"Yarama Türk bayrağıyla tampon yaptık"
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı önünde helikopterden açılan ateş sonucu kalbinin 2 santimetre altına isabet eden şarapnel parçasıyla yaralanan elektrikçi Murat Altunışık, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı - Hayatının geri ka
SAMSUN (AA) - FATİH MEHMET KÜRKÇÜ - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı önünde helikopterden açılan ateş sonucu kalbinin 2 santimetre altına isabet eden şarapnel parçasıyla yaralanan elektrikçi Murat Altunışık, yarasına elindeki Türk bayrağıyla tampon yaptıklarını söyledi.
Samsun'da inşaatlarda elektrik işi yapan 33 yaşındaki Murat Altunışık, FETÖ'nün darbe girişimine kız kardeşini ziyaret etmek için gittiği Ankara'da tanık oldu. Genelkurmay Başkanlığında darbeci askerlere direnen Altunışık, karargah yakınlarında helikopterden vatandaşların üzerine açılan ateş sonrası kalbinin bir kaç santimetre altına isabet eden şarapnel parçasıyla yaralandı.
Motosikletli yunus ekibi tarafından kaldırıldığı Ankara Numune Hastanesinde ameliyat olan 2 çocuk babası Altunışık'ın kalbinin yakınına giren şarapnel parçalarının akciğer, mide ve kalın bağırsağını deldiği, bir kısmının ise akciğerinde kaldığı öğrenildi.
Tedavisinin ardından evine dönen ve yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Altunışık, darbe girişimini öğrenir öğrenmez meydana koştuğunu belirterek, "Olayı haber aldıktan sonra ne yapacağımızı bilemedik, ancak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın vatandaşları havalimanları ve meydanlara çağırması sonrası evden çıktım." dedi.
Altunışık, geri dönememesi ihtimali üzerine eşine üzerindeki parayı teslim ettiğini ve ilk olarak Kızılay Meydanı'na gittiğini belirterek, şöyle konuştu:
"Cumhurbaşkanımızın o paylaşımı yaptıktan sonra insanlar akın akın meydana inmeye başladı. Sıhhiye Köprüsü üzerinde trafik kilitlendi. Orada aracımızı yol üzerinde olduğu gibi bıraktık. Kızılay'ın girişinde tanklar araçları ezmiş, direkleri devirmiş. Helikopterler polis noktalarına ateş açıyordu. Bir anda muazzam bir kalabalık oluştu. Kalabalıkla tekbirler getirerek resmi kurumları dolaştık. Sonra Genelkurmay'da çatışma olduğu haberini alır almaz herkes oraya koşmaya başladı. Ben tek başımaydım ama o kalabalıkla bir anda bir bütün olduk. Genelkurmay önüne gittik. Binanın yanında bir delik açıldığını gördük. Oradan yoğun çatışma sesleri geliyordu. İnsanlar bir set oluşturmuştu. Orada tekbirler okurken yanımıza bir bomba attılar. Ben Meclis binasının oraya yakın olduğunu daha sonra öğrendim. Çok büyük bir patlama oldu. Helikopter insanları vurmaya başladı. İzli mermilerin insanların üzerine düştüğünü görüyorduk."
Altunışık, yanındaki insanların ölmeye başladığını görünce helallik almak için babası Mustafa Altunışık'ı arayarak, "'Baba herhalde biz bu gece buradan sağ çıkamayacağız. Geri dönmek de işimize gelmiyor. Hakkınızı helal edin, çocuklar size emanet' dedim. O da, 'Oğlum insan hayatta bir kere ölür. O da bu gece lazım bize. Ya biz burada ya siz orada, sakın geri dönmeyin. Genelkurmay'ı alın' dedi" ifadelerini kullandı.
