Ülkücü başkan MHP'ye çattı

Ülkücü başkan MHP'ye çattı

Türkeş dönemlerinin en uzun süreli Ülkü Ocakları Başkanı Alaattin Aldemir, MHP’ye sert çıktı

‘ÜLKÜCÜLÜĞÜ PARTiZANLIĞIN SIĞLIĞINA HAPSETTiLER’

"12 Eylül Anayasası'nı hiçbir ülkücü savunamaz" diyen Aldemir, MHP’nin Anayasa değişikliği konusundaki tavrını şu sözlerle değerlendirdi: Bu ülkücülük reaksiyoner bir ülkücülüktür, politik mülâhazaların, partizanlığın sığlığına hapsolmuştur...

Röportaj: Seda ŞİMŞEK

1970'lerin puslu havasında binlerce genç hayatını kaybetti. Darbe zemininin olgunlaşmasının beklendiği yıllarda, ülkücü ve solcu gençler aynı silahla birbirlerine kurşun sıktı. Uğrunda gözünü kırpmadan canlarını verdikleri devletten 1 2 Eylül'ün ardından iki taraf da büyük bir şamar yedi. Yusufiyeli ülkücüler 12 Eylülcüleri koruyan zırhın kaldırılmasını düzenleyen Anayasa değişikliğine destek açıklamasıyla hatırlandı.

Değişikliğe 'ret' oyu veren MHP ile Yusufiyeli ülkücüler karşı karşıya gelirken, "ülkücülük" de milliyetçi camiada tartışılmaya başlandı. Biz de bu hafta bu tartışmaları, 1 2 Eylül zindanlarında 8 yılını geçirmiş, 1990'lı yıllarda en uzun süre Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış, ülkücülerin Başbuğ'u Alparslan Türkeş'in rahle-i tedrisatından geçmiş Alaattin Aldemir ile konuştuk. Aldemir, Anayasa değişiklikleri ile ülkücü harekette yaşanan paradoksu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi.

12 Eylül'ün sıkıntılarını yaşayan bir ülkücü olarak anayasa değişikliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

12 Eylül zulmüne muhatap olmuş binlerce ülkücüden biri olarak tabii ki yerim zulmün karşısında, mazlumun yanında olmaktır. Değerlendirmelerim Türk Milleti'nin iyiliği, bizim yaşadığımız zalimliği bizden sonraki nesillerin yaşamaması içindir.

Neler yaşadınız?

Yaşadıklarımızı anlatmak, aldığımız edebe, terbiyeye pek uygun değil. Türkiye'de zannedilir ki sadece sol işkence gördü, ülkücüler hiç işkence görmedi. Ülkücülerin suskunluğunda devlet, millet tahayyülü ile değer yargılarının çok büyük etkisi vardır. Ülkücü terbiyeyi almış birisine göre devlet kutsaldır, ordu kutsaldır. Devlet olmazsa, milletin varlığı tehlikededir. Kol kırılır, yen içinde kalır. Onun için kendi vücuduna uygulanan hayvanca işkenceleri, hayasızca anlatamaz. Bu nedenle ülkücüler acılarını hep içlerine gömmüştür.

DARBE ANAYASASI SAVUNULAMAZ

12 Eylül'ün ardından bazı ülkücü isimler "fikrimiz iktidarda, biz içerdeyiz" derken ülkücüleri susturmak mı istediler?

O cümle söylendiği zaman ben de cezaevindeydim. O fikri savunanlarla hiçbir zaman aynı düzlem içerisinde olmadım. Kenan Evren ve darbecilerle benim ne dine, devlete ve millete bakışım ne de insana ve hukuka bakışım aynı mantalite içinde olmuştur. Hiçbir zaman fikirlerimiz 12 Eylülcülerle birlikte iktidarda olmamıştır. "Fikrimiz iktidarda" diyenler biz siyasi yasaklı olduğumuz dönemde bakan, milletvekili olarak 12 Eylül'ün ürünü partiler tarafından ödüllendirildi. 12 Eylül Anayasası'nı hiçbir ülkücünün savunması düşünülemez. Savunan olursa da onlarla ülkücülük anlayışımız farklıdır.

