Yarım asırlık destan Konya’nın Erbakan’ı Erbakan’ın Konya’sı

Yarım asırlık destan Konya’nın Erbakan’ı Erbakan’ın Konya’sı

Konya Büyükşehir Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Ahmet Köseoğlu ‘Derin Tarih’ dergisinde Erbakan'ı anlattı.

Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve Türk siyasetinin hocası merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın vefatının üzerinden 8 yıl geçti. Merhum Erbakan’ın görüşleri ve Milli Görüş hareketi Konya’da filizlendi ve tüm Türkiye’ye damga vurdu. Erbakan’ın Konya’daki yaşadıkları, Konya Büyükşehir Belediyesi Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Başkanı Ahmet Köseoğlu ‘Derin Tarih’ dergisinde anlattı. İşte Köseoğlu tarafından ‘Derin Tarih’ dergisinde yayınlanan merhum Başbakan Erbakan’ın Konya’da yaşadıklarını anlatan yazısı…

 

1969 Eylül’ünde, Erbakan ismi Konya’nın sokağında, caddesinde, çarşısında, pazarında, köyünde, nahiyesinde, kazasında dilden dile yayılmaya başlamıştı. Kimdi bu İç Anadolu’nun mütevazı şehrinden siyaset arenasına çıkan isim? Kendisi de bir Konyalı olan ve Necmettin Erbakan ile hoca-talebe ilişkisi 1990 yılında Konya’da başlayan Ahmet Köseoğlu’dan okuyoruz.

 

Erbakan 43 yaşında, 1.86 boyunda, düzgün fiziği, şiir gibi hitabeti, olağanüstü zekâsı, hazırcevaplığı, samimiyeti ve nezaketi ile karşılaştığı Konyalıların büyük çoğunluğunu etkilemeyi başarmıştı. Genç yaşında profesör olmuş, İstanbul’da ve Almanya’da makine mühendisliği ve motor bilimi üzerine

ciddi çalışmaları bulunan, bilgili ve bir o kadar da görgülü bu İstanbul beyefendisini Bedesten içinde, vilayet önünde, Kapu Camii şadırvanında gören Konyalılar, yıllardır hasretini çekmekte oldukları cümleleri işittikleri bu zât-ı muhteremi buralara kadar getiren sebebi merak etmekteydiler. Aslında Konyalılar merak ettikleri bu hususun cevabını kendi içlerinde bulmuşlardı. Çünkü bu adam bu toprağın insanının duygu ve düşüncelerine tercüman oluyor; inancına, kültürüne, medeniyetine sahip çıkıp âlî menfaatleri için mücadele veriyor ve bilhassa bu şehrin ruhuna dokunuyordu. Bu memleket sevdalısı genç adamın kendisine yöneltilen, “Neden siyasete girmeyi, bu dehanızı kullanıp bilim dünyasında önemli buluşlara imza atmaya tercih ediyorsunuz?” sorusuna verdiği anlamlı cevap, ömür boyu siyaset düsturu olmuştu. Necmettin Erbakan bu soruya 70’li yıllarda: “Bir üniversitede profesör olabilirsiniz, Nobel ödülleri de alabilirsiniz ama ülkenizin insanı bugün olduğu gibi açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde açlıktan ölüyorsa sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar? Asıl faydalı olan bütün insanlığa hizmet edebilmek ve bu dünya imtihanını, canıyla, malıyla cihat etmiş bir Müslüman olarak tamamlamaktır” diye cevap vererek siyasete yüklediği misyonu da gözler önüne sermişti.1969 seçimlerinde Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olan Necmettin Erbakan kapı kapı dolaşmış ve dağdaki çobanın, çarşıdaki esnafın, camideki imamın gönlüne girmeyi başarmıştı. Halkın büyük ilgisini toplayan Erbakan o döneme dek Adalet Partisi’nin kalelerinden biri olarak bilinen Konya’da yaptığı seçim çalışmalarıyla bütün Türkiye’nin ve bilhassa kendisini yıllardır yakinen tanımakta olan Süleyman Demirel’in de dikkatini Konya’ya çekmişti. Demirel, seçim döneminde yaptığı Adalet Partisi Konya mitinginde Erbakan’ı kast ederek: “Yahu, eline ‘üç otuz üç’ tespih alan Konya’ya koşup geliyor. Konyalılar size soruyorum, bu adam ne istiyormuş bir sorun kendisine. Camilerimiz açık değil mi? Açık. Kur’an okutuyor musunuz? Okutuyorsunuz. Öyleyse ne istiyor bu adam? Görünen o ki boyunun ölçüsünü alıp gidecek” demişti.

