"Yörükler, Türkiye'nin gerçek sahipleridir"
Fotoğraf sanatçısı Gümüş, "Yörüklerin İzinde" isimli sergisinde Anadolu'nun son göçerleri olan Sarıkeçililerin hayatına ayna tuttu- Gümüş:- "Bana göre Yörükler Türkiye'nin gerçek sahipleridir ve her zaman devletinin, milletinin yanında olmuşlardır"- "Beni
ANKARA (AA) - AYŞE BÜŞRA ERKEÇ - Çektiği fotoğraflarla yörüklerin hayatına ayna tutan fotoğraf sanatçısı Mustafa Gümüş, "Bana göre Yörükler Türkiye'nin gerçek sahipleridir ve her zaman devletinin, milletinin yanında olmuşlardır." dedi.
Mustafa Gümüş'ün, Toros yörüklerinin yaşamını konu edindiği "Yörüklerin İzinde" fotoğraf sergisi, Ankara VakıfBank Genel Müdürlük Sanat Galerisi'nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu.
Kendisini "Anadolu Fotoğrafçısı" olarak tanımlayan Gümüş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2010'da fotoğrafçılığa başladığını, Yörüklerle ilgili çalışmalarını 2012'den itibaren sürdürdüğünü belirterek, beşinci kişisel sergisinden sonra yeni projeleri için yaylalara çıkacağını söyledi.
"Yörüklerin İzinde" isimli sergisinde Sarıkeçililer'in hayatına ayna tutan sanatçı, "Sarıkeçililer son göçerler. Yani bunlar yaz kış çadır hayatı yaşıyorlar ve yerleşik bir düzenleri yok. Yazın Karaman ve Konya'da, kışın ise Mersin, Aydın, Silifke gibi yörelerde yaklaşık 200 aile olarak yaşamlarını devam ettiriyorlar." şeklinde konuştu.
Sergilerinde, birbirini izleyen farklı alanlarda Yörüklerin hayatını anlattığını belirten Gümüş, şöyle devam etti:
"Bana göre Yörükler, Türkiye'nin gerçek sahipleridir ve her zaman devletinin, milletinin yanında olmuşlardır. İnanın gidip baktığınız zaman çoğunun çocuklarının ayaklarında ayakkabı veya giysisi yoktur ama vatana isyanları da yoktur. Hepsinin ağzında 'şükür' vardır. Onların arasına girdiğiniz zaman saf, temiz insanlar olduklarını görüyorsunuz. Çocukluğum Yörüklerle geçtiği için onların yanındayken, şehre ve şehir hayatına dönmek, gelmek istemiyorum ama hayat şartları yüzünden gelmek ve işimizi yapmak zorunda kalıyoruz. İnsanların çoğunda Yörük hayatına bir özlem var ama şehirde yaşayan bir kişi o hayatı sürdüremez. Gerçekten çok zor bir hayat çünkü sabahı, akşamı belirsiz. Sürekli hayvanların peşinde, 'Keçilere kurt mu geldi, çocuğun başına bir şey mi geldi' düşüncesi ve endişesi içindeler. Fakat o insanlar hayatlarından memnun ve mutlular. Bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Sorunları var, bunları bir şekilde çözmeye çalışıyorlar ve bu kültürü devam ettirmek istiyorlar ama günümüzün alışkanlıklarına da yavaş yavaş boyun eğdiklerini, yenik düştüklerini görüyorum."
- "Yörüklerin gönüllü elçisiyim"
Daha önce pek çok fotoğrafçının, yörüklerin hayatına ilişkin çalışmalar yaptığına işaret eden Gümüş, "Fotoğrafçılar, 15-20 gün fotoğraf çekmiş, sergisini açmış, bir daha dönüp bakmamış. Benim için bu eserler, fotoğraf karelerinden ziyade Yörüklerle aramızdaki güçlü bağın da bir yansıması. 2012'den bu yana devam ediyorum, ileriye dönük projelerim de var." diye konuştu.
