Yalnızların Gecesi

O kadar korkarım ki uykum kaçtığı gece 
Sanırım bir çöldeyim, gözlerimde susuzluk 
Hafiften serpilmeye başlayıp da gittikçe 
Artarak tufan olan bir yağmurdur uykusuzluk. 
 
Bir canım sıkılır ki uykum kaçtığı gece 
Sanırım ağlamakta başucumda bir çocuk 
Saatlerim yerine hafızam işleyince 
Yatağımda kıvranır dururum benzim uçuk. 
 
Bu zalim uykusuzluk yolumu kesen haydut 
İçimde bir çığdır, dudaklarımda sükût 
Dilsiz karanlıklarda beliren uykusuzluk. 
 
İçimden dışarıya akseden bir yangındır 
Bana yalnızlığımı sezdiren uykusuzluk 
Koynumda boşluğunu duyduğum bir kadındır. 
 

Cahit Sıtkı Tarancı’nın yokluğunu hissettiği duygu, aslında ayrılığı yaşayan bütün yüreklerde yer eden bir boşluk duygusudur. Günün ışığı eksik, gecenin yıldızı noksan, bahar çiçeklerinin biri yitiktir. Hele bir de şairlik varsa serde, hüzün pencerelerden sızar, kapılardan girer. Yüreğin yarasına batırılır kalemin ucu ve kağıtların yüzü kanatılır. Alev renkli kelimeler bir şiire doğru yürümeye başlar. 

O kadar korkarım ki uykum kaçtığı gece 
Sanırım bir çöldeyim, gözlerimde susuzluk 
 

İşte iki mısra, korku dolu, sanki bir yaprak kurumakta, sanki o yaprak bir avuçta ezilmekte ve ses vermekte... Gönül güzel günlerde yoksunluğunu daha çok hisseder, bayram günlerinde nasıl sevdiklerini yanında isterse insan, kendisi için özel olan zaman dilimlerinde de sevdiğini yanında görmeyi arzular. Gece, bir insan için yaratılmış en müstesna zamanlardan biridir bence. Günün yorgunluğundan sığındığı bir limandır, en doğal, en rahat haliyle, mahremiyetine çekilir ve orada ayrı bir duyguyla var olur. Orada diğer yarısıyla, yani cananıyla birlikte olmak kadar doğal bir şey olamazken, yokluğu bir o kadar yıkım olur. Uykuları kaçar, huzuru kaçar...

  

Hafiften serpilmeye başlayıp da gittikçe 
Artarak tufan olan bir yağmurdur uykusuzluk. 

 

Şair bunu da müthiş cümlelerle böyle dile getiriyor. Bütün hüzünler gibi yalnızlık hissi de hafiften serpilmeye başlar ve alttan alta bir çınar gibi kök salmaya yönelir. Artık uyku haram olur, huzur haram olur, gece haram olur. Umudun üstüne çullanan karamsarlık bütün şehre rengini verir. Sanki giden senden değil, bütün mekândan gitmiştir. Gündüzün üstünü örttüğü ne varsa ortaya çıkmıştır. Hasret somut bir hale gelir.  

 

Bir canım sıkılır ki uykum kaçtığı gece 
Sanırım ağlamakta başucumda bir çocuk 
Saatlerim yerine hafızam işleyince 
Yatağımda kıvranır dururum benzim uçuk. 

 

Yatağın sanki Hind’den gelmiştir, ne yana dönsen iğne gibi batar yokluğu. Hastalara sor geceler kaç saat diyen atasözümüze kulak verip hasta bulamazsanız ayrılanlara da sorabilirsiniz gecelerin kaç saat olduğunu. Hayaller bir türlü yerini rüyalara bırakmaz, üstelik bir de cam kırıkları gibi paramparça olup, yalnızın kıvrandığı yerlere saçılırlar. 

 

Bu zalim uykusuzluk yolumu kesen haydut 
İçimde bir çığdır, dudaklarımda sükût 
Dilsiz karanlıklarda beliren uykusuzluk. 

 

Evet dilsizdir karanlıklar, ama huzur veren bir sükûnet değillerdir. Çocuğun ağlamasından çok daha yüksek tonda haykırırlar. İçindeki dağlardan kopup gelen çığlar, dudaklarındaki sessizliğe yığılıp kalırlar. 

 

İçimden dışarıya akseden bir yangındır 
Bana yalnızlığımı sezdiren uykusuzluk 
Koynumda boşluğunu duyduğum bir kadındır. 

 

Ve o büyük yalnızlığın sebebi, şairin koynuna girmeyen varlık, kadındır. Bütün yalnızlıklar bir kadından doğar. Asırlar sonra sabah olur ve acılar bir gündüzlük sineye çekilir. Baharda sadece çiçekler açmaz, hüzünler de baharla tazelenir. 

 

Sevgiyle kalın. 
 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.