M. Ali Köseoğlu
Ahmet Işık'ı kaç kişi öper?
Sivaslı Av. Ahmet Işık geldi ziyaretimize…
Ona alıştığımız şıklıktaydı…
Sivaslı dediğime bakmayın…
“Ben bu şehirde okudum, bu şehirde iş yaptım, bu şehrin vekili oldum. Bu şehir de beni benimsedi” diyor…
Konya’yı sevmek ve kendini bu şehirden görmek için elbette ‘doğum’ şartı aranmamalı…
Haberi okudunuz ya, bir kez de ben söyleyeyim: Işık 2011 seçimlerine Konya’dan bağımsız aday olarak girmeye hazırlanıyormuş.
Türkiye Partisi’nin kuruluşunda Abdüllatif Şener’in yanında vefa gereği bulunmuş…
Hatta Şener’in parti kurmasına karşı çıktığını falan da söyledi…
Her neyse…
Şimdi yolları ayırmışlar…
O da bir kez vekillik gördüğü Konya’dan tekrar TBMM’ye yol bulmak istiyor.
Hani ‘alıştığımız şıklıktaydı’ dedim ya…
Yakasında da hala ‘milletvekili rozeti’ var…
Doğrusu, bugüne kadar hiçbir eski vekilin yakasında görmemiştim bu rozeti…
Işık, “Konyalılar beni vekil olarak görmeye devam ediyor. Sorunları olduğunda hala beni arıyorlar” diyor ama kendisi de hala o psikoloji içinde…
-Yakasında milletvekili rozeti var…
-Not tuttuğu kâğıtlar da yine milletvekillerinin kendilerine özel olarak yaptırdıkları, üzerinde ‘milletvekili’ unvanı bulunan kağıtlar.
Bunu sordum…
Cebinden 21. dönem milletvekili kartını çıkarıp gösterdi…
TBMM Başkanı M. Ali Şahin imzalı kart… Yani yeni…
“Değişen bir şey yok, şimdiki vekillerin kartında 22. Dönem yazıyor o kadar. Daha önce olduğu gibi bize tanınan pek çok imkândan faydalanıyoruz” dedi.
Faydalansın…
KONYA’NIN BAKIŞ AÇISI
Konya’da kendisine ayrı bir bakış açısı olduğunu düşünüyor…
Bir yerel gazete, bir parti ileri geleninin röportajını yayımlayacakken vazgeçip Ahmet Işık’la röportaj yapmış… Bir başka gazetemizin ileri geleni, “Ahmet abi, sen çok sıra dışıydın, seni gözlerimiz arıyor” demiş…
Bütün bunların elbette bir anlamı vardır…
Lakin bu ‘anlamlı’ işler Ahmet Işık’ı bağımsız vekil yapmaya yeter mi, derseniz ‘yetmez’ derim… Bunu kendisine de açıkça söyledim.
O da “seçileceğimiz inancıyla yola çıkıyoruz, ama her sonuca da hazırız” dedi.
DAYIOĞLUGİL’İN KÂRI ÖPÜCÜK OLMUŞTU
Ahmet Işık bana kırılmaz… Konya’nın çok farklı bir şehir olduğunu kendisine de anlattım… Onun, Eczacı Ali Gürbüz Dayıoğlugil’le görüşmesinde büyük fayda görüyorum…
Geçtiğimiz seçimlerde Zafer’de kaldırım üstünde beni durdurup, seçileceğine kesin inandığını söyleyen Dayıoğlugil, seçimden sonra ilginç bir açıklamada bulunmuştu.
Dayıoğlugil, seçim sürecinde coşkuyla çalışmış, 102 bin broşür dağıtmış, 60 bin seçmene bizzat kendisi ulaşmış, buna rağmen 192 oy alabilmişti.
Yaşadıklarını Dayıoğlugil şu şekilde dile getiriyordu: İçimden bin oy çıkarsa bu iş tamam diyordum. Saat 6.30’a gelirken bizim sandıktan 11 oy çıkmıştı. 3 oy da mükerrerdi, yani hem bana hem partiye oy vermişler. Tamam dedim, bu iş tamam, ama olumsuz anlamda tamam! Artık diğerlerini kontrol etmeme gerek yoktu. Eşim arkadaşlarla Alaaddin Tepesi’nde oturuyorlardı. Ben de yanlarına gittim. Bir gün önce karşı binadan indirmiş olduğum 30 m2’lik portremin hayaline bakarak dondurmamı yedim ve tamam dedim, artık yorulmayacağım. Yanıma genç kızların öpücükleri kâr kalmıştı. Ne kadar şanslıydım. 30 günde kim bilir kaç kişiyi öpmüştüm. Diğer adayların böyle şanslı olduğunu hiç sanmıyorum. Bugüne kadar seçimden sonra beni gören herkes oy verdiğini ve üzüldüğünü söyledi. Bende hoş bir kara mizah olarak bu duyduklarım kaldı.
ÖĞRENDİĞİMİZ
Ahmet Işık’ı seçim anına kadar kaç kişi öper bilmiyorum.
Ama Dayıoğlugil’in sürecinden öğrendiğimiz şu: Her öpücük ‘oy’ olarak geri dönmüyor.
Işık’a birinin de bunu söylemesi lazımdı.