Şenol Metin
Vefa buluşmasından 1 kasım seçimlerine...
MEMUR-SEN VEFA BULUŞMASINDAN 1 KASIM SEÇİMLERİNE
Hafta sonu Bir Milyona yaklaşan üyesi ile Türkiye’nin en büyük Sivil Toplum Kuruluşu Memur-Sen’in 20. Vefa Buluşması vardı. Ankara Arena Salonunda gerçekleştirilen Buluşma 10 binin üzerine Memur-Sen teşkilat mensubunun ihtişamlı bir buluşması idi.
Vefa, vefa bizde dosta dair bir duygu…
Vefa, niçin ve kime?..
Hiçbirimizin tahayyülünde olmayan bir şeyi, sendikacılığı ve Memur-Sen’i gündemimize sokan, mensubiyetin bir vucubiyet olduğunu, bıkmadan usanmadan bizlere anlatan Necmettin Erbakan’a…
Daha birkaç aylık Belediye Başkanı iken Memur-Sen’in kurulması için büyük destek veren, imkan veren, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a…
Yokluklar içinde bir milyonluk bir teşkilatın temellerini atan büyük dava adamı, mütefekkir Mehmet Akif İnan’a…
Mevlana’nın pergel metoforundaki gibi bir ayağımızı değerlerimize sabitleyen Zubeyir Yetik Abiye…
Fatih Uğurlu’ya, Ahmet Aksu’ya, Memur-Sen’i Türkiye’nin en büyük sendikası yapan Ahmet Gündoğdu’ya….
Ve nihayetinde Ali Başkan’a… Teşekürler… Bizi o günlere götürdüğün için, geçmişle bağımızı canlı, diri tuttuğun için, vefanın bir semt adı olmadığını gösterdiğin için…
…
Büyük Vefa Buluşmasından birkaç spot satır vermek istiyorum…
Cumhurbaşkanının ‘Memur-Sen, o günkü mütevazı gücü ile büyük bir görev ifa etmiştir. Memur- Sen olmasaydı 28 Şubat çok daha zalimce davrandırdı. 28 Şubatı nihayetlendiren 2002 seçimlerinde Cenabı Hak bize zaferi nasip ettiyse bunda Memur- Sen' in payı büyüktür.’ açıklaması bir durum tesbiti ve bir hakkın teslimi açısından önemli idi.
Yine Cumhurbaşkanının medeniyet temelli tanımladığı ‘tek millet, tek bayrak, tek devlet’ vurgusu özelikle doğu teşkilatlarımızdan büyük alkış aldı. Cumhurbaşkanı ile salonun duygu birlikteliğinin bu bölümde zirve yaptığını ifade etmem gerekir. (https://www.memleket.com.tr/tek-devlet-tek-millet-tek-bayrak-21492yy.htm)
22 Şubat 2015 Eğitim-Bir-Sen Kongresinde Ali Başkan’dan ilk olarak duyduğumuz ‘altı ibadet, ortası ticaret-siyaset, üstü ihanet’ olarak tasnifi ve tanımlaması yapılan paralel olarak kodlanmış yapı ile ilgili benzer cümleleri Sayın Cumhurbaşkanımızdan tekraren duymak Eğitim-Bir-Sen’in Türkiye için ne kadar önemli bir teşkilat olduğunu, öncü rolünü
bizlere hatırlattı. Ayrıca misyon örtüşmesinden söylem birlikteliğine evrilmesi açısından da bu hususu önemsiyorum. Bu husus, ‘Taşı delen suyun gücü değil, Damlaların aynı noktaya sürekli vurmasıdır.’ metaforunun ayn-el yakın tezahürüdür.
Bir hatırlatma;
Paralel Yapı olarak kodlanmış yapı ilk olarak Aktif-Sen’i kurarak Eğitim-Bir’e savaş açtığı o günlerde bunun Türkiye’nin yarınlarına kastedecek bir iradeyi içerdiğini, Aktif-Sen pilot uygulaması başarılı olursa, ardından bu yapının siyasi parti kurma teşebbüsünde bulunacaklarını söylediğimizde bizi anlayamayanlar, ‘bugün ne düşünüyorlar?’ merak ediyorum.
1 Kasım Seçimleri…
1950 Seçimleri ile birlikte Cumhuriyet Tarihinin en önemli seçimi…
Bundan sekiz asır önce Moğol ve Haçlı saldırılarında çaresizliği yaşayan İslam Dünyası, Konya’da kurgulanan Selçuklu stratejisi ile badireyi atlatmıştı. Bugün ise İslam Coğrafyasına yönelik yeni bir konseptle yapılandırılan saldırılarında ümidimiz Evlad-ı Selçuklunun kadim bilgeliğinin üretebileceği stratejilerde saklı. Tarih 800 yıl sonra tekerrür etmede...
1 Kasım Seçimlerinde vereceğimiz karar, 800 yıl önce Sultan Baybars’ın Anadolu’ya davet edilmesi ve yenilmez sanılan Moğollara ilk yenilginin tattırılması kadar stratejik bir karar…
Seçime dair bir husus; Müslüman Kürdün HDP’ye oy vermesini bir feraset, basiret ve gaflet sorunu olarak değerlendiriyorum. Ancak, müslüman bir Türk’ün HDP’ye oy vermesini ise… İşte bu bir ihanettir.
Bir sözde ‘oy vermek küfürdür.’ zokasını yutturmaya çalışanlara; demokrasilerde Hakkın ikamesi, Batılın izalesi seçim (oy) ile olur. Hak tarafından bir oy eksiltmek batıla destek anlamına gelir. Ey müslüman, zokayı yutma, git görevini yap.
Bu hafta içinde beni çok yaralayan bir hususu da paylaşmak istiyorum. AB imparatoriçesi Merkel'e Türkiye'yi şikayet eden Neo-mandater 100 sözde aydına yönelik tepkisizliğimiz… Bu 100 sözde aydın, Türk Vatandaşlığından çıkarılarak ait oldukları ülke vatandaşlıklarına geçmeleri için imkan sağlanmalıdır. Akademinin hala etkili bir tepki göstermemiş olmasını 1 Kasımla ilişkilendirmek istemiyorum ama manidar buluyorum.
Son söz;
200 yıldır İslam Coğrafyasını kıyamet senaryoları ile kana bulayan İmparatoriçe, Kraliçe ve Siyonist avanesine haddini bildirmek herhalde Cumhuriyet Türkiye’sinin yiğit evlatlarına nasip olacak.
Tarih yapmak bu milletin kaderi...