Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Vehhabilikten Işid’e Günümüz Selefiliği
Yarın (05 Eylül 2015) Mevlana Kültür merkezinde Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ev sahipliğinde “ Bütün Yönleriyle Selefilik Çalıştayı” başlayacaktır. İki gün sürecek olan bu çalıştaya konuşmacı olarak ülkemizin değişik üniversitelerinden alanının uzmanı 100’ü aşkın bilim adamı katılacaklardır. İslam dünyasının içinden geçtiği kaotik ortamın can alıcı problemi olan “Vehhabilikten Işid’e Günümüz Selefiliği” ile ilgili birçok konu masaya yatırılarak tartışılacaktır.
Bugün, İslam’ın modern dünyadaki temsilinin tarihte İslam medeniyetini kuran anayol dini akımlarla değil, modern zamanlarda ortaya çıkan metin merkezli yeni türedi dini cereyanlarla gerçekleştirilmeye çalışıldığına şahitlik ediyoruz. Sanki uluslararası bir güç, bir el bunu Müslüman toplumlara empoze ediyor. İslam-Batı ikileminde Şii yorum ön plana çıkarılırken, Şii-Sünni ikileminde ise, Selefilik/vehhabilik önplana çıkarılıyor. Özellikle bilinçli olarak mu’tedil, kapsayıcı, kuşatıcı, ölçülü orta yol itikâdi söylemden uzaklaşılmakta ve dışlamacı, aşırılığa varan bir inanç yelpazesine güç kazandırılmaya çalışılmaktadır. Bu çalıştayda şahsen Müslümanların birliğini parçalayıcı bir zihniyet olan tekfircilik üzerinde de durulacaktır.
Öte yandan İslam dünyasında etnik ve mezhep tartışmaları gittikçe fikri ve müzakere plandan fiziksel çatışmalara dönüştürülmüş durumdadır. Hep birlikte İslam Âleminin içinden geçtiği süreçleri takip ediyoruz. Bugün sadece İslam âlemi değil, İslam’ın akâidi tehlikelerle yüz yüze gelmiştir. İslam, nevzuhur bir takım dini oluşumların tehdidiyle karşı karşıyadır. Bunu ortadan kaldıracak olan, bizlerin ortaya koyacağı hikmet merkezli kuşatıcı din anlayışlarıdır. Bu konuda İslam Mezhepleri tarihçilerine ve Kelamcılara büyük görevler düştüğüne inanıyorum.
Çağımızda maalesef dini görünümlü akıl almaz şiddet ve vahşet üreten, İslam ve Müslüman imajını kirleten, toplumların dini duygularını istismar eden ve hakikati kendi tekelinde gören anlayışlar karşısında İlahiyatçılar olarak sorumluluklarımızın farkında olmalıyız. Artık tehlike, sadece ülkemizin sınırlarında değil, içeriye de sızmaya başlamıştır. Yeniden “ehl-i kıble tekfir edilemez” ilkesine işlerlik kazandırmalıyız. Nasıl ki tarihte bütün bir insanlığa yol gösterme işlevini büyük ilahiyatçı düşünürler yerine getirmişse, bugün de aynı görev ve sorumluluğu bu çağın ilahiyatçılarının yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tekrar belirtmek isterim ki, Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin ev sahipliğinde icra edilecek olan bu kültürel etkinlikten verimli sonuçlar çıkacağına inanıyorum. Önemli olan bu tür çalışmaları yapmakla birlikte, ortaya çıkan sonuçlardan yararlanmaktır.