Alzaymırlı yakını olan bireyler bu poliklinikte farkındalık kazanıyor

Alzaymırlı yakını olan bireyler bu poliklinikte farkındalık kazanıyor

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, açtığı "Alzheimer Hasta Yakını Polikliniği"nde hasta yakınlarını buluşturarak hem bilgi alışverişinde bulunmalarını hem de hastalarının ya

İSTANBUL (AA) - ELİF KÜÇÜK - Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, hizmete soktuğu "Alzheimer Hasta Yakını Polikliniği"nde hasta yakınlarını bir araya getirerek birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunmalarını sağlamanın yanı sıra hastalarının yaşam kalitelerini artıracak farkındalığa erişmeleri için onlara destek veriyor.

Beynin zihinsel ve davranışsal işlevlerinin bozulmasıyla ortaya çıkan demans (bunama) hastalığının en yaygın görülen tipi olan alzaymırın risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, yaşlanma, kafa travmaları, uzun süreli depresyon varlığı, kronik alkol kullanımı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve şeker hastalığı bulunuyor.

Başta bellek olmak üzere sosyal faaliyetler, günlük işlevler ve davranışlarda bozulmayla kendini gösteren alzaymır, "erken", "orta" ve "ileri" şeklinde 3 evreden oluşuyor.

Basit unutkanlıklarla başlayan hastalık, zamanla gündelik hayatı etkileyecek tarzda unutkanlık, zamanı ve yerleri karıştırma, konuşma ve anlamada zayıflama, eşyaları kaybetme ve bunlarla ilgili başkalarını suçlama, sosyal aktivitelerden çekilme ile kişilik ve davranış değişiklikleri gösterme gibi belirtilerle seyrediyor.

Alzaymırı önleyen ya da tamamen geçiren bir tedavi yöntemi henüz bulunmazken, ilerleme hızını yavaşlatmak ve şiddetini azaltmak için erken tanı ve tedavi önem taşıyor.

- "Alzaymır paylaştıkça azalır"

Zaman içerisinde temel ihtiyaçlarını gideremeyecek derecede bakıma muhtaç hale dönüşen hastaların elinden kimi zaman eşi ve çocukları kimi zaman da yakın akrabaları tutuyor.

Adeta bebek büyütür gibi özveri gerektiren bakım sürecinde, yakınların hastalarına sabırlı ve şefkatli davranması, onlarla empati kurması gerekiyor.

Hastalığı yaşayan kişi kadar bu süreçten etkilenen, hastalarını bir dakikalığına dahi yalnız bırakamayan, başkasına emanet edemeyen, yaşantılarını onlara göre şekillendiren ve sosyal hayattan uzaklaşan bakım verenlerin, alzaymırı bütün yönleriyle bilerek yakınlarının ne yaşadığını anlayabilmeleri, süreci doğru yönetebilmeleri ve dünya üzerinde bunu yaşayanın sadece kendileri olmadığını görebilmeleri adına uzman kişilerden destek almaları önem taşıyor.

Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız da "alzaymır paylaştıkça azalır" düşüncesiyle 2 yıl önce "Alzheimer Hasta Yakını Polikliniği"ni ücretsiz hizmete açtı.

Her salı 2 saat boyunca 8 ila 10 hasta yakınını bir araya getiren Yıldız, rahatlamak ve çözüm bulmak için dertlerini paylaşmalarına ve bilgi alışverişinde bulunmalarına yardımcı oluyor.

Yakınlardan hastalarının sağlık durumuna ilişkin gelişmeleri de dinleyen Yıldız, onlara alzaymırın seyri hakkında bilgi vererek, uzun ve engebeli bu yolda sergilemeleri gereken davranışlara dair tavsiyelerde bulunuyor.

- "Aile süreci iyi yönetemezse hastalık daha şiddetli ilerliyor"

Prof. Dr. Yıldız, AA muhabirine, 10 demans hastasından 7'sinin alzaymırlı olduğunu belirterek, rahatsızlığın başladığı andan itibaren sürekli ilerlediğini söyledi.

Hastalık riskini artıran en önemli faktörün yaş olduğunu ve Türkiye'de de beklenen yaşam süresinin çok arttığını aktaran Yıldız, ülkede 600 bin civarında hasta olduğunu düşündüklerini kaydetti.

Yıldız, dünyada bu sayının 100 milyon civarında olduğuna işaret ederek, "Hastalık görülme oranı eski yıllara göre neredeyse yüzde 100'ün üzerinde artmış durumda. 65 yaşında yaklaşık yüzde 10 iken 85 yaş civarında yüzde 25'lere, 95'te ise yüzde 50'lere çıkıyor. Yani, 95 yaşındaki 4 kişiden 1'i alzaymır." dedi.