HER YAZ TEK ÇİÇEKLE BAŞLAR

Erbakan’ın, Demirel’den gelen bu siyasî tahfife cevabını ise Millî Görüş hareketinde Erbakan Hoca’ya 40 yıl yol arkadaşlığı yapmış Ali Güneri Ağabey’in hatıralarında okuyoruz: “Demirel’in mitingini takiben acil bir organizasyon ile şeker fabrikasının oradaki üç kahveyi kiraladık, paralel hoparlör kurduk, dışarıya da ses verdik. Arabalarla şehri dolaşarak Erbakan’ın Demirel’in mitinginde sorduğu sualine cevap vereceğini anonslarla duyurduk. Bırakın Adalet Partisi mitingini, bizim kendi mitingimizden bile daha büyük kalabalık oldu. Hoca kahvede bir saatlik mutat konuşmasının ardından, ‘Bugün Demirel gelmiş, bir sual sormuş. Şimdi ona cevap veriyorum. Eskiden eczanelerde kartal kuşu olurdu. Vitrinde canlı gibi dururdu. Ama içi samanla doluydu. İşte bu kuşun canlısını, ruhunu istiyoruz Sayın Demirel’ dedi. O kadar güzel anlattı ki millet coştu ve Erbakan o seçimden bağımsız bir aday olarak üç buçuk milletvekili çıkaracak oy aldı.”2 Necmettin Erbakan’ı 69 seçim çalışmalarında Konyalıların büyük bir teveccühle kucakladıklarını gören ve durumun ciddiyetini kavrayıp telaşa düşen Adalet Partisi ileri gelenleri, her gün yeni bir söylem icat ederek halkı kendi partilerinde tutmaya çalışıyorlardı. Bu söylemlerden belki de en nazik ve etkilisi ise “Tek çiçekle yaz geçmez!” idi. Hoca’nın Cihanbeyli konuşmasında bu söz kendisine aktarılınca, “Bakın Cihanbeylililer! Tek çiçekle yaz geçmez diyorlarmış ama unutmayın ki her yaz tek çiçekle başlar ve ardından milyonlarca çiçek açar” sözleriyle konuşmasını tamamlaması -araya her ne kadar 12 Eylül güzleri, 28 Şubat kışları girecek de olsa- o günlerden başlayıp bugünlere gelen bu bol çiçekli yazların önemli bir işareti olmuştu. Necmettin Erbakan, her toplantısında Millî Görüş çadırının orta direği olarak betimlediği Konya’nın; tarihini, ruhunu, maneviyatını öne çıkaran ve “neden Konya?” sorusuna cevap niteliği taşıyan övgülere yer verirdi. Ona gönül vermiş Konyalıların hemen hepsinin hocanın miting ve toplantılarda sıkça zikrettiği sözlerden hatırlayacağı üzere, bu şehrin Millî Görüş hareketinin başlangıç noktası olarak seçilmesinde en belirgin etken birçok farklı şerefe nail olmuş mübarek bir belde addedilmesiydi. Bu şereflerin belki de en kıymetlisi ise, Konya’nın Belde-yi Muhayyere yani Şam ve Medine ile beraber Peygamber Efendimiz’e (sas), Cenab-ı Hakk tarafından teklif edilen üç şehirden biri olmasıydı. Konya’nın zikredilen Belde-yi Muhayyere olup olmadığı elbette bugün Hadis âlimleri tarafından tartışılabilir fakat Erbakan Hoca tarafından Konya’ya atfedilen kutsiyetin belki