İDEALİST DEĞİL POLİTİK BİR TAVIR

12 Eylülcüleri koruyan anayasa maddesinin kaldırılmasına "hayır" oyu verenlerle farklı bir ülkücülük anlayışınız mı var?

Bu ülkücülük reaksiyoner bir ülkücülüktür, politik mülâhazaların, partizanlığın sığlığına hapsolmuştur. İdealist değil, politik bir tavırdır. "Hayır" diyenlerin büyük çoğunluğu 12 Eylül'ün acılarını yaşamamıştır. Şu anki MHP ve CHP yönetiminde 12 Eylül'ün zulmünü gören insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Her partide vekiller gerçek düşüncelerini değil, parti yönetimlerinin aldığı kararları oylamıştır. Bunların ülkücülükle, İslamcılık'la, Kürtçülük'le, devrimcilikle, halkçılıkla alakâsı yoktur.

CUMHURİYETİN BEKÇİSİ MİLLETTİR

Anayasa değişikliklerinde yargıya ilişkin düzenlemeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herkes kendi imtiyazını korumanın peşinde. Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın, Yargıtay'ın veya başka kuruluşların rejimi ve ideolojiyi, statükoyu korumak gibi bir önceliği olamaz. Anayasa devleti, toplum ve bireyden korumak üzere dizayn edilmiştir. Hâlbuki çağdaş, ileri demokrasilerde anayasa, yargı bireyin haklarını devlete karşı korumakla yükümlüdür. "Biz Cumhuriyet'in bekçisiyiz" diyen hukukçular çıkabilmiştir. Cumhuriyet'in bekçisi millettir. Devlet millet için vardır, millet devlet için değil.

GEÇ KALINMIŞ BİR DEĞİŞİKLİK

Geçici 15. maddenin kaldırılmasının 1. tur görüşmeleri yapılırken neler hissetiniz?

Çok geç kalmış bir değişiklikti. Keşke 12 Eylülcüler ile ilgili zamanaşımı süresine de bir düzenleme yapılabilseydi. En azından Latin Amerika ülkeleri gibi biz de darbecilerimizi yargılayabilseydik. Bunu söylerken, 70-80 yaşına gelmiş insanların ceza almaları, zulüm görmelerini kastetmiyorum, ama, bundan sonra darbe yapmayı düşünen, planlayan yaptıklarının yanlarına kâr kalmayacağını bilmelerini istiyorum. Bana yapılan zulüm ne bir devrimciye ne bir İslamcı'ya ne de liberale yapılsın. Bu da gayet insani bir istektir, kendinden menkûl bir talep değildir.

CEZAEVİNDEN KÖPEK ZİNCİRİYLE NAKLEDİLDİK

Siz kaç yıl cezaevinde kaldınız?

Biz ailecek 12 Eylül mağduruyuz. Yaklaşık 8 yıl ben, 1 yıl rahmetli babam, 2.5 yıl da kardeşim cezaevinde kaldık. 8 yılda 9 cezaevi gezdim. Konya Sıkıyönetim Dutlukır Cezaevi’nden dava arkadaşlarımızla Malatya Sıkıyönetim Cezaevi'ne sevk edilerken köpek zincirleri ile birbirimize bağlandık.

İşkence gördünüz mü?

12 Eylül'de tutuklanan binlerce kişi gibi biz de nasibimize düşeni aldık. Yapılan uygulamalar hemen hemen Amerikan cezaevlerinde yapılanlarla aynıydı. Önceki akşam Mamak Cezaevi'nde yatan arkadaşım Celalettin Ergüden geçmiş günleri yaddettik. Bana hatırlattı, Mamak Cezaevi'ne komutan olarak atanan Raci Tetik,1974'teki Barış Harekâtı'ndan sonra Kuzey Kıbrıs'ta açılan Rum esir kampında görev yapmış. Başımıza görevlendirilen askerler bizi tutuklu vatandaşlar olarak değil, savaş esirleri gibi değerlendiriyordu. İsrail'in Filistinliler’e yaptığı zulüm ile ABD askerlerinin Ebu Garip Cezaevi'nde uyguladıkları bize nedense çok tanıdık gelir.

