Durali Göğüş
Al Sancak
Çocukken ve arkasından gençlik dönemlerimizde bizim yaş grubunun özentisi idi Rambo filmleri. Bundaki amaç o dönemin Emperyal güçlerinin belirledikleri ülkelerin neslini öz kimlikten uzaklaştırarak kendilerinin büyüklüğünü akıllara yerleştirmekti. Emperyal güçler kültürler üzerinden modernleşme, çağdaşlaşma adına zihinsel işgal senaryolarını yerli işbirlikçilerle yapmaktaydılar. Batılılaşma sevdalısı, küçüklük kompleksli senarist, yönetmen ve aktörler aydın, entelektüel ezikler, ülkenin tarihi kimliğini, inancını hedefe koyarak çağdaşlık ve inkâr üzerine beyaz perdeye aktarıp genç beyinlere enjekte ettiler. Başarabildiler mi? Hayır. Son çeyrek asırdır değişen ve gelişen dünyada uykusundan uyanan yeniden doğan bir millet var. Yıllar yılı ilk milli Tv kanalı olmasına rağmen zihinleri işgale uğramış kimliksizlerin yönetimde alt ligde bırakılan izlenmesi neredeyse sıfıra yakın bir kanal olmuştu.
Yirmi yılın sonunda ise en çok izlenen Tv durumunda şimdi. Ne olmuştu da halkın gönlüne girmişti? Hemen söyleyelim. Aslına, özüne dönük milletin ruh dünyası çizgisinde esas ve gerçek olan gönül dağını, tarihi, milli ve inancı içeren film ve dizlerle bu teveccühü kazanmıştır. Bunların sonuncusu ise ‘’Al Sancak’’ dizisi. Ülkeyi yönetenlerce desteklenen milli sinema ve dizilerin teşviki milli bir politika olarak izleyenlerce alkışlanmaktadır. Senaryo, yönetmen ve aktörlerin milli duygularla zenginleştirerek profesyonelce oynadıkları oyunculuk mükemmel üstü bir dizi. Teknolojik ve gerçek efektler, setlerin araç gereçlerle donatılması ve yüksek maliyetli çekimlerin yapılması Hollywood baronluğunu gölgede bırakıyor.
Bu, emperyalist sinema sektörüne karşı biz sizden daha iyisini yaparız demekti. Bir de içerdeki batıcılıkla kafası yoğrulmuş, kaşarlaşmış sinemacılar bu gerçeği akledebilseler, asıl kimliğine dönüp el verseler, yükseliş daha da hızlanacak. Yıllarca mazlum kanı içen vampirleri haklı gösterip kahramanlık yutturmacası ile güçlü, yenilmez görüntü veren Rambo’ların foyası, kandırmacası sona erdi. Dizlerimizle artık ecdat kahramanları Alperenlerimiz pusatları ile zalimleri dize getirip dönemin insanlığına adalet ve huzuru getireceğine şahitlik ediyor ve inanıyor. Batılıların ülkeleri ateşe attığı çok güçlü ve gizemli istihbarat örgütlerinin üstünde bir dizi var artık ’’Teşkilat.’’ Senaryo da olsa onları yerle yeksan eden dizi gönlümüzü ve güçlü olma duygumuzu genişletmekte. Yazı başlığımız ‘’Al Sancak’’ bizim bölünmez bütünlüğümüze kasteden eşkıya örgütlerine ve onların üst akıl kuklacılarına kafa tutup planlarını bozmak ve yok edilmek manasında çok güzel bir dizi.
Biz de varız diyen bu medeniyet mücadelesinin haykıran sesidir ‘’Al Sancak.’’ Bir uyanış ve diriliştir. Bu millet tarihten gelen bir misyonla İslam -Medine medeniyetinin sancaktarı olarak Anadolu’dan esmeye başlamıştır. Bu fırtına tüm mazlum milletlere ulaştığında insanlıkta bir umut ve bekleyiş hâsıl odu.
Bu diriliş rüzgârının sesi emperyalist medeniyet yamyamlarını ise korkuya gark etti. Yazımızın başlığındaki Al Sancak, liderliği doğuştan gelen, başkalarının tesiri altında kalmayan, sorumluluk alan cesur insanı temsil eder. İnsanlığın sancaktarı olan anlamları içerir. Önsezileri ve hisleri oldukça kuvvetlidir. Yok, sayılmayı sevmezler, hafife alınmayacak insanlardır. Cevapları hazır, hayat dolu insanlarıdır. Motivasyonları olağan üstüdür.
Yıllarca bu millet kendini küçük gören, uyumsuz, zayıf, sindirilmiş, teslimiyetçi bir politika üreten toplum haline getirilmişti. Son çeyrek asırda ise dirilişe geçen bu medeniyetin yeniden küllerinden doğmaya başladığına şahitlik ediliyor.
Sömürgeci batı için önceleri dikkate bile almadıkları bu yükseliş, kâbusa dönüşmeye başlamıştı. Yıllarca kendi emperyal silahları ile kuşattıkları millet uyanışa geçmişti. Neden korkmasınlar ki? Siyasi, ekonomi, kültürel baskı ve algıyla kontrol ettiklerini zannettikleri milleti çökertememişlerdi. Köleleştirmek için yıllarını verdikleri bu milleti, insan hakları, demokrasi, ifade hürriyeti gibi aldatmaca ve yalanlarla aldatamadıklarını görmüşlerdi.
İslam’ın ve Medine medeniyetinin Al sancağını Kur-an’ın mesajını taşıyan millet yüzüncü yılında tekrar dirilişe geçmiş ve ‘’Al Sancağı’’ tekrar şaha kaldırmıştı. Yerli ve milli savunma silahları, milli kavram ve sembolleri ile dizilerle gerçek tarihimizin sinema üzerinden ayağa kaldırılması son derece önemliydi. Bu yapımlar ve atılımlar bizi, dünyanın gelişmiş ve söz sahibi ülkeleri ligine yükseltmişti.
Son zamanlarda bu milletin dirilişine sabotajlar arttığına şahidiz. İç saldırılarla yıkamayacaklarını anlayan emperyalistler, şeytan medeniyetinin vampirleri yeniden saldırıya geçtiler.
Kendi yaşamları için kan ve gözyaşından beslenen vampir medeniyet porfiria (kansızlık) hastalığıdır bu.
İngiliz The Ekonomist, ABD Bloomberg, Almanya Stern Dergisi
Kutsallara saldıran batılı alçakların hedefi Kur-an’ ın sancaktarı olan millet ve liderini yıkmak. Körleşmiş kölelerle emperyal kontrollü idarecileri getirmek hedefleri. Bunu nerden anlıyoruz? Saldırı okları bu çağın lideri ve Al sancağı taşıyan millete doğru olduğundan. O zaman durmak yok, lider ülke yolculuğuna devam. Ne dersiniz?