de en önemli nişanesi olarak yıllardır anlatılagelmişti. Konya’yı “Millî Görüş sarayının mihrabı” olarak tasvir eden Necmettin Erbakan’ın şehir halkına her seslendiğinde dikkat çektiği bir diğer husus ise yıllar önce Selçukluların payitaht olarak bayrağı diktiği bu şehirden tüm dünyaya “hak ve adaleti” dağıtmış olmalarının kazandırmış olduğu tarihî şeref idi. “Mevlânâ şehri” diye isimlendirdiği Konya’nın, Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri ve yüzyıllardır şehrin hamiliğini yaptıklarına inanılan nice Allah dostunun maneviyatı ile de şereflendiğini sıkça dile getiren Erbakan, “Millî Görüş hareketi Mevlana’nın kucağında doğdu” ifadeleriyle de Konya’nın bu hareketin kimliğini oluşturmadaki

vazifesini vurgulamıştı. Kurulduğu günden itibaren her türlü baskı, bezdirme, yıldırma metotlarına ilave olarak muhtıralar, darbeler ve hemen akabinde gelen parti kapatmalarına maruz kalmış olan Millî Görüş hareketi, tüm yapılanlara rağmen lideri Necmettin Erbakan’ın iman ve cihat şuuru ile yoluna devam etmesinden aldığı güç ile dalga dalga büyümeyi başarmıştı. Konya da yapılan bütün bu oyunların farkında olup Erbakan’ına ve onun davasına bağlılığını hiç yitirmemişti.

ÖNCE AHLÂK VE MÂNEVİYAT

Bu bağlılık sonucunda 1989 yerel seçimlerinde de, büyükşehir ve merkez ilçelerle beraber Refah belediyeciliğini başlatacak desteği sağlamıştı. Anavatan Partisi’nin genel idaredeki başarısızlıklarının yerel idareye de sirayet etmesini sezmiş bulunan Refah Partisi, 1989 yerel seçimlerine büyük bir heyecan ve iştiyak ile hazırlanmıştı. Beş büyük ilde, iktidar partisinin elinden belediye yönetimlerini alarak parti tarihinde yerel seçimlerde büyük bir zafer kazanmışlardı. Konya da Van, Urfa, Kahramanmaraş ve Sivas ile beraber bu büyük zaferin bir parçası olmuştu. Yani, edebiyatımızın önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir’inden biri olan Konya, Refah

Partisi siyaset tarihinde de Beş Şehir’in baş şehri olmuştu. Hiç şüphesiz, Konya’nın başarılı belediyeciliğinin, 1994 seçimlerinde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok büyükşehir ve il belediyesini Refah Partisi’nin kazanmasındaki rolü kamuoyunca takdir edilmişti. Şehri her ziyaretinde büyük bir sevgi seliyle karşılaşan Necmettin Erbakan, 1995 genel seçimlerinin ardından Konya’da gerçekleşen teşekkür mitingi sırasında zikrettiği “Konya gibi bir Türkiye!” sloganı ile şehrin ahlâk ve mâneviyat başta olmak üzere diğer birçok hususta bütün Türkiye’ye örnek olacak erdemleri olduğunun altını çizmişti. Erbakan Hoca 800 yıl önce Muhyiddin ibnü’l-Arabi Hazretleri tarafından zikredilmiş olduğunu iddia ettiği “İnsanlık bir müddet sonra fetrete düşecek ve yeniden diriliş Konya’dan olacak” sözlerindeki dirilişin başlangıcı olarak 1969 yılında Konya’da Millî Görüş hareketinin doğuşunu işaret etmiş; memleketin hasretini çektiği nizama kavuşması, insanlığın selâmete ulaşması, ülkenin maddî ve manevî refaha erişmesi için bu faziletli şehir Konya’nın geçmişte olduğu gibi gelecekte de dünyayı aydınlatan bir medeniyet kaynağı olacağı inancıyla davasına burada başlamıştı. Not: Yazının hazırlanmasında ve redaksiyonunda emeği geçen Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü yüksek lisans öğrencisi kızım Zeynep Köseoğlu’na teşekkür ederim.

foto-alti--1.png

“KONYA GİBİ TÜRKİYE”

Konya halkı tarafından “Niyaz Usta” olarak bilinen demir ustası Niyazi Ildırar tarafından yapılıp Erbakan Hoca’ya hediye edilen geleneksel motifler ve Mevlâna Türbesi Kubbe- yi Hadra’sının bir  minyatürünü içeren seyyar kürsü ve protokol platformu, seçim kampanyası boyunca Erbakan Hoca’ya eşlik etmiş ve adeta “Konya gibi Türkiye” sloganını memleketin her köşesine görsel olarak da taşımıştır.

