Kasım Çakır
11 EYLÜL SENARYOSU
11 Eylül saldırısı, gerçekten de tarihte bir dönüm noktasıdır. Bunun nedeni ise kayıp sayısı değil, seçilen hedefin niteliğidir. 11 Eylül, Dünya tarihinde, insanlığın geleceğini ilgilendiren bir dönüm noktasıdır.
Tarihte bir çok önemli olaylar eylül ayında olmuştur. 11Eylül 1990 günü, Saddam Hüseyin Kuveyt'i işgal etti. ABD'nin 41. başkanı G. Bush Kuveyt'i Saddam işgalinden kurtardı. 11 Eylül 2001 tarihinde, oğul W.Bush'un 1.döneminde ikiz kulelere saldırı düzenlendi.
Dünyanın kaderi mi yoksa tamamen rastlantı mıdır bilinmez, her iki 11 Eylül, Bush'lar dönemine rast gelmiştir. 11 Eylül ler, ABD'nin ''Yeni Dünya Düzeni'' oluşturmasına kapı açmıştır. Bu açıdan ikinci 11 Eylül, dünyada yeni bir siyasal dönemin başlangıcını simgelemesi kimliği ile daha önemlidir.
11 Eylül saldırısı sonucu açısından; kimlerin planladığı, kimlerin yaptığından ziyade, o saldırının kimleri harekete geçirdiği daha önemlidir. 11 Eylül saldırılarının ardından, devlet başkanı oğul Bush, ''Haçlı Seferi'' başlattığını söyledi. Bu ifade, açıklama; saldırının nedenini ve sonrasında neler yapacaklarının açık ifadesi, özetidir.
11 Eylül, ABD hükümeti ve gizli servisleri tarafından, Ortadoğu'ya ve Afganistan'a yönelik işgal faaliyetlerini meşrulaştırmak, ülke ve dünya kamuoyunun desteğini almak amacıyla düzenlenmiş bir senaryodur. Bu konuda çeşitli komplo teorileri ileri sürülmüştür.
11 Eylül, ABD'ye kendi hegemonyasını pekiştirmek, kaos imparatorluğunu kurmak için beklediği imkanları sundu. ABD'de bu fırsatları acımasızca kullanmaya başlanmıştır.
11Eylül, soğuk savaş sonrası yeniden kurulan dünya düzenini, 'Medeniyetler Çatışması' alanına kaymasına yol açmıştır. 11 Eylül, soğuk savaş döneminde 'düşman öteki' olarak kodlanan komunizmin yerine 'İslam' öteki olarak konulmuştur.
ABD'nin, Afganistan ve ardından Irak'ı işgali bu bağlamda değerlendirilmelidir.Irak'ı işgalinde bahane ettiği kimyasal ve biyolojik silahların olmadığı somut biçimde çürütülmesine rağmen, ABD bu işgali neden yapmıştır?
11 Eylül, oğul Bush'a yeni dünya düzenini gerçek anlamda kurmak ve ABD hegemonyasını pekiştirmek için aradığı imkanları sunmuştur. 11 Eylül, ABD'nin çok önceden planladığı yayılmacı politikasını sürdürme amacıyla kullandığı ve daha da kullanacağı 'tatlı bahane' sidir.
ABD, Komunizm i Sovyet Bloğu dağılıncaya kadar Dünya'yı ve kendi halkını baskı ve denetim altında tutmak için ''düşman-öteki'' gibi kullanmaktaydı. Bu Blok dağılınca ABD, bu kez aynı baskı ve denetimi sürdürebilmek için yeni bir ''düşman-öteki'' oluşturma ihtiyacı duymuştur.
Sovyet Bloku'nun dağılması ABD'nin artık düşmansız kaldığı ve yeni bir düşman araması gerektiği anlamına geliyordu. Bir devletin etkinliğinin artırılması düşmanın varlığı ile bağlantılıdır.
11 Eylül ile birlikte ABD, ''medeniyetler çatışması'' söylemi bağlamında uzun süredir aradığı düşmanını nihayet buldu. Bu düşman bazen İslam, bazen El Kaide, Bazen Taliban, bazen Saddam Hüseyin, bazen İran, bazen de İsıd........v.s.
Batılılar ve özellikle ABD yaşam tarzıyla kendini özdeşleştirenler, benzerlerinin başına gelen felaketlere, diğer halkların başına gelenlerden daha fazla üzülmektedirler. ABD'nin Afganistan ve Irak'a açtığı savaş batı dünyasında anlayışla karşılanmıştır. Çünkü 11 Eylül, özellikle batı açısından medeni dünyaya karşı bir saldırı olarak algılanmıştır.
Aslında ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgal etmesi bir rastlantı değildir. Bu işgal, Bush ve Neo-conlar'ın otuz yıl öncesinden adım adım tasarladıkları bir proje olan, BOP'un parçasıydı. Bu bağlamda, ABD'nin işgal ve müdahalelerinin Afganistan ve Irak'la sınırlı olmadığını Ortadoğu bölgesini top yekün kapsayacağını söyleyebiliriz.
Bu proje, Kuzey Afrika'dan başlayarak Hint Okyanusu'na kadar uzanan geniş bir projedir. Bu coğrafya üzerinde yer alan ülkeler kültürel kimlikleri açısından hepsinin Müslüman kimlik olduğu görülmektedir.
BOP projesi, görünürde ''özgürlük ve demokrasi'', arka planda saklı, ''reel'' olmak üzere iki amaç gütmektedir. Reel amaç, bölgenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını kontrol altına almak ve buna engel olmaya çalışacak her türden oluşumları önlemektir.
Batı ülkelerinin yöneticileri ve bir kısım insanları, binlerce yıldır müslümanları, düşman-öteki olarak ayırmıştır. Müslümanlar ve yöneticileri, hiçbir zaman Hiristiyanları düşman-öteki olarak ayırmamıştır, onların yaptığı haksızlık, zulüm ve katliamları yapmamıştır. Çünkü, Müslüman'ın sırtında yumurta küfesi var. Bu küfenin içerisinde de, insanı ve manevi değerlerini temsil eden yumurtalar var.