Ahmet Uykusuz

Ahmet Uykusuz

Konya’nın siyasetteki yeni yüzü ancak mesleğinde kendini kabul ettirmiş, çevresinde sevilen sayılan aranan bir isim, musiki eğitimi almış sanatçı ruhlu insan Ahmet Uykusuz ile Uğur Özteke görüştü

Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri-39


 

 


Ahmet Uykusuz bu haftaki konuğumuz. Her hafta olduğu gibi Sayın Uykusuz’un yine hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraf ve anılarını bu söyleşide bulacaksınız. Sohbetimiz sırasında karşımızda saçına sakalına ak düşmüş, siyasi iktidarın Konya A takımından Hac farizasını yerine getirmiş bir Mali Müşavir ile sohbet ederken, onun gençliğinde çektiği sıkıntıları ud ve musiki eğitimi aldığını çetnevirlere gittiğini biz de en yakınları gibi ilk defa duyuyor ve şok oluyorduk. Zaten babası bir ud ustası olan Sayın Uykusuz’un baba yadigârı udu hala duvarda büyük bir anı olarak asılı duruyordu.


 

 


1963 yılının 1 Mayıs günü Üçler Mezarlığı’nın yanında Yunusoğlu Mahallesi Ali Behçet Efendi Sokak’ta dünyaya gelen Ahmet Uykusuz, yine bu evde büyüdü. Babası Gazi Uykusuz bugün Köy Hizmetleri olarak bilinen ama o tarihte YSE (Yol Su Elektrik) İl Müdürlüğü’nde çalışan ve saha amiri ünvanı ile görev yapan bir işçi idi. Anne Saliha Hanım ise evinin hanımı çocuklarının anası idi. Dede Şah İsmail Uykusuz da yine YSE’den emekli idi. Yani Uykusuz ailesinin baba tarafı deyim doğru ise kökten YSE’ci idi.


BABANIN BABAANNESİ İSE TAM BİR OSMANLI HANIMEFENDİSİ İDİ


Ahmet Uykusuz söyleşimiz sırasında çocukluk yıllarına doğru geriye giderken aklına ilk gelen babasının babaannesi oluyordu. Çünkü 1978 yılında vefat eden babaanne evde oturması kalkması özellikle de evde bulunan iki geline hükmetmesi ile küçük Ahmet’in hafızasına kazınmıştı… ‘Ben daha çocuktum. Ama evde iki gelin vardı. Yani biri annem diğeri de babaannem. Ama babamın babaannesi öyle bir Osmanlı idi ki iki gelinin başına dikilir evin hizmetlerinden tutun da her hareketlerine kadar onlara hükmederdi’ diyor.


‘HAYAT’IN CİLALANMASI VE O GÜZELİM ZAKKUM AĞAÇLARI


Yine o evde yapılan temizlik, yıkanan çamaşırlar küçük Ahmet’i çok etkilemişti:


‘Evimizdeki hayat (avlu) beni çok etkilerdi. Hele hele annemlerin o ‘hayat’ı cilalamaları. Babamın babaannesinin ise,  annemlerin başında bir asker gibi dikilmesi hiç gözümün önünden gitmiyor’ diyor ve devam ediyordu: ‘Bir de o muhteşem zakkum ağaçlarımız. Annemler Kadınlar Pazarı’ndan kasaptan kemik alırlardı. Sonra o kemikleri büyük bir kazanın içinde saatlerce kaynatır suyun yüzüne çıkan yağlar bir kepçe ile toplanır gerisi çamaşır suyu yapılırdı. O yıllar tam bir yokluk ve yoksulluk yılları idi.’


LARENDE CADDESİ’NDEN GEÇER MÜMTAZ KORU’YA GİDERDİM


 ‘İlkokul çağına geldiğim zaman babamlar beni Mümtaz Koru İlkokulu’na kaydettirdiler. Babamların dairesi (YSE’yi kastediyor) Şirin Hanım Çeşmesi’nin oradaydı. Evden çıkar Larende Caddesi’nden yürüyerek geçer Mümtaz Koru’ya giderdim. Okulumuzun tâ o yıllarda bahçesinde sinema salonu vardı ve biz hafta sonları filim seyrederdik.’


