Birileri bu ülkenin başbakanını görevden uzaklaştırmak için ittifak kurmuşken, birileri de nefret salyalarını her tarafa yaymayı marifet sayıyor.

Kendine yazar diyenler, kalemlerini ülkemizi yok etmek isteyen şer güçlere kiralamışlar adeta birbiriyle yarışır durumdalar.

Bu insanların gazeteleri ve patronları farklı, ancak bunların hedefleri aynı. Metotları farklı ancak arzu ettikleri sonuç aynı…

Birbiriye yarışan mandacı ruhlu bu insanları gördükçe hayretimi gizleyemiyor, bunları ülkenin güzel insanlarının da tanımasını arzu ediyorum.

Kim bu devlet içinde bu devleti üç kuruşa muhtaç etmek isteyenler?

Kim bu gizli güçten emir alan cunta ruhlu siyasi parti yöneticileri, işadamları, bürokratları, yazarçizerleri ve yazarçizer patronları?

Utanmadan sıkılmadan hazırladıkları şantaj dosyalarıyla bu milletin iradesine suikast düzenleyerek hepimizi anlattıkları bu masallara inanmaya çağırıyorlar.

Maalesef biz de bu masallara inanarak bu insanlara pirim veriyoruz.

Neymiş efendim; Başbakan bunları hak etmiş, meydanlarda sert üslubuyla gönülleri kırmış, vicdanları yaralamış. Bu sert üslubuyla rüşvet ve yolsuzlukların üzerini örtme çabası içerisindeymiş.

Hatta bu konuda o kadar ileri gidiyorlar ki “Yolsuzluğa bulaşan oğlum da olsa keser atarım (Reddederim)” diyen bir başbakanı işbirlikçi olarak gösteriyorlar.

Mesele sadece yolsuzluk olsaydı TÜRGEV gibi işi sadece gençlik ve öğrenci olan bir kuruma yardım eden insanlar bir gecede toplanırlar mıydı?

Eğer mesele sadece yolsuzluk olsaydı 17 Aralık’ta başlattıkları operasyonların bir Ocak’ta Başbakanın evinden alınarak kelepçe takılacağı naralarını atarlar mıydı?

Daha önce yazdım bugün de yazıyorum;

Kim bu ülkenin malını çalıyor, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorsa, Allah belasını versin.

Ama bu ülkede sadece bunların belasını vermesin, bu ülkede yandaş işadamlarına ihaleler ayarlayanların da, yandaş olmayan işadamlarına şantaj yapanların da, insanların özel hayatlarını dikizleyenlerin de Allah belasını versin.

Bu yazımı yazarken “o şahsın” medya vakıf başkanını dehşetle izledim. O kadar suçsuz o kadar masumlar ki, tüm yapılanlar uydurma ve komplo.

Sanki millet iradesini çalma girişiminde bulunanlar bunlar değil.

Sanki paralel çetenin esas derdi başbakan değil de Barack Obama…

Birileri bunları derken “o şahsın” bir başka kolu da bakın neler söylüyor: “Esas problem başbakandır, ondan kurtulduğumuz gün yolsuzluk dosyaları rahatlıkla ortadan kalkacaktır.”

Bunları bilmeyen mi kaldı? Bunların “milli irade hırsızı” olduklarını anlamayan mı kaldı. Bunlar görüldü ve yaşandı bu yüzdende millet bu saldırının arkasındaki karanlık ittifakı gördü ve milli iradenin temsilcilerine sahip çıktı ve çıkmaya da devam ediyor.

Bu saldırıya alet olanlar “hiç mi olumlu bir şey yapmadı” diye soranlar olabilir.

Bunlara cevabım bu saldırıya alet olanlar çok büyük bir hayra vesile oldular, onun için “o şahsın” tüm elemanlarına buradan teşekkür ediyorum.

Eğer bu kirli çalışmalar olmasaydı milletimizin büyük bir bölümü, ırkçı İsrail’in başbakana karşı başlattığı çirkin kampanyayı ve Türkiye’de rejim değişikliği çağrısını belki de hiç görmeyecek ve öğrenmeyecekti.

Peki, şimdi ne oldu?

Sandalyemize oturduk tüm kirli senaryoları kare kare izliyoruz…

Bu tür kirli işlere destek verenlerin telaşı başlamıştır. Arkalarına aldıkları malum kişilerin özgüveniyle başbakanı yok edeceklerini zannederek sağa sola saldırmışlardı, şimdi de suç ortaklarıyla birlikte iyot gibi ortada kaldılar.

Onun için de malum televizyonlarında kendilerini savunmaya çalışıyorlar.

Planlarını tıkır tıkır işletip başbakandan kurtulmaya çalışanlar, milletin gücünü hiç hesap edememiş olacaklar ki dünyaları altüst oldu.

Cumhuriyet tarihimizde buna benzer çok olay gördük.

Ey darbe girişimleri yapanlar, kapatma davaları açanlar, bu oyun da tutmadı, millet yemedi…

Yok mu yeni bir oyun… Yok mu yeni bir beddua?