OĞLUNUN ELİNE SOPA VERİP DÖVDÜRDÜLER

Size yapılanları affedemiyor musunuz?

Geriye baktığımda şahsımla ilgili yapılanları tolere edebiliyorum. Ama, benimle tutuklanan Tevfik Amcam vardı, oğlu da birlikte tutukluydu. Oğlunun eline sopayı verip babasını dövmesini istemelerini hâlâ affedemiyorum. Yunanistan'ın NATO'ya girmesi gibi büyük tavizleri affedemiyorum.

ARINÇ, ÜLKÜCÜLERİ TEK LİRA ALMADAN SAVUNDU

MHP yönetimi cezaevinde yatan Yusufiyeli ülkücüleri "Kendinden menkul ülkücü olmakla" suçladı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu cümlenin kastını aştığını düşünüyorum. Çünkü, Anayasa değişikliğini destekleyen ülküdaşlarımın bazılarıyla değişik tutukevlerinde birlikte kaldım. Bunlar kendinden menkûl değil, gerçek ülkücülerdir. Vatan, millet ve inandıkları dava için ömürlerinin baharını cezaevinde geçirmişlerdir. Hiçbir zulüm ve ödül karşısında teslim olmamış dava adamları, ülkü devleridir. Onların ülkücülüğünü tartışmak hiç kimsenin ne işi ne de haddidir. Burada bir hakkın teslimini de yapmak istiyorum.

Akrabalarımızın, parti başkanlarımızın, arkadaşlarımızın bize selam vermeye korktuğu, parasını ödediğimiz halde davalarımıza girmeyen avukatların olduğu bir dönemde Sayın Bülent Arınç, zulme karşı durmuş, Manisa Davası'ndaki bazı arkadaşlarımızın savunmasını hiçbir şey talep etmeden, tek lira almadan Allah rızası için yapmıştır. Bülent Bey, bu nedenle bilen ülkücülerin hayırla yâd dettiği bir şahsiyettir.

DÜZENLEMEYLE BiLEKLERiMiZDEKi KELEPÇE 3-5 DiŞ GEVŞETiLiYOR

MHP'nin geçici 15. Madde'ye "hayır" oyu vermesi bir bakıma geçmişiyle yaşadığı bir paradoks mu?

Sadece MHP değil, "hayır" diyen bütün partiler ve zamanaşımının kaldırılmasına engel olan milletvekilleri bu paradoksu yaşıyor. Birbirimizi suçlamamalıyız. Bakın biz kimseyi "Neden siz 12 Eylül'ün yüz karasının kaldırılmasını desteklemiyorsunuz" diye suçlamıyoruz. Ülkücüler, ülke ve millet menfaatine olan, haksızlığa, zulme karşı olan her doğrunun, her hareketin kimin tarafından yapıldığına bakmaksızın yanında olmalıdır.

TAMAMI DEĞİŞTİRİLMELİ

Mevcut Anayasa değişikliği paketini yeterli buluyor musunuz?

Hayır, kesinlikle yeterli değil. Ben beklerdim ki CHP ve MHP'nin de katkılarıyla, üç parti ortak bir zeminde buluşup anayasanın tamamı değiştirebilsin. Tüm bunların olmaması mevcut önerilere karşı çıkmayı gerektirmez. Zira, 12 Eylül Anayasası bileklerimize vurulmuş bir kelepçedir, şimdi bu kelepçe milletin bileklerinden çıkarılıp atılmıyor ama, kollarımızı kangren yapan kelepçe 3-5 diş gevşetiliyor. Bu bile çok şeydir, kimin yaptığı bizim için öncelikli bir mesele değildir. Şu da unutulmamalıdır ki, en iyi, iyinin düşmanıdır.

AK Parti'nin başlattığı demokratik açılım sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Niyet doğru olmakla birlikte, konulan isim ile uygulanan metot ve ön plana çıkarılan aktörlerin yanlış olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de demokrasi sorunu sadece bir alt kimliğin sorunu değil, herkesin sorunudur. Çözümün adı da tüm milleti kapsayacak şekilde konulmalıydı. "Kürt açılımı, Alevi açılımı, Roman açılımı" gibi isimlendirmeler, bu açılıma psikolojik setler oluşturmuştur.

