Uzmanlar İngiltere'deki faiz artışını değerlendirdi
Insignis Cash Solutions Üst Yöneticisi Hutson: - "25 baz puanlık artış, Birleşik Krallık'ı sürdürülemez seviyedeki düşük faiz ortamından çıkararak borç balonundan korunmasına destek olabilir"- PwC Kıdemli Danışmanı Sentance: - "Para Politikası Kurulu, eko
LONDRA (AA) - GÖKHAN KURTARAN - İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) yaklaşık 10 yıl aradan sonra ilk kez politika faizini artırma kararı almasının ardından piyasalarda düşük ekonomik büyüme, yüksek enflasyon ve zayıf tüketici talebi karşısında bankanın son adımının ne sonuçlar vereceği tartışılıyor.
İngiltere Merkez Bankası dün tüm zamanların en düşük seviyesi olan politika faizini yüzde 0,25 seviyesinden 0,50’ye yükseltme karar aldı.
Her ne kadar beklenen bir adım olsa da bankanın enflasyon ve Para Politikası Kurulu raporlarında, Brexit kaynaklı belirsizliklerin ekonomik görünüm üzerinde etkilerinin olacağı vurgulandı. Raporlarda faiz enstrümanının şimdilik sembolik bir anlam taşıyabileceğine de işaret edildi.
İngiltere Merkez Bankası 2016 yılı haziran ayında yapılan Avrupa Birliği (AB) referandumunun ardından ekonominin resesyona girebileceği endişesi ile politika faizini tüm zamanların en düşük seviyesi olan yüzde 0,25 seviyesine çekme kararı almıştı. Aradan geçen süre içerisinde ülke ekonomisi resesyona girmedi fakat İngiliz sterlininde devam eden değer kaybı, ithal ürünlerin fiyatlarındaki artış, yükselen enflasyon, zayıflayan tüketici talebi ülkenin makro ekonomik risklerini artırmaya devam etti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ise birbirini takip eder şekilde Birleşik Krallık ekonomisinin görünümüne ilişkin uyarılarda bulunmayı sürdürüyor. En son geçtiğimiz hafta ülkenin kredi notu ve görünümünü teyit eden Standard & Poor’s (S&P) ve Fitch Ratings, Avrupa Birliği’nden çıkış sürecine ilişkin artan belirsizliklerin ekonomik görünüme ilişkin riskleri artırdığını belirtmişti.
Fitch, bankanın faiz artırım kararının ardından genel ekonomik görünümüme ilişkin pek umut vadetmeyen bir bilgilendirme notu yayımladı. Bu notta “Bankanın geçen yaz 25 baz puan faiz indirimi ile sağladığı parasal teşvik, son artırım kararı ile bir miktar azaltılmış olsa da, faiz kararının geniş çapta ekonomik etkisinin görülmesi olası değil. Brexit ve yatırımlara ilişkin belirsizlikler nedeniyle önümüzdeki 12 ay içerisinde yeni bir faiz artırımı beklemiyoruz.” ifadelerine yer verildi.
- “Gazdan ayağımızı hafifçe çekme zamanı geldi”
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney dün faiz artışı kararının ardından yaptığı değerlendirmede, “İşsizlik 42 yılın en düşük seviyesindeyken, enflasyon hedefimizin üzerinde seyrederken, ekonomi yeni ve daha düşük olan hız limitinin üzerinde büyüme kaydederken gazdan ayağımızı hafifçe çekme zamanı geldi.” demişti.
Merkezi Londra’da bulunan Insignis Cash Solutions Üst Yöneticisi Giles Hutson’a göre bankanın faiz artırımı yönündeki kararı ekonomiyi olumlu yönde destekleyebilir. Hutson, “Bankanın 10 yılın ardından politika faizini artırması politika faizinin sonsuza kadar düşük seviyede kalamayacağını vurgulayan sağlıklı bir hatırlatma. 25 baz puanlık artış Birleşik Krallık’ı sürdürülemez seviyede olan düşük faiz ortamından çıkararak, tüketicilerin finasman (borç) balonundan korunmasına destek olabilir.” yorumunda bulundu.
Birleşik Krallık’ta son yıllarda hızla artan tüketici borçlanmasının altını çizen Hutson, “Faiz oranının artması topluma düşük faiz ortamının sonsuza kadar sürmeyeceğini hatırlatacak ve daha uzun vadeli bir finansal planlama yapılmasını sağlayacak.”dedi
PricewaterhouseCoopers (PwC) Kıdemli Danışmanı Andrew Sentance ise, “Para Politikası Kurulu ekonomik büyümenin bu sene görece hayal kırıklığı yaratmasına rağmen politika faizini artırmakla doğru bir adım attı. Diğer ekonomik veriler, özellikle sterlindeki değer kaybı nedeniyle yüksek seyreden enflasyon ve düşük enflasyon da faiz artışını destekler nitelikte.” ifadelerini kullandı.
