Alman yargısı NSU'nun karanlık bağlantılarını aydınlatmada başarısız kaldı

Alman yargısı NSU'nun karanlık bağlantılarını aydınlatmada başarısız kaldı

2000-2007 yıllarında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi terör hücresi NSU'nun karanlık bağlantıları 5 yıldır aydınlatılamıyor- NSU'nun işlediği cinayetlerin üstünün örtüleceği şüphesi ağırlık kazanmaya başladı. - Neonaziler tarafından öldürülen Enver Şimş

BERLİN (AA) - Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün karanlık bağlantıları 5 yıldır aydınlatılamıyor.

2000-2007 yılları arasında 8’i Türk 10 kişiyi öldüren Neonazi terör hücresi NSU, 4 Kasım 2011’de ortaya çıkarılmıştı. Aradan geçen beş senede, terör örgütünün bağlantıları aydınlatılamadı, cinayetlerin üstünün örtüleceği şüphesi ağırlık kazanmaya başladı.

Neonazi terör örgütü tarafından 2000 yılında öldürülen Enver Şimşek’in ailesinin avukatı Seda Başay Yıldız, örgütünün adının ilk kez duyulduğu 4 Kasım 2011’den bu yana cinayetleri aydınlatmak için birçok söz verildiğini ancak bunların yerine getirilmediğini söyledi.

Yıldız, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Başbakan Merkel sözünü tutmadı. Yakınları NSU tarafından öldürülen müvekkillerimiz büyük bir hayal kırıklığına uğradı.” dedi.

NSU’nun hayattaki tek üyesi Beate Zschaepe ile ona yardım ve yataklık eden 4 kişinin halen Münih’te yargılanmaya devam ettiğini hatırlatan Yıldız, “Münih’teki dava sonuçlanınca ‘biz bunu çözdük’ denilecek ve kapatılmaya çalışılacak. Oysa bu cinayetlerin sadece 3 kişi işlemiş olamaz, terör örgütü ağını ve devletteki bağlantıları gün ışığına çıkartamadık.” şeklinde konuştu.

NSU terör hücresinin Almanya’nın farklı kentlerinde düzenlediği saldırılarda kurbanları kimin, nasıl seçtiği, cinayetlerin nasıl planlandığı sorularına hala cevap alamadıklarını belirten Yıldız, “Biz avukatlar olarak cinayetlerin işlendiği kentlerde bu üçlünün irtibat içerisinde oldukları kişiler, Neonaziler olduğunu düşünüyoruz.” ifadesini kullandı.

- Muhbirlerin dosyaları verilmiyor

1990’lı yılların sonunda yer altına inen NSU terör hücresi üyelerinin etrafında daha önce çok sayıda muhbir bulunduğuna dikkati çeken Yıldız, “Devletin muhbirlerinin bu üçlüyle bağlantılı ve iletişim içerisinde olduklarını artık biliyoruz. Ancak ısrarla muhbirlerle ilgili dosyaların olduğunu bilmemize rağmen bize dosyalar verilmiyor.” diye konuştu.

NSU hakkındaki soruşturmayı yürüten Federal Başsavcılığı eleştiren Yıldız, müdahil avukatların talep etmelerine rağmen kendileriyle birçok bilginin paylaşılmadığını savundu.

Almanya’da savcıların Adalet Bakanlığına bağlı olduklarını hatırlatan Yıldız, “Bağımsız yargıya, mahkemeye müdahale edilsin demiyoruz. Ancak Adalet Bakanı Heiko Maas’tan savcılara, bizlerle bilgilerin paylaşılması talimatını vermesini istiyoruz. Bu yargıya müdahale değildir. Bu zaten olması gerekenin yapılmasını sağlamaktır.” şeklinde konuştu.

