Altan, muhafazakarlara çattı
Ahmet Altan, bugünkü yazısında hem Kanuni'ye hem de muhafazakarlara sert eleştiriler yöneltti.
Show TV'de yayınlanacak olan ve Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatının anlatıldığı 'Muhteşem Yüzyıl' ortalığı karıştırdı. Ahmet Altan, bugünkü yazısında hem Kanuni'ye hem de muhafazakarlara sert eleştiriler yöneltti. Taraf Genel Yayın yönetmeni Ahmet Altan, Taraf Gazetesi'nde yayınlanan yazısında dindar ile muhafazakar arasındaki farkı da açıklayarak, Kanuni Sultan Süleyman ile ilgili iddialara yer verdi.
İşte Altan'ın bugünkü yazısından bölümler...
Dindar ile muhafazakâr
Biliyorum, yılın ilk sabahı için biraz ağır bir başlık oldu.
Ama ben yılbaşılardan, böyle toplu kutlamalardan pek hazzetmem.
Yılın ilk sabahı, “bol limonlu bir domates suyu var mı”, “benim Alka-Seltzer’im nerede”, “bir soğuk bira açar beni” diye başağrıları içinde uyanan akşamdankalmalardan pek olmam.
Benim bugün anlatmak istediklerimin asıl muhatapları da zaten dün geceye de, bu sabaha da öyle fazla anlam yüklemeyen, geceyi içkisiz, sabahı ayık geçiren dindar ve muhafazakâr kesim.
Genellikle ben “dindar” ve “muhafazakâr” sözcüklerini eş anlamlı kullanıyorum.
Aslında bu bir hata.
Bu iki özelliğin birarada görülmesine sık rastlanır ama dindar ile muhafazakâr arasında bazen çok büyük farklar ortaya çıkıyor.
“Dindar” dendiğinde benim ilk aklıma gelen “dürüst ve içten” bir insan.
Dürüst ve içten olmadan gerçek bir dindar olunamayacağına inanıyorum.
Muhafazakârlar ise her zaman “dürüst ve içten” olamıyorlar.
Onları dürüstlükten uzaklaştıran ise içlerinde barındırdıkları “milliyetçilik” damarı.
Yeryüzünde hiç kimse, kendi ırkının, kendi kavminin altı milyar insan arasında “en iyi ırk, en akıllı ırk, en dürüst ırk, en cesur ırk” olduğunu, geçmişinin diğer bütün ırkların ve kavimlerin geçmişinden daha parlak, daha övünülecek bir geçmiş olduğunu “yalana sapmadan, tarihi çarpıtmadan” savunamaz.
Tanrının yeryüzündeki bütün kullarını eşit yarattığına inanan, “yaradılanı yaradandan ötürü seven” hiçbir dindar da zaten kavmiyetçiliğe, ırkçılığa sapmaz, sapamaz.
Altan yazısının devamında özetle şunları söylüyor...
"MUHAFAZAKARLAR İÇTEN DEĞİL''
"Dindar" dendiğinde benim ilk aklıma gelen "dürüst ve içten" bir insan. Dürüst ve içten olmadan gerçek bir dindar olunamayacağına inanıyorum. Muhafazakarlar ise her zaman içten olamıyorlar. Onları dürüstlükten uzaklaştıran ise içlerinde barındıkları "milliyetçilik" damarı."
"DİNİN DÜRÜSTLÜĞÜNE UYMAZ"
- "Kemalistler Atatürk'ü ve Cumhuriyet'i tabulaştırıyor. Muhafazakarlar ise Osmanlı'yı. Şimdi kendini dindar olarak da gören muhafazakarlara sormalıyız, makamı payesi sıfatı ne olursa olsun "bir kulu" tabulaştırmak onu dokunulmaz, tartışılmaz kılmak , onu "diğer kullardan" ayırmak "zaafsız" addetmek, dine dinin dürüstlüğüne eşitliğine uyar mı?"
KANUNİ HAKKINDA İDDİALAR!
Ahmet Altan yazısının devamında Kanuni Sultan Sülayman ile ilgili iddialarda da bulunuyor. İşte o iddialar;
- "Kanuni dizisinde "eşcinsel sahneler" olmasına kızan muhafazakarlar önce "makbul" sonra "maktul" olan İbrahim Paşa'yla daha ilk gençliklerinden başlayan ilişkilerinin ne tür bir ilişki olduğunu sanıyorlar.
- Bir haremi olan birinin kadınlara düşkün olmadığına inanmak mümkün mü? Kanuni'nin kaç kadından kaç çocuğu olduğu biliyor musunuz?
- Böyle ilişkileri bugün biri yaşasa bunu hoşgörecek misiniz yoksa Osmanlı padişahlarının her yaptığını kutsal mı kabul ediyorsunuz?
- Kanuni Sultan Süleyman'ın "En yiğit, en akıllı, en cesur" oğlu olarak görülen Mustafa'yı padişah otağının girişinde boğdurması ve oğlunun öldürülmesini bir perde arkasında izlemesi size bu padişah hakkında ne söylüyor?"