Ümit Savaş Taşkesen
Vejdi Çınar Fenomeni
Edmund Husserl’in fenomonolojisi üzerine bir yazı yazacak değilim. Siyasal konjonktür üzerine post-strüktürel analizler filan hiç değil! Keyifli, alabildiğine kolay okunabilir, okumak için zamanınızı ayırdığınıza değecek bir yazı yazmak istiyorum her ne kadar yazıyı bırakmak istesem de işte. Bu fakirin kamuoyu yönlendirici bir vasfı ve niteliği, kaygısı, hedefi ve iddiası yok. Öyle çok okunurluğumun olmadığının da farkındayım hala. Ortalama bir vasatı temsil ettiğimin de farkındayım. Ne kimseyi kızdırabiliyor (M.Ali Köseoğlu, Murat Güzel, Mehmet İpçioğlu ve/ya Zeki Oğuz gibi. Neden derseniz yazılarının altına düşülen yorumlara baksanıza!) ne de çok kimseyi hayran bırakabiliyorum kendime biliyorum. Farklı olduğunuz kadar varsınız belki de bu yüzden hiç yoksunuz. İşte öyle. Bir yanılsamaya uğramadım henüz ve hala. Neyse, biz Vejdi Çınar’a dönelim. Benim için 29 Mart 2009 seçimleri demek bir Vejdi Çınar fenomenine şahit olmanın anlamı demek olmuştur. Kimdir, nedir, ne iş yapar daha önce hiç duymamıştım ama bu seçim süreci ile birlikte birden gündemimize girdi. Vejdi Çınar Konya’da mı yaşıyordu daha önce de bilmiyorum. Oy verip vermemenin ötesinde başta ismi olmak üzere konuşmaları, çıkışları, katıldığı tv programlarında sunuculara yönelttiği soruları, ses tonu ve mimikleri, vaatleri ile bu seçimin en renkli simalarından, fenomenlerinden birisi olmuştur benim için Vejdi Çınar... Uzaklardan, çok uzaklardan gördüğüm kadarıyla tatsız, tuzsuz, renksiz daha da önemlisi heyecansız (en azından benim için!) geçiyor gibi görünen seçimlerin en renkli siması olmuştur kanaatimce. Söylemlerini küçümseyebilir, önemsemeyebilir, gerçekçi bulmayabilirsiniz ama herkesin reelpolitik bir esarete boyun eğip var olanın ya da olabilecek olanın kısıtlı şartlarını dillendirip, neredeyse aynı ton ve söylemde, tınıda konuştuğu bir atmosferde insan farklı, yeni bir şeyler duymayı istiyor en azından. Çünkü oy verme mekanizmasında seçmenin davranışını etkileyen şeyin yapılması düşünülen vaatler, projeler olmadığına inanıyorum ben. Orada başka bir şey devreye giriyor. Hiç projesi olmayan birisi bile aday olabilir kanaatimce bir hayali olsun yeter ki! Cemil Meriç mealen şöyle bir şey söylüyordu sanırım “bana gerçekleri değil hayallerini anlat. Olanı değil, olmayı istediğin şeyden bahset” Hegel’in “ideal olan reel reel olan idealdir” sözünden yola çıkarsak bize artık ne hikmetse hep reel olanın idealize edilmiş hali sunuluyor söylem olarak ve biz de sıkılıyoruz işte. İdeal olanı realize edecek bir söylem duymak yeni bir şey söylemek oluyor. Neyse, işimiz olmayan şeylere burnumuzu hiç sokmayalım. Bu seçimden sonra zihinlerde geriye kalan renkli bir Vejdi Çınar portresi, fenomeni olacak gibi geliyor.
Sevan Nişanyan Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı
Son zamanlarda yeni bir şey öğrenmek, keyifli bir kitap okumak, okurken daha önce duymadığınız bilmediğiniz bağıntıların kelimeler arasındaki ilişkilerini öğrenmek istiyorsanız size tavsiye edebileceğim bir kitap Sevan Nişanyan’ın “Elif’in Öküzü ya da Sürprizler Kitabı.” Genelde okuma özürlü olduğumuz söylenir. Günlük işimizi, ilişkilerimizi toplasanız 50-100 kelime çerçevesinde idare eder geliştiririz. Yeni bir şey duyup okuduğumuzda anlamının peşinden bizi sürükleyecek olan merak duygusu ve bilinmezlik genelde bir sözlüğe ulaşmadan yarı yolda kalır. Geçiştirir geçer gideriz genellikle. Bu yüzden ben size bir kitap değil sözlük okumanızı tavsiye ediyorum. Türkçenin etimoloji sözlüğü olan ve kelimelerin tarihine bir yolculuk yaptıran, şaşırtan ve kolay okunan bir kitap Nişanyan’ın sözlüğü. Genel kültür, tarih, kısmen felsefe ve bir sözcüğün tarihin derinliklerine doğru ilerleyen, değişen gizemli öyküsü. Sevan Nişanyan Şirince'de yıkılmakta olan evleri resmi izin olmadan restore ettiği gerekçesiyle 2001 yılında 2863 sayılı yasa kapsamında 10 ay hapis yatmış. Bu dönemde Türkçenin etimolojisi üzerine ilk kapsamlı bilimsel çalışma olan Sözlerin Soyağacı : Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü adlı eserini tamamlamış. Aynı sözlüğün popüler bir özeti olan Elifin Öküzü ya da Sürprizler Kitabı adlı kitabından söz ediyorum ben. .Meraklısına kesinlikle tavsiye ediyorum. Herkese hitap edebilir tarzda bir sözlük bu sadece edebiyatçılara değil...
“Türk dilinin bilinen geçmişi 1300 yıllık. Oysa bugün kullandığımız bazı kelimelerin kökeni daha binlerce yıl öncesine dayanıyor. "Üvendire" ve "evlek" gibi iki kadim Anadolu sözcüğüne 2800 yıl önce yaşamış olan Homeros'un destanlarında rastlıyoruz. "Aferin" deyimi Zerdüşt dininin 3000 yıllık kutsal metinlerinde "seni kutsuyorum" anlamıyla karşımıza çıkıyor…
Sevan Nişanyan'ın bu şaşırtıcı kitabı 1000'i aşkın Türkçe sözcüğün inanılmaz tarihini, esprili ve kolay okunur bir dille anlatıyor, her gün kullandığımız sözcüklerin aralarındaki umulmadık köken ilişkilerini göz önüne seriyor. "Elif'İn Öküzü", geniş bir tarih kültürüne ve titiz bir araştırmaya dayandığı halde okuması keyifli, tüy kadar hafif bir kitap. Dili ve sözcükleri sevenler için ideal bir armağan.”