1970’DEKİ O KORKUNÇ TİPİDE OKULDAN EVİ BULMUŞTUM


Okul yılları dediğimiz zaman Ahmet Uykusuz’un aklına hemen 1970 yılında yaşanan ve Konya’da hayatı durduran ölüm acılarının yaşandığı o korkunç tipi geliyordu: ‘Dışarıda müthiş soğuk ve tipi vardı. Tabii bizim ki çocukluk ne olduğunu başımıza nelerin gelebileceğini düşünemedik. Her zamanki gibi okuldan çıktık ve evimizin yolunu tuttuk. Larende’den geçtim Akçeşme İlköğretim Okulu’nun oraya filan geldim. Ama her tarafım donmuştu. Çok zorlandığım zaman dükkanlara bir girip çıkıyor ama evin yoluna devam ediyordum. Kimse de bana bir şey demiyordu. Ya da ben hatırlamıyorum. Ama tek hedefim vardı o da her zaman olduğu gibi eve gitmekti. Tabii bu arada eve geç kalmıştım. Öyle ki annemler benden umudu kesmiş herhalde bu çocuk öldü diye ağlıyorlardı. Ama en sonunda ben sağ salim evimize gelmiştim.’


ATATÜRK HAYRANI NİLÜFER HOCAMI UNUTAMIYORUM


Mümtaz Koru ilkokulundan bahsederken aklına hemen Okul Müdürü Aksekili Bekir Şeker geliyordu. Bir de eğitimi boyunca etkisi altında kaldığı ve hala unutamadığı Atatürk hayranı


öğretmeni Nilüfer Gür geliyordu. Nilüfer hocamız tam bir Atatürk hayranı idi derken: ‘Öyle ki 30 Ağustos, 19 Mayıs, 23 Nisan gibi bayram törenlerinde Atatürk denildiği zaman Atatürk ile ilgili filmler gösterilirken Nilüfer hocamız ağlardı. Konuşmalardan anlatılanlardan çok etkilenir, duygulanırdı. Kendisi gerçek bir Atatürk hayranı idi.’


İLKOKULDA MÜZİĞE OLAN İLGİMİ FARK ETTİM


 ‘İlkokula giderken en sevdiğim en başarılı olduğum ders müzik idi. Bu dersi çok seviyordum. Bu arada ilkokulda iken folklor da yaptım. Okul ile birlikte halkoyunları yarışmasında Konya üçüncüsü olduk.’


KARMA ORTAOKULU YOLU


Mümtaz Koru İlkokulu’nu bitirdikten sonra ailesi Ahmet’i Karma Ortaokulu’na yazdıracaklardı. Çünkü babası Sille Yolu üzerinde o tarihlerde yeni yaptırılan Çağdaş Sitesi’nden daire almış ve oraya taşınmışlardı…


‘Karma Ortaokulu’na şu andaki Bağ-Kur İl Müdürlüğü’nün olduğu yerden gelip giderdim. Ahmet Kaymak matematik öğretmenimiz, Ahmet Uçak ise Türkçe öğretmenimizdi. Her ikisini de unutamıyorum. Çünkü Ahmet Uçak çok sert idi. Sinirlendiği zaman gözü kimseyi görmez döverdi. Matematik dersinde ise hocamızdan almış olduğumuz matematik alt yapısının faydasını lisede üniversitede gördüm. Buralarda o alt yapı ile çok rahat okudum. Çünkü o yıllarda modern matematik müfredata girmişti. Ömer Ali Öncel ise okul müdürümüz idi.’


AKŞAM TİCARET’E GİTMEK İSTEDİM ‘KÜÇÜKSÜN’ DİYE BENİ ALMADILAR


 ‘Karma Ortaokulu’ndan sonra Ticaret Lisesi’ne gittim. Ama ben Akşam Ticaret’e gitmek istiyordum. Çünkü gündüz çalışacak gece de okuyacaktım. Kayıt yaptırmaya gittiğim zaman hiç unutmuyorum Okul Müdürü Muhittin Olgun beni biraz çelimsiz görmüş olacak ki ‘Git oğlum sen daha küçüksün. Akşamcımlar ile okuyamazsın’ diyerek beni gündüz bölümüne kayıt etti. Ortaokulu bitirdiğim yıl ise muhasebeci Kenan Özbahar’ın yanında bir yıl çalıştım.’


TİCARET LİSESİ EĞİTİMİMİN EN BAŞARILI YILLARI OLDU


-‘Ticaret Lisesi benim öğrencilik hayatımın en başarılı yılları oldu. O yıllarda çok başarılı bir öğrenci idim. Hatta lise birde okul biricisi olmuştum. Ticaret Lisesi’nde Esen Büyükşahin, Mehmet Emin Arkoç hocalarımız bizim iyi eğitim almamız için gayret gösteren bizim üzerimize titreyen öğretmenlerimiz idiler.’


