Yeniçağ çağırılmadı Sebo çıldırdı!
Yeniçağ'ın polemik yazarı Sebahattin Önkibar, Yeniçağ, Cumhuriyet ve Sözcü Genelkurmay Başkanının gezisine alınmayınca Başbuğa demediğini bırakmadı..
Sebahattin Önkibar, bütün gazetecileri utandıran genelkurmay bilgilendirme toplantısında bütün gazetecileri meslekleri adına utandıran malum soruya Başbuğ'un cevabına çok içerlemiş anlaşılan bu gün adeta intikam aldı, Başbuğ'a yüklendikçe yüklendi...
Önkibar'ın Başbuğ'la gazetecileri utandıran diyaloğunda; "Başbakan'ın konuşmasından hicap duydunuz mu?" şeklinde soru soran Selahattin Önkibar'a yanıt: " Hicap duymak ağır bir tabirdir. Niye hicap duyayım. Sayın Başbakan'ın Şanlıurfa konuşmasına ilişkin görüş ve düşüncelerimi Sayın Başbakan'a ilettim." polemiği yaşanmıştı...
Önkibar'ın yazısından anlaşılan gazetelerden Star ve Yenişafak'ın Genelkurmaya davet edilmelerine çok içerlediği gibi, Taraf'ın davetine ise şok olmuş...
Önkibar'ın 'hicap' olayına kadar 'yalakalık' derecesinde öve öve bitiremediği Başbuğ'a bu gün ağır bindirmeleri...
Sabahattin Önkibar/Yeniçağ
İlker Başbuğ, Hilmi Özkök'ün uzun boylusu!
İlk somut işareti geçen sene Haziran ayında verdi. TSK’ya karşı cihat ilan eden AKP güruhunun tutumlarından hicap duyup duymadığını sormuş ve şu cevabı almıştım:
- “Hicap ağır bir ifade!”
Evet İlker Başbuğ’a göre TSK’yı düşman görüp PKK ile özdeşleştiren güruhun tutumlarından hicap duymak abartılıydı çünkü onu yapanlar AKP’liydi!
İlginçtir, Paşa hicap duymuyordu ama diğer tarafta TSK’ya karşı asimetrik bir psikolojik harekatın yapıldığını da saklayamıyordu!
Başbuğ’un sözlerinden çıkardığım şu oldu:
-TSK’ya karşı yapılan psikolojik operasyonlardan hicap duymamak gerekiyor!
Böyle bir bakışın BDP’liler tarafından değil de Genelkurmay Başkanı’ndan gelmesi ilginç olmanın ötesinde elem verici değil mi?
İkinci sahne her gün TSK’ya söven Star ve Yeni Şafak gibi AKP’ye yandaşlığı tescilli gazetelerin yeniden Genelkurmay’a akredite edilmesiydi.
Başbuğ, Hilmi Özkök’ün bile yapamadığını yaparak Tayyip Bey’e layık olmaya çalıştı!
Üçüncü örnek, toplu halde yapılan subay ve general tutuklamaları ile TSK’nın sır merkezine yani Kozmik Odasına giriş izninin verilmesiydi.
Efendim yasa ve kurallara uyuldu!
Öyle ise Saldıray Berk ile Tuncer Kılınç hadiselerinde yasa ve kurallar yok muydu? Saldıray Paşa’nın ifadesi bile alınamadı, Tuncer Paşa ise göz altı kararını alan savcı tarafından bırakıldı.
Demek ki istendiğinde direnilebiliyor ve engel olunabiliyormuş!
Olunmadığına göre yapılan operasyon ya da göz altılara belli ki onay verilmiş! Sonrasındaki tepkiler ise göstermelik yani TSK’nın gazını almak için!
Devam edelim:
Bir süre önce Güneydoğuya yapılan Genelkurmay Başkanı’nın gezisine Yeniçağ, Sözcü ve Cumhuriyet çağrılmadı ama buna mukabil her gün askere söven dinci gazeteler davet edildi.
Bu olayın sebebini Karargaha sordum, tiraj cevabını aldım ve şaşırdım çünkü Yeniçağ ile Cumhuriyet 55 bin, Sözcü 170 bin satarken o geziye çağrılan örneğin Radikal Gazetesi sadece ve sadece 32 bin satıyor.
Bir başka örnek Taraf Gazetesi olayı!
Bu gazetenin yayınlanma gerekçesi TSK’yı sabote etmek ama heyhat bu gazetenin yazarı Kütahyalı bugünlerde askeri garnizonlarda kutlu misafir gibi ağırlanıyor yani Taraf’a uygulanan akreditasyon gevşetildi.
Ve Başbuğ’un OHAL’a gerek yok açıklaması!
Dün de yazdık, yahu sen AKP’nin sözcüsü müsün, yetkin olmayan bir konuda açıklama yapıp Tayyip Erdoğan’a niçin siyasi destek veriyorsun?
Hem OHAL’a nasıl gerek olmuyor? Daha iki gün önce Şemdinli’de saldırıya uğrayan karakolda aman PKK’dan kurşun yemeyeyim diye Başbakan’la beraber çömelen sen değil misin? Havada helikopterler uçar ve binlerce asker güvenliği sağlarken bile ayakta duramayan ve çömelmek zorunda kalan biri OHAL’a ihtiyaç yok nasıl diyebilir?
Buna benzer daha çok örnek var da benim yerim yok!
Bu sütunu izleyenler bilir, Türk’ün ebed müddeti için TSK kurumsal olarak her zaman cansiperane savunulur. Keza tıpkı İlker Başbuğ’un Vakit Gazetesi tarafından hücuma uğradığı günlerde olduğu gibi komutanları da sahiplenilir ancak o komutanlardan bazıları ülkeyi kaosa götürenlerle işbirliği yaparsa buna direnilir!
Lafı uzatmayacağım, İlker Başbuğ’un iki yıla yaklaşan Genelkurmay Başkanlığı icraatları Hilmi Özkök dönemini çağrıştırıyor. Ortada tam bir teslimiyet var. Maalesef Orgeneral Kıvrıkoğlu sonrasında TSK yönetim bağlamında tarihsel bir fetreti yaşıyor... Tamam Hilmi Özkök’ün AKP ile gönül bağı vardı, Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe buluşmasından sonra acayip iddialarla tavır değiştirmişti peki ama İlker Başbuğ’un AKP ile kol kola girmesini nasıl açıklamalıyız? Ne var bu işin arkasında?
Aktifhaber.com