Alzaymırın bir kişinin değil, ailenin hastalığı olduğunu belirten Yıldız, "Hasta yakınlarına destek olmak, onları güçlendirmek, risk altında oldukları için hastalıktan koruyucu eğitimler vermek çok önemli. Bu gerçekten tedavinin bir parçasını oluşturuyor. Çünkü onların desteği hastanın yaşam kalitesini etkiliyor. Hasta yakınları olayı pozitif ele alır ve akıllıca davranırlarsa hastalık semptomları çok daha yavaş ilerliyor, daha az ilaca ihtiyaç oluyor. Hastanın yaşam süresi artıyor. Aile süreci iyi yönetemezse hastalık daha şiddetli ilerliyor ve kısır döngüye giriliyor. O yüzden hasta yakınlarını desteklemek çok önemli." değerlendirmesinde bulundu.

- "Psikoterapi gibi"

Gülsen Babacan Yıldız, Türkiye'deki nöroloji kliniklerinde hasta yakını polikliniği bulunmadığını, böyle bir polikliniği ilk açanın kendileri olduğunu söyledi.

Polikliniğin hasta yakınlarına katkısından bahseden Yıldız, "Hastası olduğunda zannediyor ki sadece onda var. Başka birinde de aynısını görünce, nispeten rahatlıyor. Herkes birbiriyle tanışıyor. Whatsapp grubu kuranlar var. 'Benim hastamın şu semptomu var. Sen ne yapıyorsun?' diye kendi aralarında fikir alışverişi oluyor ve inanılmaz güzel dostluklar kuruluyor. Poliklinikten çıkınca da birbirleriyle görüşmeye devam ediyorlar. Onlarla birebir konuşuyoruz, neler yapmaları gerekiyor anlatıyoruz. Psikoterapi gibi oluyor." ifadelerini kullandı.

- "Devamlı eğitim alacağız"

Poliklinikteki eğitimlere katılan hasta yakını Yusuf Özkaya, demans ve parkinson hastalığıyla 4 yıldır mücadele eden 86 yaşındaki babası Sadettin Özkaya'ya annesiyle baktıklarını söyledi.

Hastalığın ilk evrelerinde babasının koku kaybı yaşadığını ancak bunun alzaymırla ilgili olduğunu anlamadıklarını belirten Özkaya, eve kapanma, agresif davranma, garip hikayeler anlatma şeklinde devam eden belirtiler üzerine hastaneye başvurduklarını anlattı.

Özkaya, alzaymırlı bir hastanın yakını olmayı, "eğitim süreci olmayan bir çocuğa sahip olmak" şeklinde tanımlayarak "Sürekli ilgilenmeniz gerekiyor. Temizliği, beslenmesi... Baya yoğun bir tempo oluyor. Özellikle yanında devamlı kalan bir kişi için." değerlendirmesinde bulundu.

Poliklinik sayesinde alzaymır konusunda farkındalık sahibi olduklarını aktaran Özkaya, "Devamlı eğitim alacağız. Çünkü yaşadığımız sürece bu tip sıkıntıların olma ihtimali gözüküyor. Bizim için terapi gibi." diye konuştu.

- "Keşke daha önceden gelseydim"

Özkaya'nın 73 yaşındaki annesi Rukiye Özkaya da 47 yıldır evli olduğu eşinin ilk zamanlarda normal bir hastalığı varmış gibi düşündüklerini anlattı.

"Yakını ben, akrabası ben, seveni ben. Sağ olsun çocuklarım da destek oluyor." diyen Özkaya, "Hanım olarak değil, arkadaş olarak bütün gün gerekeni yapıyorum. İnsan sevdiği için her şeye katlanıyor." ifadelerini kullandı.

Rukiye Özkaya, poliklinik sayesinde daha güçlü ve daha bilinçli olduklarının altını çizerek, "Ne yapacağımızı bilemedik mi öğrenecek bir rehberimiz var. Keşke daha önceden gelseydim, bazı yanlışlarla karşılaşıncaya kadar doğruları yapıp netice almamızı sağlardım." dedi.

- "Bu hastalıkla sabrı öğrendim"

İleri seviye alzaymır hastası olan 82 yaşındaki annesine bakan Hatice Uzun ise çalışkan, sosyal ve insanları seven biri olarak anlattığı annesinin hasta olduğunu uzun zaman sonra kabullendiğini söyledi.

Uzun, "Bu hastalıkla sabrı öğrendim. Bir şey siyahsa ama o beyaz diyorsa beyaz diyeceksiniz. Başka çare yok. Yemeğini yönlendireceksiniz. Yalnız başına bırakmayacaksınız." diye konuştu.

Prof. Dr. Yıldız ile devamlı görüştüğünü ve nasıl davranması gerektiğine dair kendisinden bilgi aldığını aktaran Uzun, poliklinikten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Kaynak:Haber Kaynağı