Durali Göğüş
Akıl ve Vicdanların Sömürülmesi
Arzu ve korkuların seni esir etmek için kalbinde konuşlandırılmış. Bu da birilerinin birileri üzerinden egosunu besleme iştahını kabartıyor. Peki, bunu hangi metotla yapabilir. İnsan bunu fıtrat gereği verilmiş en kıymetli nimeti olan “aklını” devreye sokması ile gerçekleştirebilmekte. Rabbimizin doğuştan özgür olarak var etmiş olduğu bizler, arzu ve korkularımızın tercihi ile esareti de kendi elimizle seçmiş oluyoruz. Üstün varlık olarak halk edilen insanı kabullenmeyen şeytan, tam burada devreye giriyor. İnsan aklını çelme tekniğiyle kendisine asker olarak seçtiklerinin aklını işgal ediyor ve kullanmaya başlıyor.
Sürekli onların akıllarına ve nefislerine sızarak, zevk-u sefa, para, makam, mevki, şan ve şöhret noktasından beslemekte. İnsanın yaratılış evresini bildiğinden yaklaşımlarında zaaf ve zayıflıklarından süzülerek akla yerleşiyor. Bu da tabii ki şeytani aklı zuhur ettiriyor. Kendine emir eri gönüllüler ordusu kuruyor bir bakıma. Bu sefer bu akıllar da kendilerinden olmayanlara aldıkları emir kodları ile hükmetme saldırıları başlatıyorlar.
Dedik ya şeytani akıl öncelikle esaretine alacağı aklı tanıma işine giriyor. Köleleştireceği aklın kendi aklı ile aynı akıl olduğu sahtekârlığı ile yaklaşıyor ve kendine onu dost, arkadaş ve yoldaş olarak kabul ettiriyor. Bazen devrimcilik, eşitlik, emek kandırmacası, bazen rejim korumak adına bazen mili ve dini duygular kanallarından yol buluyor. Öyle ki kutsal mekân ve siluetleri kullanmada hiçbir ölçü tanımıyorlar. Sonrasında elde edeceği aklı, esas olan kendi aklının dümen suyuna yavaş yavaş kanalize ediyor.
Hedeflediği aklı ırk, dil, emek, din gibi duygusal zincir halkaları ile prangaya alıyor. Küresel şeytani akıl!..
Fransız Filozof Andre Lalende deyimi ile;
‘’Karşısındakine ‘’Oluşturucu Akıl” kendisine bağımlı, taklitçi, yaratıcı ve üretici yetenekten yoksun pasif köle ruhlu “oluşturulmuş akıllar” üretmektedir.
Burada şeytani akıl sosyolojik yaşamda siyasi, ekonomik, ideolojik sınıflar oluşturarak hükmetme yöntemi ile akılları sömürü çarkını işletmeye başlıyor. Etnik köken, milliyet, mezhepsel ve dini kutsallar üzerinden aklını kiraladıkları ile kontrollü takımlar oluşturuyor. Birilerini inanç esaslarını çarpıtarak sınırlar çizerek, sorgulamayan akıllarla gönüllü saf insanları sömürüyor.
Onların, itaat kültürü, vicdan, merhamet damarından girerek akıllarına hükmeder ve kullanır. Sömüren akılların menfaat ve çıkarı için her türlü yol mubahtır ve buna uyacak kafayı hemencecik bulurlar. Her kanaldan, yönden sızma, ele geçirme metotları vardır ’’Oluşturulacak akıllar’’ için. Sömüren aklın hali ‘’kan emici asalak’’ gibi ötekilerin akıllarını sermaye olarak kullanabilme halidir.
Ebetteki ortak sosyolojik grup, akım, yol, nizam, akıl oluşumları olacaktır ve elzemdir. Bu inkârı mümkün olamayan bir realitedir. Çünkü insan sosyolojik bir varlıktır. Önemli olan rol alınan hareket ve yaşamın içindeki yanlışların, hataların, eksiklerin tespiti, eleştirisi, çözümü ve mücadelesinde gözü açık, net bir duruş sergileyebilmektir.
Oluşturulmuş yapıların içine sızan kuşların mevsimsel göçü misali, dönemsel gücün istikametinde el etek öperek, otostop yolcusu gibi oradan oraya uçarlar. Bugün içinde bulunduğumuz çağda eşik aşındıran yolcuların sayısı çoktur.
Dünya dediğimiz bir kürede yaşam süren bizler için en kıymetli hazine olan akıl sağlığımızı korumanın şifresi Rabbimizin çizgisinden çıkmamaktır. Yukarıda değinmiştik, şeytani akıl en çok imanı yaşam üzerindeki akılları hedefine koyar.
Aklının işgaline, kiralamasına, köleleşmesine karşı uyanık olmalı. Üst akılın aparatı olmamalı. Kontrollü akıl konumundan kendisini kurtarmalı. Samimiyet, istikamet ve doğruları analiz etmeli. Yanlış, hatalı ve eksik yönleri tetkik etmeli, sorgulamalı, araştırmalı yanlışı doğruya dönüştürme azmi ve kararlılığında mücadele etmeli. Faydalı, yararlı ameller noktasında ortak akıl sahipleriyle birlikte eyleme destek vermeli, uygulamalı.
Gemisini bir okyanus yolculuğuna süren kaptanı düşünelim. Denizde rotasını günler öncesinden çizer aylarca sürecek yolun rüzgârını, dalganın boyutunu, iklimini hesap eder de gider. İnsan da birleşik akıl olgusu girişimde dernek, kulüp, vakıf, cemaat, stk, kurum kuruluş, odalar ve teşekküller oluşturmuş. İnsanoğlu zihinsel ve akli olarak nerede ise hesap ve kitabını ilkeler, değerler ölçeğinde araştırmalı, eleştirmeli, yarar, fayda getirisine götürüsüne bakmalı.
Kimsenin zenginliğine, makamına, şöhretine, nüfuzuna, kılık kıyafetine yaşayışının görseline aldanmamalı. Aklını ve kendini sömüren, yalan, dolandırıcı düzenbazların akılları peşine takılıp yol yürümemeli. Çünkü üst akıl onu işi bitince başka sömürdüğü akıllarla yer değiştirecektir.
Menfaat ve gelecek kaygısı ile ‘’Oluşturulmuş Akıl’’ feraset ve cesareti kuşanmalı, esaretten kurtulmak için üst akılın kontrolündeki prangadan kurtarmalıdır kendisini. Yoksa toplumsal çevrede kıymeti harbiyesi, kredisi aşağıya doğru ivme kazanır. Körleşmiş ve köleleşmiş “Oluşturulmuş Akılları” için kaçınılmaz sonuç bu olacaktır. Tarih bu örneklerle dolu çünkü…