- "Yarama Türk Bayrağıyla tampon yaptık"
Genelkurmay Başkanlığını darbecilerden geri almak için kapıya yüklendiklerini ifade eden Altunışık, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Nizamiyeden üzerimize ateş açtılar, yine de o kapıyı kırdık bir anda bahçeye doluştuk. Bir dakika içinde bahçe insanla doldu. Arkadaşlar kapıdan içeriye girmeye çalıştı. O ara camlar açıldı bazı camlar da kırıldı, üzerimize yoğun bir ateş açtılar. Çok sayıda insan yaralandı. Ateş kesilince yaralılarımızı dışarı çıkardık. Daha sonra ikinci kez bir hücum daha yaptık. Yine ağır bir ateş açtılar. Yaralananlar, ölenler oluyordu. Yaralılarımızı dışarı taşıdık. O esnada helikopter tam da giriş kapısından yola doğru üzerimize ateş açarak gelmeye başladı. 'Allahuekber' diyerek yere yattık. Ateş kesildi."
Altunşık, yaralandığını hissettiğini ve sol tarafında uyuşukluk olduğunu dile getirerek, "Elimi attığımda kan fışkırdığını gördüm. Sonra elimdeki Türk bayrağıyla yaraya tampon yaptık. Etrafıma baktığımda uzuvları kopan insanlar, ölenler, çok ağır yaralananlar gördüm. O sırada bir Yunus ekibi durdu yanımda. Yaralı olduğumu gördü, beni motorunun arkasına aldı ve hastaneye götürdü." dedi.
- Kalbinin birkaç santimetre altında şarapnel parçası
Hastanede sırtından aldığı şarapnel parçasının kalbinin bir kaç santimetre altından geçerek akciğer, mide ve kalın bağırsağını deldiğini öğrendiğini anlatan Altunışık, şöyle devam etti:
"Hastaneye ulaştığımda artık çok zor nefes almaya başlamıştım. Hatta doktorlar bir ara yanımdan ayrıldılar. Koridorlar yaralı dolu. İnsanların canı yanıyor. Benim de son nefeslerim artık. Öleceğimi düşündüğüm için kelimeişehadet getirmeye çalıştım. Doktorlar da yanımdan gidince 'Herhalde durumum çok ciddi kurtaramayacaklarını anlayınca beni bıraktılar' diye düşündüm. Birkaç dakika sonra doktorlar gelip tüp taktılar. Tekrar nefes almaya başladım. Sabaha kadar bomba ve silah sesleri durmadı. Sonrasında ameliyata alındım 20 gün kadar da hastanede yattım."
Üzerlerine ateş açıldığı halde herkesin korkmadan hareket ettiğini ifade eden Altunışık, "Orada tek ben değil binlerce insan vardı. Çok farklı bir duygu oluştu. Kalabalık halde baskı yapıyoruz. Ateş açıyorlar üzerimize, silah sesiyle yere çöküyoruz, ya da bir duvar kenarına siper alıyoruz. Yanımızdaki arkadaşlarımız vuruluyor. Yaralananlara ilk müdahalelerini yapıp kenara çektikten sonra geride kalanlar biraz daha sıkı bir hal alarak tekrar saldırıyoruz. Ne zaman vurulacağımızı kimse bilmiyor ama bir şekilde o gün orada ya vurulacağız ya öleceğiz. Herkes kabullenmiş gibi. Allah da güç veriyor." diye konuştu.
Demokrasi ve vatan sevgisine büyük önem verdiklerini, küçüklükten bu yana şehitlik, gazilik mertebelerinin, vatan sevgisinin kendilerine aşılandığını aktaran Altunışık, şunları söyledi:
"Türklerin asla vatanlarını terk etmeyeceğini, öldüğünü ama vatanını terk etmediğini öğrendik. Atalarımızın Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'yla büyüdük. Bu imanla büyüdük. Toprak vermek ya da baskıya maruz kalmak Türk'ün kanında yok, biz böyle şeyleri kabullenemiyoruz. Bunu da bir kez daha kanıtlamış olduk. Silahsız bir şekilde, ağır silahlara karşı binlerce insan öldüğümüz zaman cennete gideceğimizi bilerek gittik. Şehitlik mertebesi var bizim inancımızda. Vatanımızı da çok seviyoruz, kimseye de bırakmayız. Ben aslında askerde şehit olmayı çok istiyordum. 'Askerden sonra da bir daha nerede olacak, böyle bir mertebeye ulaşamayız' dedim. Allah bir şeyi nasip edecekse ediyor. Şehitlik olacaktı ama nasip gazilik oldu. Hastanede kendime geldiğimde babama ilk söylediğim şey 'baba şehit olamadım ya' demişim."
AA
Kaynak: