Saffet Yurtsever
Yeni Türkiye bedel ister
Mütefekkir Şair Sezai Karakoç,“Diriliş Neslinin Amentüsü” isimli eserinde; “Diriliş, bir ayrılışın, İslam’dan ayrılışın sona erişi; bir kavuşmanın, ona yeniden kavuşmanın başlayışıdır. Diriliş, bir düşüşten çıkış ve kurtuluştur. Acı deneylerden sonra varoluşun gerçek anlam ve amacına dönüştür Diriliş…
Diriliş, ruhlarda kapanmış bir kapıyı açmak ülküsüdür.
Diriliş; uğurlu, iyilikçi topluluğu gerçekleştirme yoludur.
Diriliş, şeytanın topladığı ve uğursuzluk saçan her topluluğu dağıtma, Allah(cc)'ın ipine sımsıkı sarılan topluluğu kurma yolu, yöntemi, savaşı demektir.
Tabiat yazının gelişi, nasıl güneşin dünyanın bir bölümüyle yüz yüze gelmesinden doğuyorsa, Diriliş Yazı'nın da gelişi, güneş özelliğinde olan Hakikat'in insanla yüz yüze getirilmesiyle gerçekleşecektir. Hakikât’la İnsan'ın yüz yüze gelişi veya getirilişi… ‘Diriliş görevi’ budur, hayat boyunca hakikât erleri için….”diyor.
Herkes kendisinin bir diriliş eri olduğuna inanmalıdır. Bir Diriliş Cephesi bulunduğuna ve kendisinin de o cephede bir savaş eri/kavga fedaisi/mücadele insanı/tebliğcisi olduğuna, olması gerektiğine inanmalıdır…
Bu bir yeni medeniyet kurma iddiasıdır/kavgasıdır/mücadelesidir/savaşıdır. Bu medeniyet önce fikirlerde ve ruhlarda hayat bulacak. Ruhlar arasında gerçekleşecek bu savaş. Bedenlerimizden önce ruhlarımız, düşüncelerimiz, zihinlerimiz, zihniyetlerimiz, hayatı algılama tarzlarımız kazanacak bu savaşı.
İnanıyorsak, üstünüz… Üstün değilsek, inanmıyoruz; o halde inanmalıyız. “Lâ ilâhe İllallah”ı ruh dilimizle kayıtsız şartsız bütün hücrelerimizle söyleyebilmeliyiz önce. Sonra da Tavrımızı, konumumuzu, duruşumuzu, bu düsturla belirlemeliyiz. Hak olduğumuzu, Hakk’tan yana olduğumuzu, Hakk’ı tutup kaldırmamız gerektiğini, zâlimlerin yanında değil mazlumların elinden tuttuğumuzu, Allah(cc) için olduğumuzu ve yine Allah(cc)’a döndürülüp Allah(cc) için ne(ler) yaptığımızdan hesaba çekileceğimizi idrak etmeliyiz.
Hakk gelince bâtıl zâil olmuyorsa, güneş doğunca karanlıklar aydınlanmıyorsa, kendimizi sorgulamalıyız.
Ya olmalıyız ya da bu yolda ölmeye hazır olmalıyız.
Rehavete yer yoktur bizim hayatımızda ve hayâllerimizde.
“Fe inne meal usri yusrâ/Elbette zorluğun yanında kolaylık vardır.”
“İne meal usri yusra/Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.”
“Fi izâ feragte fensab/Boş kaldın mı hemen(başka) bir işe koyul.”
“Ve ilâ rabbike fergab/Yalnız Rabb’ine yönel.”
Uyarılarını bir an bile aklımızdan çıkarmamalıyız.
Ve sonra şöyle duâ etmeliyiz:
“Rabbi yessir velâ tuassir Rabbi temmim bi’l-hayr / Rabbim! İşlerimi kolaylaştır, zorlaştırma, Rabbim işlerimi hayırla sonuçlandır.”
“Rabbena atina min-ledünke rahmeten ve heyyi’lena min emrina raşeda. Rabbi’ş-rah li sadri. Ve yessir emri / Ey rabbimiz! Bize kendi katından bir rahmet ver. Ve bu işimizde bize doğruluk ver, bizim için muvaffakiyet(başarı) hazırla. Rabbim, göğsümü aç ve işimi kolaylaştır.”
Bu iş irade ister, emek ister, gayret ister, örneklik ister, tahammül ister, çile ister. İki günü bir olmamayı ister.
Dik durmayı, fakat diklenmemeyi ister.
Her daim Kur’ân ve Sünnet’le vuslat ister.
Her doğum sancılıdır. Sancısız/sezeryan doğumlarda ya doğan zarar görür ya da doğuran.
Gayret olmazsa hareketsizlik başlar ve dünya sevgisini tetikler. Dünya sevgisiyle rehavet çöker ruhlarımıza. Duyarsızlaşırız. Duyarsızlaşma ve rehavet ise gayesiz ölümlere götürür. Gayesiz ölenler tarih olurlar, tarih yazamazlar, yeni bir medeniyet inşa edemezler...
İnsanlığın yaşadığı acıları, sıkıntıları gör(e)meyen tepkisiz, duyarsız, hastalıklı, bencil insanlar, bu yeni Türkiye medeniyetinin inşasında kuru kalabalık olmaktan öteye gidemezler, başka bir rol alamazlar…
Ne diyor üstat Sezai Karakoç; "Diriliş, uğurlu, iyilikçi topluluğu gerçekleştirme yoludur. Diriliş, şeytanın topladığı ve uğursuzluk saçan her topluluğu dağıtma, Allah(cc)'ın ipine sımsıkı sarılan topluluğu kurma yolu, yöntemi, savaşı demektir."
Velhasıl dostlar, Yeni Türkiye medeniyeti bedel ister.
Allah(cc)’a emanet olun.