Ticaret Lisesi’nden sonra yüksek öğrenimini Eskişehir Anadolu Üniversitesi’ni başarıyla bitirerek tamamlayan Sayın Uykusuz, kariyerini artık zirvede sürdürecektir.


UD ÇALMAYI BU YILLARDA ÖĞRENDİM


‘İlkokulda müziğe olan ilgim Ticaret Lisesi’ne geldiğim zaman gün yüzüne çıktı. Bu dönemde ud çalmayı öğrendim. Çünkü babam da ud çalardı. Ben de onu dinlerken büyük zevk alırdım. Artık ud çalmayı öğrenmiştim. Dönem sonlarında yapılan törenlerde, okulun kapanış gecelerinde belirli gün ve haftalarda düzenlenen törenlerde artık ud çalıyordum. Okul korolarında yer alıyordum.’


MAZHAR SAKMAN İLE MUSTAFA KAZANOVA’YI DİNLERDİM


‘Ud artık benim yaşamımın bir parçası olmuştu. Mazhar Sakman’ın yanına gidiyor ve sürekli olarak Mustafa Kazanova’yı dinliyordum. Lise dönemlerimde Konya Belediyesi Tasavvuf Musikisi Derneği’ne girdim. Sadettin Özçivi ve Necati Özçelik’ten usül, makam ve solfej dersleri  aldım. Yıl 1979 idi.’ Ahmet Uykusuz gençliğin zirvesinde, delikanlılığın damarlarında tam deli deli attığı yıllarda hem alaylı hem de mektepli bir müzisyen olmuştu.


OKUL BİTİNCE YİNE MUHASEBECİLİK YILLARI


 ‘Ticaret Lisesi’ni bitirdikten sonra hemen hayalim olan muhasebeciliğe başladım. Ama artık Musa Sunter’in yanında çalışıyordum. Yıl 1981. Musa Sunter Vergi Dairesi’nden ayrılmıştı. Müthiş bir çevresi vardı. Teşkilatı çok iyi tanıyordu. Onun çevresinden daha sonraki yıllarda çok istifade ettim. İki yıl burada çalıştıktan sonra askerlik gelip çatmıştı.’


ÖNCE SİVAS ARDINDAN BURSA’DA VATANİ GÖREV


- ‘1983 yılının Mart ayında askere gittim. Sivas 48’nci Piyade Alayı 58. Eğitim Tugayı’nda önce acemilik dönemimizi tamamladık. Daha sonra haber alma bölüğüne geçtim. Burada telli ve telsiz bölümlerinde çalıştım. Daha sonra Bursa Gemlik’te Özel Telsiz Merkez Komutanlığı’nda görev yaptım. Buraya da GATA’dan, Özel Harp Dairesi’nden kurmaylar geliyordu. Ben de artık karargah bölüğündeydim.’


TUĞGENARİLİMİZ BENİM ORDUDA KALMAMI İSTEDİ


- ‘Burada bir Tuğgeneralimiz vardı. Benimle çok ilgilendi. Hatta orduda kalmamı tezkere bırakmamı istedi. Ben de kabul ettim. Terhis olmadan 4-5 ay kurs alacak ve artık ordu mensubu olarak kalacaktım. Öyle ki emir subayı izne ayrıldığı zaman onun makamında kalıp komutanımızın telefonlarına ben bağlıyordum. Önce İstanbul’da Kağıthane’deki personel okuluna gittim. Burada kurslara katıldım, sınavlara girdim, koşulara ve testlere girdim hepsinde başarılı oldum, hepsinden geçtim. Hepsinde de başarılı olmuştum.’


TERHİSE BİR AY KALA OT YOLMAM HESAPLARI BOZDU


 ‘Artık terhisime bir ay kalmıştı. Bir ara bizden rampada bulunan otları yolmamız istendi. Bu çok zoruma gitti. Çünkü artık kendimi iyiden iyiye askerliğe hazırlamıştım. Beyin ve yürek olarak hazırdım. Ama şimdi yine bize acemi gibi orada bulunan 7-8 asker arkadaşım ile birlikte ot yolduruyorlardı. Annem babam da sürekli olarak beni Konya’ya çağırıyorlardı. İki yıldır beni bekliyorlardı. Kardeşim de Konya dışında Ankara’da okuduğu için benim Konya’ya gelmemi istiyordu. Yanlarımda olmamı arzuluyorlardı. O ot yolma işinin hemen ertesi gün tekrar birliğime döndüm. Okul komutanıma çıktım. Yeni kararımı söyledim ‘Ben kalmayacağım komutanım’ dedim ve Konya’ya döndüm. Komutanım çok üzülmüştü ama benim kararıma saygı duydu ‘peki oğlum’ dedi.’