PwC Tüketici Piyasaları Başkanı Lisa Hooker da “Politika faizindeki artışın tüketici davranışları üzerinde hemen etki göstermesini beklemiyoruz. Bu yüzden Noel döneminde perakende satışlar yüksek seyredecek. Tüketiciler faiz artışının etkilerini 2018 yılında hissetmeye başlayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
- Para politikasında teori ve pratik farkı
BoE'nin faiz artırım kararının zorlu piyasa koşullarına cevap vermekte yetersiz kalabileceğini düşünenen ekonomistler de mevcut. Merkezi Bristol’da bulunan finansal hizmetler şirketi Hargreaves Lansdown’un Kıdemli Analisti Laith Khalaf, “Teoride faiz artırımının sterlin ve bankacılık sektörü hisseleri için pozitif, hisse senetleri ve FTSE-100 için negatif etki yaratması beklenir. Fakat dün sterlinin de Lloyds ve Royal Bank of Scotland’ın (RBS) hisselerinin de düştüğünü gördük. Öte yandan hisse senetleri ve borsa yükseldi. Bu, yatırıma ilişkin ders kitaplarını tersine çeviren bir gelişme. Piyasalar faiz artırımından daha fazlasını bekliyordu. Piyasalar bankadan parasal politikaya ilişkin daha şahin bir duruş bekliyor ve bunu fiyatlıyordu. Şu anda en iyi ihtimalle gelecek üç yıl içerisinde en çok iki faiz artırımı daha gelebilir.” dedi.
London Capital Group Kıdemli Piyasa Stratejisti İpek Özkardeşkaya ise, "Faizler 25 baz puan artmasına rağmen piyasanın beklentisini karşılanamadı. BoE önümüzdeki iki yıl içerisinde güvercin bir politika izlemeye hazırlanıyor. BoE, Brexit'ten kaynaklanan ekonomik yavaşlama ve yükselen enflasyon çelişkisinden dolayı bu cephede taviz vermeye hazır oldugunu bir kez daha ortaya koydu." şeklinde yorum yaptı.
BoE'nin faiz adımının yeterli olmayabileceğine işaret eden Özkardeşkaya şunları kaydetti:
"Bunun en büyük tehlikesi ne? Düşük sterlin. BoE'nin güvercin bir politika izlemesi, sterlinin kazanç potansiyelini engelleyecektir. Yükselen enflasyonun en büyük etkenlerinden birinin düşük sterlin olduğunu hesaba katarsak, BoE'nin piyasaya yansıttığı yumuşak duruş, İngiltere'nin içinde bulunduğu düşük sterlin yüksek enflasyon döngüsünden çıkmasını zorlaştırabilir. Bu da önümüzdeki yılın şubat ayında tekrardan faiz tartışmalarının masaya yatırılması demek."
Ekonomi çevrelerinde politika faiz artırım kararının etkilerinin önümüzdeki aylarda daha da netleşeceği konusu üzerinde duruluyor. Birleşik Krallık Merkez Bankası Başkanı Mark Carney’nin dünkü konuşmasında da vurguladığı gibi Brexit müzakerelerinin istikameti ülkenin ekonomik görünümü için kilit önemde olmaya devam ediyor.
İngiltere Merkez Bankası enstrümanını ne kadar iyi kullanırsa kullansın, Brüksel’den gelen haberler, müzakerelere ilişkin elle tutulur bir sonuç alınamamış olması yatırımcıları ve tüketim harcamalarını olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.
Birleşik Krallık Motorlu Araç Üreticileri Topluluğu'nun (SMMT) geçtiğimiz hafta açıkladığı verilere göre, ülkede geçen ay iç piyasada otomobil satışları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 14,2 azalarak 31 bin 421 adede geriledi.
SMMT Üst Yöneticisi Mike Hawes, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Birleşik Krallık’ta araç üretiminde aylık bazda beşinci kez düşüş görüyoruz. Açık bir şekilde, tüketici ve iş dünyasındaki güven kaybı iç talebi ve dolayısıyla üretim hacmini etkiliyor." ifadelerini kullandı.
Carney dünkü konuşmasında bir kez daha siyasi iradeyi işaret ederek, bir anlamda tek başına bankanın şapkadan tavşan çıkaramayacağını söylemeye çalışmıştı.
- Carney, Brexit şapkasından tavşan çıkarabilir mi?
Konuşmasında Para Politikası Kurulu’nun AB ile yeniden kurulacak ilişkinin reel gelir artışı üzerinde oluşturabileceği baskının önüne geçemeyeceğini belirten Carney, Brexit sürecince kurulun ekonominin desteklenmesini sağlayacak adımlar atabileceğini vurguladı.
Carney konuşmasında “Normal zamanlarda değiliz. Brexit, Birleşik Krallık’ın en büyük ticaret ve yatırım ortağı ile ilişkisini yeniden tanımlayacak. Bunun Birleşik Krallık’taki hane halkının reel gelirinin üzerinde olduğu gibi malların, hizmetlerin, insanların ve sermayenin dolaşımı üzerinde de etkileri olacak.” uyarısında bulundu.
Tüm farklı görüşler ve Carney’in son açıklamaları ışığında önümüzdeki süreçte politika faizindeki hareketlerden çok, ekonomik görünüm üzerinde esas etkiyi Brexit müzikelerelerinin seyrinin göstereceğini söylemek mümkün.
2019 yılının mart sonuna kadar Birleşik Krallık’ın AB ile yeni bir ticari ilişki kurabilmesi, alternatif bir anlaşma üzerinde uzlaşabilmesi, hem ekonomik verileri hem de doğrudan yatırım ortamı ile tüketim talebini olumlu yönde etkileyip büyümeyi güçlendirecek. Önümüzdeki dönemde Londra ve Brüksel hattındaki gelişmeler de sürece etki edecek.
AA
Kaynak: