Prof. Dr. Ali Akpınar
Anne baba..
Anne baba, önce biz sorumluyuz!
Çocuklarımız, bizde Yüce Allah’ın emaneti ve büyük nimeti. Onlarla seviniriz, onlarla mutlu oluruz ve onlarla üzülürüz. Onlar bizim, eserlerimiz, bizden sonra soyumuzu devam ettirecek olan dallarımız. Onlar bizim sınav aracımız (fitne). Biz onlarla sınanırız. Yüce Yaratıcımız, çocuklarımız vasıtasıyla bizlere bir takım sorular yöneltmekte. Çocuklarımızla ilgili karşı karşıya kaldığımız her sorun, aslında sınavın önemli bir sorusudur. Kimimiz o soruların hakkını vererek sınavda başarmakta, kimimiz de başarısız olarak sınavda kaybetmektedir. Çocukları sayesinde, Rızaya erip cennete girecek olan anne babalar da vardır; çocukları yüzünden cehennemi boylayacak anne babalar da vardır.
Çocuklarımız bizde Yüce Yaratıcının emanetidir. Onları nasıl sahiplendiğimizden, nasıl yetiştirdiğimizden ve onları nerelerde istihdam ettiğimizden sorulacağız. Bir gün gelecek çocuklarıyla buluşup cenneti onlarla birlikte yaşayan ebeveynler de olacak; daha hesaplaşmada onlardan kaçacak ve onlar sebebiyle zor sorgulamalardan geçecek anne babalar da olacaktır. Yani kimileri için evlatları, sürur vesilesi; kimileri için de nedamet sebebi olacaktır.
Aile yuvası, çocuğun en temel ve en kalıcı eğitimini aldığı yuvadır. İslamî ölçülerle kurulan, temeli Allah’ın emri Peygamberin kaviyle düsturuyla atılan aile yuvasının meyvesi olan çocuk, helal gıda ve temel dinî eğitimle hayata hazırlanır. Anne baba, çocuğun ilk öğretmeni ve ilk örnekleridir. Bu yüzden anne babalar, bu sorumluluklarını iyi yerine getirmelidirler.
Yaşlı bir adam, kendisine eziyet eden delikanlı çocuğunu Hz. Ömer’e şikâyet eder. Halife delikanlıya kızar, delikanlı söz ister ve şunları söyler: Ya Emîr, önce beni bir dinle. Babanın evladı üzerinde hakkı var da, evladın baba üzerinde hiç hakkı yok mu?
Bu soru karşısında Hz. Ömer, durur ve şöyle der: Elbette vardır, çocuğuna güzel isim vermek, helal rızık ile büyütmek, İslam terbiyesiyle yetiştirmek, evlilik çağı geldiğinde evlendirmek… diye ebeveynin görevlerini sayar. Delikanlı tekrar sorar:
Peki, sor bakalım babama bunların hangisini yerine getirmiş? Adam kem küm etmeye başlayınca Hz. Ömer, tarihi uyarısını yapar:
Be adam, git önce babalık görevlerini yerine getir, sonra evladından evlatlık bekle!
Okullar açıldı, şimdi anne babalar olarak çocuklarımızı, aile okulundan sonra ikinci eğitim kurumlarına teslim ettik. Onları eğitim kurumlarına teslim etmekle, bizler sorumluluktan yine kurtulmuş olmayız. Anne-baba olarak bizim çocuklarımıza eğitmenliğimiz devam edecektir. Onları ne kadar özel seçkin okullarda, çok donanımlı öğretmenlere de teslim etsek; ne kadar okullarımızda zorunlu din dersleri ve seçmeli Kur’ân-Siyer dersleri de okutulacak olsa, anne baba olarak çocuklarımıza öğretmenliğimiz devam etmelidir. Zira çocuklarımız, okul yolunda, serviste, okulda çok değişik ortam ve kültürlerden gelmiş çocuklarla, çok farklı belki de çoğu zaman kirli ortamlarla karşılaşacaklardı. Bunlara karşı, anne babalar olarak bizlere yine büyük görevler düşmektedir.
Unutmayalım, çoğu insan sigaraya okul çevresindeki arkadaşlarıyla başlamaktadır. Pek çok genç alkol ve uyuşturucu bataklığına okul çevrelerinde düşmektedir. Kızlarımız ve delikanlılarımız flörtle okul sıralarında, lise aşkları (!) ile başlamaktadırlar. Sinema, geziler, kokteyller, ölçüsüz kutlamalar çoğu zaman okullarda öğrenilmektedir.
Evet, okul çocuklarımıza çok olumlu güzel faydalı şeyler de öğretmektedir, ama olumsuz, çirkin ve zararlı pek çok şey de okul çevresinde öğrenilmektedir.
O halde Yüce Rabbimizin nimetlerinin en büyüğü ve emanetlerinin en önemlisi çocuklarımıza sahip çıkalım. Onlarla ilgilenelim, onları dinleyelim, en önemlisi evimizdeki canlı İslamî hayatla onları şer odaklarına karşı hazırlayalım. Unutmayalım ki bizden sonra soyadlarımızı ve mallarımızı çocuklarımıza bırakacağımız gibi, mukaddes değerlerimizi de onlara emanet edeceğiz.