Gümüş, "Çadırın Çocukları" başlıklı bir proje yürüttüklerini de anlatarak, şunları söyledi:
"Yörük çocuklara hediyeler götürüyoruz, yardım değil, hediye götürüyoruz. Bu ayrım bizim için çok önemli. Çünkü çocuklar okula gidiyor ama ailenin imkanı yok veya şehre inemiyor. Ayakkabısı, giysisi veya kırtasiye malzemesi yok. Biz de arkadaşlarla 2 yıldır 'Çadırın Çocukları' adıyla bir çalışma gerçekleştiriyoruz. Kısmet olursa bu sene üçüncü kez bu çalışmayı, daha geniş kapsamlı gerçekleştireceğiz. Kendimce katkı sağlamak istiyorum, yani ben Yörüklerin gönüllü elçisiyim."
Fotoğrafçılığın geniş ve derin bir bilgi ağına sahip olmayı gerektirdiğini dile getiren Gümüş, "Bence bir şeyin özünü çekmek, özü arama çok daha önemli ve fotoğrafı çeken kişiye de fayda sağlar diye düşünüyorum. Aynı zamanda insan, kültüre hizmet ettiğiniz sürece gerçekten fotoğrafçılık yapmış olur. Benim için öncelik Anadolu'dur, sonrasında başka alanlar geliyor." dedi.
Anadolu'nun toprağı gibi insanlarının yüreğinin de zengin olduğunu ifade eden Gümüş, şunları kaydetti:
"Çadıra girdiğiniz zaman mavi bir çaydanlık görürsünüz. Suyu çabuk kaynattığı için genelde onu kullanmayı tercih ederler. Sizi görür görmez hemen çayı ocağa koyarlar, iki dakikada çay önünüze gelir ve mutlaka bir ikramları olur yanında. Göçebe oldukları için çok zengin bir mutfak kültürleri yok. Hazırda hamurları varsa hemen sacda bir ekmek pişirip önünüze koyarlar. Siz bu ikramları yemek zorundasınızdır, aksi takdirde gücenir ve çok kırılırlar. Onları rahat ettirmek için o ikramdan bir parça dahi olsa alacaksın. Bütün bunları bu kültürü anlatmaktan çok yaşamak lazım."
- "Kaybolan güzellikleri sanat aracılığıyla halka taşıdı"
"Yörüklerin İzinde" fotoğraf sergisinin küratörlüğünü yapan Tuna Akçay da Gümüş'ün göçerlerin rengarenk yaşamlarını doygun renklerle insanlara aktardığını belirterek, "Sanatçımızın, anti minimal bir bakışla her türlü kültür nesnesini kadrajına taşıdığını görüyoruz. Birçok detayın, geçmişin izi olduğunu bilerek çalışmasını hayata geçiren ve nesnelerin kıymetini bilen fotoğrafik anlayışı da sergimizin zenginliğini artırıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Akçay, güzellikleri anlatmanın kolay olduğunu belirterek, şunları aktardı:
"Güzeli herkes görür ve fotoğraflar. Yani güzel bir şeyi anlatmak kolay ancak görülmeyen güzellikleri keşfetmek, göremeyenlere göstermek ve hissettirmek zordur. Mustafa Gümüş bunları başardı ve kaybolan, kaybolmaya yüz tutmuş bu zenginlikleri sanat camiamıza, sanat aracılığıyla da halka taşıdı. Sanatçımızın bence en önemli özelliği salt sanat camiası için üreten bir perspektife sahip olmaması, organizasyon haline getirmesi ve eserlerini binlerce kişiye ulaştırmasıdır."
Gümüş'ün "Yörüklerin İzinde" fotoğraf sergisi, Ankara VakıfBank Genel Müdürlük Sanat Galerisi'nde, 3 Mart'a kadar görülebilecek.
AA
Kaynak: