Ümit Savaş Taşkesen
Andrew Mango ölmüş...
Uzun bir sessizlik benimkisi, biliyorum. Bunu kendime söylüyorum. Gazeteye yazı yazmak için kendimi yokladığım zaman içimde yazı yazma hevesi, isteği oluşmuyor. Çünkü kime ne ve niçin yazacağım sorularının bendeki karşılığı belirsizleşti. Bu adam ne diyor, diyecek, ne düşünüyor, bu konuya nasıl bakıyor diye düşünen, merak eden bir okuyucu kitlemin olmadığnı biliyorum. Bu bir yazar için kötü bir durum. Yazarın yazma motivasyonunu kaybetmesi, yazmak için bir gerekçe bulmakta zorlanması, buna kendini inandırması ve zihnini, gönlünü yorarak, zaman ayırarak, emek vererek duygu ve düşünceleri harf kalıplarına döküp okuyucuyla birlikte bir anlama-anlaşma-çatışma-konuşma zemini inşa etmek şimdi daha zor.
Gençken, sanki herkes beni okuyormuş duygusu ile dolu olduğum için peşpeşe yazı yazdığım dönemler oldu. Arkadaşlar sağolsun, okur ve yazar çevresinden aldığım bir kaç geri bildirim bu yanılsamaya ve onun sonucu olarak sürekli yazmaya yol açmıştı. Şimdi böyle bir çevreden uzakta ve orta? yaşı aşmış bir halde o motivasyon ile yazmak zor... Suskunluğum biraz bundan ise biraz da Türkiye’de daha öncesinde olmadığı kadar “ insanların birbirini anlama ve derdini anlatma zemini”nin daralmasıdır.
Böyle dar ve gittikçe dara(ltı)lan bir zemin içerisinde düşüncelerin doğru olarak anlatılabileceğine ve anlaşılabileceğine dair pek inancım yok. Kendi nazarımda aklı başında diye düşündüğüm, sandığım insanların arkadaşların yazdıklarını okuyunca aklı mantığı yedeğe alıp cepheye asker devşirilen bir atmosferde yazacaklarım, meleklerin cinsiyetini tartışmak kadar süfli bir mesel gibi algılanabilir diye sustum. “Göller ülkesinde ada olmak bağışlanacak suçlardan değildir”
Beyhudelik duygusu yalnızken insanı daha fazla sarıyor. İsmet Özel’in “kimi öptüm de kurtuldu çarmıha çakılmaktan” dizesi gibi “neyi yazdım da kurtuldu” bir insan, düzeldi şehir, kime oldu umut. Somut bir karşılığı olmayan sorular, olmayan cevaplar...
Yazarın iç motivasyonunun tükendiği ya da sönmeye başladığı dönemde ilgisini ya da motivasyonunu artıracak, ateşleyecek ya da sürdürecek bir dış destek motivasyonu gerekiyor. Bu özellikle de bu mesleği profesyonel (bu işten birinci elden para kazanan) anlamda yazı ile uğraşmayan yazarlar için geçerli... Bu noktada yazarı yazıya ikna etmek, devamlılığı sağlamak için, editör ya da yazı işlerinin, gazete ya da dergi sahiplerinin etkisi devreye giriyor.
Yazı İşleri Müdürümüz, M.Ali Köseoğlu sonunda bu desteği sağladığı için bu yazı yazıldı. Öncesinde birebirde yaptığımız yazışmalar, sonrasında facebook üzerinde yazdığım paylaşımlara yaptığı yorumlar ile evet, yazımı bekleyen yazmamı isteyen 1 kişi var düşüncesi baskın geldi ve bu yazı ortaya çıktı. Beğenirse yayınlar. Ayrıca, Mahalle Mektebi dergisinden sevgili Ulvi K. Dündar’ın gayretlerini de anmalıyım mutlaka.
Neden bahsedecektim, sahi, unuttum. Andrew Mango ölmüş... Londra Yunus Emre Kültür merkezinde kendisini tanıma fırsatım olmuştu. O konuşmasında Türkiye’deki gelişmeyi ifade etmek için Kırşehir’deki bir hastanenin donanımının kendi yaşadığı York’taki hastaneden daha iyi hale geldiğini söylemişti. Giriş faslı uzun olunca bu bölüm kısaldı... son söz olarak, hepiniz biliyorsunuz ama ben yine hatırlatayım: “HEPİMİZ ÖLÜMLÜYÜZ”... Londra’da, süpermarkette ödeme kuyruğunda şunu hep duyarsınız : “Next one!” İşte biz de Sıramızı bekliyoruz..