Bir bölünme endişesi taşımıyor musunuz?

Türk milliyetçileri birey olarak önce kendilerine, daha sonra milletin dinamiklerine güvenmelidirler. Türkiye bölünmekten ziyade, büyüme dinamiklerini içinde barındırıyor. Türkiye paranoyalarından kurtularak, yumuşak gücüyle coğrafyada etki alanını giderek derinleştiriyor. Bu Türkiye'nin bölünmesinden daha çok büyümesine sebep olur.

NEYE HİZMET EDİYORLAR

Ahmet Türk'e ve Enerji Bakanı Taner Yıldız'a demokratik açılıma tepki olarak yöneltilen yumrukları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu yapılanların kime yapıldığından daha çok neden yapıldığı iyi analiz edilmelidir. Birtakım şeylerin olgunlaştırılmaya çalışıldığı kanaatindeyim. 12 Eylül İhtilali'ni yapabilmek için de şartların olgunlaşması beklenmişti. Vatansever hassasiyetleri olan insanların neye hizmet ettiklerini iyi bilerek hareket etmeleri çok önemlidir.

GENÇLERİN BEYİNLERİNE YENİ BİR FORMAT ATILMIŞ

“Yusufiyeli ülkücülerin maddeci batı dünyasına karşılık bir Türk-İslam medeniyet projesi iddiaları vardır. Bugünkü bazı yaklaşımları ise daha çok ulusalcı bir çizgiye yakın görüyoruz...”

Yusufiyeli ülkücülerin özelliği nedir?

Cezaevine giren ülküdaşlarımız Hz. Yusuf'u örnek alarak, hücrelerini bir olgunlaşma, eğitim, gelişme medreselerine dönüştürmüşlerdir. Cezaevleri zor yerlerdir, her an yoldan sapabilirsiniz ya da kendinizi yeniden inşa ederek çıkarsınız. Yusufiyeli bunu başarabilen kişidir. Bu ülkücülerin maddeci Batı dünyasına karşılık bir Türk-İslam medeniyet projesi iddiaları vardır. Bugünkü bazı yaklaşımları ise daha çok ulusalcı bir çizgiye yakın görüyoruz. Sanki ülkücü gençlerin beyinlerine yeni bir format atılmış gibi. Bunu ben Cumhuriyet kurulduktan sonraki Harf İnkîlabı'na benzetiyorum. Bir gecede milyonlar cahil olmuş, okuma yazma bilmez hale gelmişti. Cumhuriyet'in, Türk milletinin geçmişiyle bağı koparılmıştı.

SAYGI DUYULMASI GEREKİR

Sayın Bahçeli de bilir ki her ülkücü şerefli, onurlu bir dava adamıdır. Bugün Anadolu'daki birtakım ülküdaşlarımız kimsenin politik oyun sahasına karışmıyorsa bu, davanın, milletin, devletin zarar göreceği kaygısındandır. O sözleri bir kızgınlık anında söylenmiş olarak alıyoruz ve şahsileştirmiyoruz. Ülkücünün eskisi ve yenisi olmaz, sütü bozuğu hiç olmaz, ülkücü ülkücüdür. 12 Eylül bir haksızlıklar cehennemidir.

İnancımıza göre haksızlığı yapan değil, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Kaldı ki bu arkadaşlarımız, başkasına değil, kendilerine yapılan haksızlıkları 30 yıl sonra dile getirebilme imkânı bulmuşlardır. Haksızlık yapanların da cezalandırılmasını desteklemişlerdir. Türkiye'de hiç kimse hukuktan üstün değildir. Hiç kimsenin başkasının vereceği demeci engelleme, yasaklama veya sınırlamaya hakkı yoktur. Yusufiyeliler, 12 Eylül zindanlarında baş vermişler, baş eğmemişlerdir. Onların ülkücülüğünü tartışan zihniyet, ülkücü harekete yeni ve sahte bir hafıza yazıyor demektir. "Anayasa değişikliğini desteklemek AK Parti'ye güç verir" demek politik bir yaklaşımdır, saygı duyarız. Bize de saygı duyulmasını bekleriz.

Bugün