foto-alti-2.png

İSRAİL’İ TEL’İN İÇİN KUDÜS MİTİNGİ

6 Eylül 1980’de, Konya’da MSP tarafından İsrail’in Kudüs’ü ebedi başkent ilanını tel’in etmek için Kudüs mitingi düzenlenmiş fakat bu miting, çeşitli provokasyonlara maruz kalmıştı. Şehir halkı tarafından bilinmeyen meçhul ve ilginç tiplerden müteşekkil bir grup insan, bizzat Necmettin Erbakan’ın ses vererek başlattığı İstiklal Marşı okunurken oturmuş, miting esnasında da “Dinsiz devlet yıkılacak!” gibi sloganlar atmışlardı. Hemen mitingin ertesi günü, MSP yetkilileri ilgili mercilere, bu provokatif eylemlerden şikâyette bulunmuş ve provokatörlerin bulunması için savcılığa dilekçe vermişlerdi. Fakat bizzat Erbakan’ın ve diğer yetkililerin yoğun uğraşlarına hemen mitingden altı gün sonra gerçekleşecek 12 Eylül askerî darbesinin en büyük gerekçelerinden biri olarak 6 Eylül Konya Kudüs mitinginin gösterilmesine mâni olamayacaktı.

foto-alti-3.png

ERBAKAN HOCA VE YOLDAŞLARI

12 Eylül 1980 darbesine meşruiyet kazandırmak için ortaya atılan en önemli gerekçelerden 6 Eylül Konya Kudüs mitingindeki yürüyüşte Millî Görüş hareketinin lideri Erbakan’ın yanı sıra, dava arkadaşları Korkut Özal, Süleyman Arif Emre, Hasan Aksay, Mehmet Keçeciler, Tahir Büyükkörükçü, Ahmet Remzi Hatip kol kola girerek kortejin başını çekmişlerdi.

 

Yeni bir dünya" ideali sunan lider: Erbakan

Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve Türk siyasetinin hocası merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın vefatının üzerinden 8 yıl geçti

 

Milli Görüş hareketinin kurucu lideri ve Türk siyasetinin hocası merhum başbakanlardan Necmettin Erbakan'ın vefatının üzerinden 8 yıl geçti. "Yaşanabilir bir Türkiye", "Yeniden büyük Türkiye" ve "Yeni bir dünya" idealleriyle Türk siyasetine yeni bir anlayış getiren Erbakan, siyasi hayatı boyunca Türkiye öncülüğünde adil bir dünyanın kurulacağına inanarak çalıştı.

Dünya gündemi ile Türk siyasal hayatına, sağ ve sol çizginin dışında "Milli Görüş" kavramını taşıyarak İslam dünyasında siyasi bir uyanışa vesile olan Erbakan, hak ve adalete inanan tüm Müslümanların birleşmesi gerektiğini savundu.

28 ŞUBAT SÜRECİ

Medya üzerinden 54. Hükümet'in faaliyetlerine ilişkin başlatılan algı operasyonları 28 Şubat sürecinin temel taşlarını oluşturdu. 28 Şubat sürecinde bazı üniversiteler, iş dünyası ve sendikalar da Erbakan siyasetine karşı bir misyon üstlendi. Erbakan'ın Mısır ziyaretindeki bayrak krizi, Libya ziyaretinde Kaddafi'nin açıklamaları da yine Erbakan aleyhinde kullanılmaya başlandı. Günlerce kamuoyunda oluşturulan bu propagandalar sonucunda 28 Şubat 1997'de adına post-modern darbe de denilen müdahale gerçekleşti. Başbakan Erbakan’ın o gece ulusa seslenmek için hazırlık yaptırdığı, Milli Güvenlik Kurulu toplantısından geç saatte "gergin ve üzgün" geldiği için bu yayının iptal edildiği sonradan ortaya çıktı.

17 Ekim 2010'da yapılan Saadet Partisi Olağanüstü Büyük Kongresinde yeniden genel başkan olan Erbakan, 28 Şubat post-modern darbenin yıldönümü arifesinde solunum yetmezliğine bağlı, kalp ve çoklu organ yetmezliği sebebiyle 27 Şubat 2011'de vefat etti.