Amerika’nın şemsiyesi altında gölgelenirken
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak Amerika'nın şemsiyesi altında 'İslâmcılık' yapmaya çalışanları yazdı.
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak Amerika'nın şemsiyesi altında 'İslâmcılık' yapmaya çalışanları yazdı.
İşte o yazı;
Amerika’nın şemsiyesi altında gölgelenirken
Hani derler ya, “Borç alan emir de alır” diye. “Kimin ekmeğini yiyorsanız, onun kılıcını çalarsınız” diye de bir söz vardır. Amerika’nın şemsiyesi altında gölgelenerek yapacağınız İslamcılık, ABD’nin çizdiği çerçevenin dışına çıkmaz.. Çıkamaz! “Zalimlere yardım etmeyin, sonra ateş size de dokunur” denmiştir.. Laden’i hatırlayın!
Üsame b. Laden, ABD’ye gidip gelmiyor mu idi! Hatta Afgan cihadına, Stringerleri ABD’den alıp gelen Üsame b. Laden değil mi idi! Usame b. Laden ailesi hem de Neoconların kalesi sayılan Cumhuriyetçi Parti’nin seçtiği başkan G. Bush değil mi idi? Peki ne oldu da, Sovyetlere karşı Afgan direnişine destek veren ABD, hem de Demokratların iktidara gelmesinden sonra düşman ilan edildi..
Dönelim şu Yasin El Kadı hikayesine. Hani şu başbakanın kefil olduğu kişi!. Suçunun büyüklüğü anlaşılıyor. Kadı ailesi Muhammed Kutup ve Seyyid Kutup’un ailesine de sahip çıkmış.. Ama Usame b. Laden Sovyetlere karşı Afgan cihadına karşı destek için Stringerleri nereden ve kimden almıştı: G. Bush, yani ABD devletinden..
Peki ABD bu silahları hayrına mı verdi! Hayır! Usame bu füzelerin parasını, Suudi Arabistan’dan Afgan cihadına destek için kendisine verilen paralardan ödedi.. O paraların arasında Yasin El Kadı’nın çekleri de vardı. Ama daha sonra ABD Laden’i El Kaide olarak yaftaladı; ki, başlangıçta Afganistan mücahidlerine karşı Taliban’ı desteklemişti. Yani Laden’i desteklediler.. Laden’in desteklediği mücahid ofisinin bütün donanım parasını alarak Laden’e teslim eden de ABD idi. Sonradan öğrendik ki, dış ülkelerden gelen bütün mücahidlerin listeleri bu bilgisayarlardan klonlanmış ve bunların çoğu bir şekilde kendini Guantanamo’da buldu.
Yani demem o ki, G.Bush’un ipiyle kuyuya inenler ya kuyuda buldular ya da dışarı çıkarıldıklarında o ip ellerine ayaklarına, boyunlarına dolandı..
Yasin el Kadı, BİM’de ABD’nin “özel” şirketlerinden Merrill Lynch’in ortağı değil mi idi? Peki ne oldu. Merrill Lynch, ABD istihbaratından bilgi almadan dış bir ülkede bir başka yabancı ile ortaklık kurar mı? Cüneyt Zabsu gibi bu işleri bilen biri böyle bir yanlış yapar mı?
Cemaate derim ki, Yasin el Kadı’ya bak, kendi geleceğini tahmin et. Ya da Laden/El Kaide hareketi de buna bir başka örnek..
Bugün birileri hâlâ Yasin El Kadı üzerinden iktidarı ve Fatih Saraç’ı vurmaya çalışıyor. Benim bildiğim BİM olayından sonra Fatih Saraç ile Yasin El Kadı arasında hiçbir ticari ilişki olmadı.. Fatih Saraç şimdi Cinerlerle başka bir projede işbirliği yapıyor..
Fatih Saraç’ın Yasin El Kadı ile ortak olduğu döneme ilişkin bütün mali ve hukuki işlemler yargı denetiminden ve idari denetimden geçti ve hiçbir suç bulunmadı. Takipsizlik kararı verildi ve on yıldır da Fatih Saraç’la Yasin El Kadı arasında hiçbir ticari ilişki kalmadı. Yasin El Kadı, BM tarafından da takibe alınmış, incelenmiş ve aklanmıştır.
Fatih Saraç’a sordum diyor ki; “Ben hayatım boyunca, ortağı bulunduğum şirketler dahil, merkezi hükümetten ya da belediyelerden iş almadık, ihaleye de girmedik. Açık, şeffaf ve net bir iş hayatımız oldu..”
Bunları niye anlatıyorum biliyor musunuz, birilerine diyorum ki, eski dostlarınıza ihanet etmeyin, yeni dostlarınıza güvenmeyin! Sonra geri döndüğünüzde, peşinizden kovalanırken sığınacak kapı bulamazsınız! Ebu Müslim-i Horasanî (718-755). Asıl adı Abdurrahman’dır. Ebu Müslim künyesi ile tanınmış ve meşhur olmuştur. Şu sözler ona aittir: “Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
El ekmeği aş olmaz, alemin kızı eş olmaz! Kimileri Tanrıyı kıyamete zorlarken, kimileri, o da bizimkiler olsa gerek, Tanrı’yı iktidara zorluyorlar.. Aralarında çelişki yok aslında. Tencere-Kapak ilişkisi. Hepsi o kadar! Timur, “Benim katlanmak zorunda olduğum güçlükler, benden sonrakiler için baht kaynağı olsun” der..
Aslında ABD’nin Paralel devlet projesi yanlış bir proje idi. Onlar da başlarına iş aldı. “Baba hırsız tuttum”, “bırak oğlum”, “Baba hırsız beni bırakmıyor”.. Paralel devlet ABD’nin paçasını zor bırakır!
Koca bir İslam dünyasını, İslam dünyasında dışlanmış bir cemaat organizasyonuna mahkum edeceksin, buna da büyük siyaset diyeceksin! Amerika gelinen noktada deşifre olan planı ile, zavallı konuma düştü. Aynı yanlışı tezkerede yaptılar. Bugün gelinen nokta ise daha acınası bir durum!
ABD ve Paralel yapı, başkalarına kızacaklarına, nerede yanlış yaptık diye düşünseler daha iyi ederler.. Çelik ağlarla ördüklerini zannettikleri dünya meğer pamuk ipliği de değil, örümcek ağı imiş..
Şimdi, ileriye gitme çabasından vazgeçip geri dönüş yolunu arasalar daha iyi ederler. Çünki yarın bu iş Türkiye sınırları içinde kalan bir kriz olmayacak, ABD, AB, İsrail, Vatikan’ı da içine alacak bir krize dönüşecek.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner. Zararın neresinden dönerseniz o kadar kârlı çıkarsınız.
Ama yine de siz bilirsiniz tabii. Durmak yok, yola devam.
Amerikan şemsiyesi altında gölgelenerek İslam dünyasına istikamet veremezsiniz.. Bu kadarcık olsa keşke ne söylediğiniz ya da ne yaptığınız kadar, söylediklerinizin ve yaptıklarınızın dışarıdan bakıldığında nasıl anlaşıldığını da düşünebilseydiniz. Kendiniz çalar kendiniz oynarsanız gün gelir işte böyle zor durumlarla karşı karşıya kalırsınız..
Selâm ve dua ile..