Hümeyra Uslu
“Anneni mi daha çok seversin babanı mı?”
Uzun zamandır neyle ilgili yazmalı diye bekliyorum… Gündem yoğun, ortalık karışık. Aslında yazılacaksa çok fazla malzeme var. Ancak ben tercih etmedim. Zaten yorgunuz, yoğunuz daha içten gelen bir şeyler söylenmeliymiş gibi hissettim.
Yaz tatilinin bitişi, son baharın yaklaşması, dökülen yapraklar, yalnız atılan adımlar, yağan yağmurlar falan demeyeceğim. Edebiyat yapmayacağım yani…
Anneyi anlatacağım, anlamlandırabildiğim kadarıyla babayı dillendireceğim.
Anne ve babayı…
***
Hayatımızı anlamlandıran iki insan. Olmayanlara ne zor, hasretini çekenlere…
Bu dünyadan göçüp gidenlere, yalnız kalanlara…
Allah güç kuvvet versin onlara…
Sabır versin.
Hayatlarında hiç dolmayacak bir boşluk varken Allah onlarla olsun...
***
Olanlar ne şanslı, konuşabildikleri için babalarıyla, ağlayabildikleri için anneleriyle.
Ben de o şanslılardanım. Onların olmadığı bir hayatı tahayyül edemiyorum.
Çok şükür, bin şükür.
Babam da annem de hayatta… Ve tüm varlıklarıyla arkamda olduklarını biliyorum.
Her daim…
***
Bu hayatta hiçbir zaman cevabını veremediğim bir soru var ve bu soruyu hepiniz yakından biliyorsunuz…
Çocukken sorulan şu meşhur soru hani: “Anneni mi daha çok seversin babanı mı?”
Bu soruya cevap verebilen elbette vardır. Tercih yapabilen.
Çok ciddi sebepleri vardır belki tercih yaparken…
Ben hiçbir zaman cevap veremedim bu soruya.
Böylesi zor bir soruya annemi seviyorum çünkü desen; ardından hemen babamı seviyorumlu çünkülerin gelir.
İkisini birbirinden ayırt edebilmek mümkün değil benim nazarımda.
Küçük sırlarımı bilen annem, hayatı anlamlandırmamda önderim olan babam…
Her derdime en çok üzülen annem, bu dünyada hep en çok sevdiğim erkek olan babam…
Kızsa da benim özümü bilen annem, kızsa da içi parçalanan, her şeyini çocukları için ortaya koyan babam…
Hastalandığımda sabahlara kadar başımda bekleyen annem, doktor doktor koşturan uykularını uyuyamayan babam…
Sevincime her daim ortak olan annem, en küçük başarımda bile tebrik eden babam…
Şimdi nasıl tercih yapılabilir ki?
Hayatlarımızda kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, gönül dostlarımız olabilir. Ablamız, abimiz, kardeşimiz can’ımız olabilir belki.
Ama ya anne babamız?
Ben söyleyeyim, o can’ımız var ya, o can’ımızın içidir işte onlar.
Sol yanımızda sevgileriyle, muhabbetleriyle, öğrettikleriyle, oradadırlar. Her ikisi de…
Can’ın içidirler onlar.
***
Anne de ayrıdır baba da. Yani bu “çocukluğumuzun sorusunun” yaşımız kaça gelirse gelsin bir tanesini seçtiğimiz bir cevabı yoktur.
Cevap, “İkisini de” olabilir en fazla.
Sorun isterseniz yanılmadığımı göreceksiniz…