Haşim Akın
Uganda’da Bir Dikiş Kursu… Orada Sadece Kumaş Dikilmiyor
Uganda’da ikamet edeceğimiz misafirhaneye gece geç saatlerde ulaşınca sabah biraz istirahat fırsatı verdiler. Uyandığımda bahçede hummalı bir çalışma vardı. Perdeyi aralayıp baktığımda 10-15 kadar genç, hızla yiyecekleri paketliyorlardı. Dışarıya çıktığımda; çuvallarla şeker, mısır unu, pirinç, tuz ve fasulyeden oluşan gıda paketleri vardı. Bunlar poşetlenmiş şimdi de çuvallara konulup hazır hale getiriliyor.
Bize Uganda’da ortaklık yapacak SENA vakfının merkezinde bulunuyoruz. Önce vakfın ülkede yaptığı çalışmalar hakkında bilgi aldık. İnsan, uzak diyarlarda bizim adımıza ve al bayrağın kuşatıcı gölgesinde yapılan faaliyetleri duyunca göğsü kabarıyor. Vakıf başkanı Süleyman Bey’e ve dört gün boyanca bizimle yakından ilgilenen, tüm programı organize deden hemşerim - meslektaşım Asım Bey’e çok teşekkür ediyoruz. Adını duysalar da hiçbir köşesini tanımadıkları bu uzak ve garip mamelekti yurt tutmuşlar.
Hediye olarak ülkeye taşıdığımız binlerce parçalık giyecek ve hediyelik malzeme var. Bir grup görevli, bunları cinslerine ve ihtiyaç bölgelerine göre ayırdılar. Bir kısmını arabamıza yükleyip önce kocaman çukurların olduğu toprak yolları aşarak şehrin kalabalık trafiğine girdik. Oradaki trafiği ve şartları görünce “Konya’da böyle bir sorun yokmuş” dedik.
Bizim için en önemli sorun, trafiğin soldan işlemesi oldu. Zira burası bir İngiliz sömürüsü… Uzun yılları toprağın altını ve üstünü fiilen sömürmüşler. Sonrada özgür bir Uganda bırakıp ayrılmışlar(!). Ama ayrılırken de bir daha asla unutamayacakları bir dizi hediye(!) bırakmışlar. Dili, tarihi, kültürü ve soldan işleyen trafiği onlara bir ayrıcalık olarak kalmış. Bu trafik meselesini küçümsemeyiniz lütfen. Zira yüzyıllar boyunca o ülkenin kimliği ve alametifarikası olacak. Gelecek nesiller; “Bizde niçin böyle?” diye soracak. Cevap hiç değişmeyecek. Sanki tüm araçlar üzerimize doğru geliyor. Asım bey tüm yolları ve kavşakları tersten döndü! Uyarmak yerine zorla sabrettik.
Şimdi insanların bedenlerini değil akıl ve ruhlarını köleleştiriyorlar. Asım Bey kardeşimin bize aktardığı şu anekdot önemliydi. “Seksen yaşlarında yaşlıca yerli ve Hristiyan bir tüccarla tanıştım. Ona ‘İngilizlere kızmıyor musun?’ dedim. Adam hayretle yüzüme bakıp, ‘Onlara kızmak için bir sebep göremiyorum!’ dedi. Bunun üzerine şaşırdım ve ‘Sizin ülkenizi yıllarca sömürdüler. İnsanları kaçırdılar. Yer altı ve yer üstü zenginlikleriniz aldılar… Buna rağmen kızmaman ilginç doğrusu…” dedim. Adam, cevabıyla benim hayretimi artırdı ve şöyle dedi: ‘Olur mu? Onlar bize medeniyet getirdi. Biz kabile toplumuyduk, onlar bizi modern bir devlet yaptı. Medeniyetle tanıştırdı. Biz onlara şükran borçluyuz…” Ben bu cümleler üzerine yorum yapamayacağım.
Öğle namazından sonra çok farklı özellikleriyle temayüz etmiş dikiş kursunu ziyaret ettik. Daha sonra aynı kursun farklı merkezlerdeki üç ayrı şubesini de görme imkânımız oldu. TİKA, buraların temel donanımını sağlamış. Buralara çevrede bulunan bayanlar katılıyor. Kurs, bir yıl devam ediyor. Aynı sınıfta dönüşümlü olarak birçok grup ders yapıyor. Müslüman veya Hristiyan herkes katılabilir. Her sınıfta en az üç- beş kişi Hristiyan... Her sınıfın iki hocası var. Birisi dikiş öğretiyor, diğeri de dini bilgileri… Kursiyerler, -dini ne olursa olsun- tüm dersleri takip etmek ve başarmak zorunda. Bugüne kadar birçok Hristiyan bayan bu kursa devam etmiş. Çoğu Müslüman olmuş. Olmayanlar da İslam’a düşman olmaktan kurtulmuş. Bir diğer kural da bu kursa katılacak tüm kursiyerler, tesettüre uygun kıyafetle gelmek zorunda. Aksi durumda biraz yokluk, biraz da kültürel yozlaşma nedeniyle bu işin ucunu tutmak mümkün olmuyormuş.
Çok güzel işler yapmışlar. Burada el emeği ve acemilikle üretilen kıyafetler, fakir köylerde dağıtılıyor. Başarılı öğrencilere dikiş makinası hediye ediliyor. Böylece hayatlarını idame imkânları buluyorlar. En önemlisi de ciddi anlamda dini bilgilerini tamamlıyorlar. Bu konuda çok ciddi tutulmuş takip evraklarını gördük. Eğitim, şansa ve suyun akışına bırakılmamış.
Hediyelerimizi dağıttık. Türkiye’deki öğrenci ve dostlarımızın selamlarını ilettik. Onlar da bize kendi el emeği ürünlerinden hediye verdiler. Selam da gönderdiler. Hediyeleri sizlerle paylaşamasam da selamlarını paylaşalım…