmet etsin.’ der. 1950 yılında imtihana girer ve aynı yıl resmen göreve başlar. Yarım bıraktığı hıfzını da tamamlamaya başlar.
O günlerde Adana’da ikamet eden üstadını ziyaret için Konya’dan Adana’ya kadar yayan gidecek kadar da aşk sahibidir. Bu arada yeni açılan Konya İmam-Hatip Okulu’nda iki yıl kadar hocalık yapar.
1960 ihtilalinde sıkıntılı günler yaşar, İhtilâlle ellerine geçen fırsatı değerlendirmek isteyenler ‘Daha bu adamın ipini ne zaman çekeceğiz?’ diye ardından konuşmaya başlarlar. Buna rağmen vaazlarına hiç ara vermeden devam eden babacığımı 1964 yılında Burdur’a tayin ederler. Ancak Burdurlular hocalarına Ensârın Muhacirîne sahip çıktıkları gibi sahip çıkmışlardır.
Tahir Hoca Efendi, Üstâd Necip Fazıl’la İstanbul’da tanışır ve Üstâd kendisine 1965 seçimlerinde milletvekilliği teklif eder, fakat kabul etmez. Konya’ya müftü olarak döner.
1968 yılında İzmir’de verdiği bir konferans, siyasilerin çok dikkatini çeker ve adı Büyük Millet Meclisine taşınır. İsmet İnönü, yaptığı bir konuşmada on dört defa “Konya Müftüsü” diyerek meclis kürsüsünde hedef gösterir.
1973 yılında emekli olur. Hac veya Umre için ya da konferanslar ve vaazlar için yollara düşer. Almanya, Avusturya, İsviçre ve Hollanda’ya da gider.
1977 yılında, üstadı Mahmud Sami Ramazanoğlu’nun işaretleri ve icazetleri ile MSP’den milletvekili olur. Bu görevi de konuşmalar ve konferanslar için bir fırsat olarak değerlendirilir. Milletvekilliği İslâm’ı tebliğ için vesile kılar. Ancak 12 Eylül darbesi birçok siyasi gibi onu da mahkûm eder. On bir aylık tutukluluk dönemi ve beş sene devam mahkemeler, Tahir Hoca Efendi’yi hem Haremeyn seferlerinden hem de konuşmalardan alıkoyar. Bu dönemde sadece ev sohbetleriyle yetinir.” dedi.
Babasının, 1985 yılında beraat edip 28 Şubat kararlarına kadar Kapu Camii vaazlarına devam ettiğini ifade eden Abdurrahman Büyükkörükçü, Tahir Hoca Efendi’nin genel vasıfları ile ilgili de şunları söyledi: “Ev halkına ve yakın çevresine karşı muamelesinde ölçü hep İslâm olmuştur. Takdirleri ve tebrikleri, tenkitleri ve sitemleri hep İslâm’a göre olmuştur. Kendisi ile istişarede bulunanlara daima şer´î ölçüler içinde telkinlerde bulunurlardı. O, disiplinli bir aile reisi, saygı duyulan bir aile büyüğü idi. İbadetleri çok itinalı, cemaate devama çok önem verirdi. Allah dostlarına aşırı sevgisi vardı. ‘Ne kadar bahtiyarız desek az; zira sevdiklerimiz hep Allah dostları, sevenlerimiz hep Allah dostları’ derdi. Vaazlarında ve konferanslarında çok cesur konuşurdu. O ömrü boyu İslâm’a hizmet aşkı ile yandı. Ömrü boyu ilme ve insanlara hizmet etti.”
Program, Emekli Vaiz Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü’nün hatim duasıyla son buldu.