1986’DA EVLENDİM İKİSİ İKİZ


DÖRT KIZ BABASIYIM


 ‘Askerlik dönüşü Musa Beyin yanında 4 yıl çalıştım. 1986 yılının 15 Mart tarihinde ise evlendim. İkisi ikiz olmak üzere dört kız babasıyım. Ve 1988 yılında kendime ait büromu açtım.’


MALİ MÜŞAVİRLER ODASINDA


AHMET İÇYER İLE ÇALIŞTIM


 ‘Bir dönem Mali Müşavirler Odası yönetim kurullarında yer aldım. Disiplin Kurulu’nda çalıştım. Tahmin ediyorum ki 1996-1998 yılları idi. Burada da meslektaşlarımıza yardımcı olmaya iyi hizmetler vermeye çalıştık.’


AK PARTİ’YE HASAN ANĞI İLE GİRDİM


‘Siyasete girişim ise bir tesadüf eseri oldu. Çünkü çok yoğun ve telaşeli yaşantımız sırasında siyaset ile hiç uğraşmamıştım. 2001 yılında AK Parti’nin kuruluşunda ilk kez siyasi bir karar verdim. Hasan Anğı bey aramıştı. Muzaffer abinin bürosunda bir araya geldik. MEDAŞ’ın yanındaki büroda. Bana birlikte çalışma teklifinde bulundu. Ben de kendilerinden süre istedim, Faruk Dügen, Kerim Özkul filan vardı. Ertesi gün aradılar birkaç gün düşüneyim dedim ama bana ‘tamam’ dediler ve siyasete girmiş olduk. BERA Otel’de yapılan toplantıya katıldım muhasip üye olum. 13 başkan yardımcısı vardı. Ben de Mali İslerden Sorumlu Başkan Yardımcısı oldum.’


DEDEMİN SİYAH KAYIKLI CADİLLAC’INI VE FAYTONLU DÜĞÜNÜMÜ UNUTAMIYORUM


Bizim sohbetimiz neşe içerisinde devam ederken zaman zaman da eskilere çok eskilere gidiyorduk. Mesela Sayın Uykusuz sünnet düğününü ve düğününü unutamıyordu. O günleri anlatırken o heyecanı sanki yeniden yaşıyordu.  


 ‘Dedemin kayıklı siyah bir Cadillac arabası vardı Dedem geldi mi mahallenin bütün çocukları toplanırdı. Yıl 1971-72  idi. Topraklık Mahallesi’nde idik. Bir ara dedem eve geldimi arabanın sağ ön tarafındaki bayrak direğini hep eğilmiş bulurduk. Dedem buna çok kızdı. Bu işi takibe aldı. Sonunda bayrak direğini eğen bulundu. Meğer bunu yapan abim imiş. Dedem onu öğrenince rahatladı: - ‘Neyse bunu yapan bizdenmiş’ deyiverdi. Düğünümü de faytonla yapmıştık.’


BENİ ÇETNEVİRE GÖTÜRMEK İÇİN GELDİKLERİ ZAMAN ANNEMİN VE BABAMIN MORALİ BOZULURDU


‘Bir dönem ud benim hayatımın önemli bir yerini aldı. Babamın udunu hala hatıra olarak saklarım. Eskiden çetnevirler çok meşhurdu. Beni çetnevire götürmek için araba ile evin önüne gelip korna yaptıkları zaman annem ve babam önce irkilir sonra da moralleri bozulurdu. Musiki ile epey ilgilendim. Şimdi çok ısrar edilir elime almam gerekirse yine alır çalabilirim.’


KONYA’DA ÇARPIK KENTLEŞME ÖKSÜZ DÖNEMİNDE BAŞLADI


‘Konya çok hızlı gelişti. 74’te yeni iş merkezleri oluştu, 15 yılda iş merkezleri oluverdi. Belediye Başkanı Sayın Ahmet Öksüz çok iyi çalışmalar yaptı ama ne yazık ki çarpık kentleşme de yine o dönemde başladı.’


KİTAP OKUMAYI VE NE OKUMAM GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM


 ‘Kitap okumayı, okumak gerektiğini ve neler okumam gerektiğini 1990’da öğrendim. 96 ve 98 yıllarında Umre’ye gittim. 1999’da ise Hacı oldum’ derken hafifçe tebessüm ediyordu..