- Devletin sorumluluğu gizleniyor

Dosyaların müdahil avukatlardan gizlenmesinin şüphelerinin gerçek olduğu düşüncesini güçlendirdiğini aktaran Yıldız, şöyle devam etti:

“Eğer saklanacak bir şey yoksa, devletin bir sorumluluğu yoksa, neden gizleniyor dosyalar bizden? Kanımca devletin çok büyük hataları ve ihmalleri var. İstihbarat birimlerinin aldıkları bilgileri, emniyet güçlerine iletmeme gibi ciddi ihmalleri söz konusu. Devletin ihmali, hatalarıyla ilgili dava açmak mümkün. Ama işte bu delillere, güçlü dayanağa ihtiyacımız var. Ama vermiyorlar işte. Devlet ve sorumlular aleyhine dava açmamızı engellemeye çalışıyorlar.”

- Tehlikeli aşırı sağcı yapılar

NSU terör örgütü tarafından 2006'da öldürülen Halit Yozgat’ın ailesinin avukatı Doris Dierbach ise AA muhabirine yaptığı açıklamada, aşırı sağcı yapılarla ilgili endişelerini ifade etti.

Dierbach, “Aşırı sağcı, nasyonalist yapılarla ilgili sorun dışa kapalı, şeffaf olmamaları. Bir kısmı muhbir olarak da faaliyet gösteriyor ve makamları parmaklarında oynatıyor. Bu yapıları aydınlatmak çok güç. Ama gün ışığına çıkarmayı başardığımız bilgiler de var. Örneğin NSU’nun aşırı sağ, nasyonalist çevrelerde yer aldığı, destekçileri olduğu, yalnız hareket etmediklerini öğrendik. Soruşturmalar devam ediyor. Ben bu araştırmaların devam edeceği kanaatindeyim.” dedi.

NSU’nun ortaya çıkmasının ardından, Almanya toplumunda ırkçılık ve aşırı sağ konularında çok daha ciddi bir farkındalık oluştuğuna dikkat çeken Dierbach, “Aşırı sağ ile mücadele etmemiz gerektiği, toplumun liberal ve insan haklarına saygılı olması için çabalamamız gerektiği çok daha iyi kavrandı.” ifadesini kullandı.

- NSU’nun karanlık bağlantıları

Almanya’da 2000-2007 yıllarında 8 Türk vatandaşının öldürüldüğü cinayetler uzun süre karanlıkta kalmış, medya cinayetlerin arkasında mafyanın ya da ailelerin olduğunu öne süren haberler yapmıştı.

NSU'nun varlığı ve Türkleri hedef alan cinayetlerin arkasındaki yapı olduğu 4 Kasım 2011’de bir dizi tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı. Terör örgütünün üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, terör örgütü üyelerinin intihar ettiği öne sürülmüştü.

NSU'nun üç üyesinden biri olduğu iddia edilen Beate Zschaepe, soygunun ardından hücre evini ateşe verdikten sonra polise teslim olmuştu.

Zschaepe, halen Münih’te devam etmekte olan NSU davasında yargılanıyor, ancak cinayetlerle ilgisi olmadığını iddia ediyor.

Uzun süre boyunca sessiz kalma hakkını kullanan sanık, davanın eylül ayında görülen 313'üncü duruşmasında ilk kez sözlü ifade vermiş, artık aşırı sağcı düşünceye inanmadığını iddia etmişti.

Ancak Zschaepe, NSU örgütünün cinayetlerini aydınlatabilecek herhangi bir itirafta bulunmamıştı. Neonazi terör örgütünün uzun yıllar Alman güvenlik birimleri tarafından tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya’da büyük tartışmalara yol açmıştı.

Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatında (BfV) aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011’den birkaç gün sonra imha edilmesi de büyük kuşku uyandırmıştı.

Son beş yıl içerisinde NSU hakkında bilgilere sahip olan ve tanıklık yapması beklenen 5 kişinin şüpheli şekilde ölümleri kamuoyunda şüpheleri artırıyor.

Skandal nedeniyle geçmişte istihbarat servisinde bazı üst düzey isimler istifa ederken, bugüne kadar hiçbir resmi yetkili hakkında dava açılmamış olması eleştirilere neden oluyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı