A.Cenap Kendi
Aşık Şemi Konuşuyor - 37
Yavuz Sultan Selim’in kurnazlığı
Tarihimizle ilgili Tevatür edebiyatımızın altın kalemlerle yazılmış olan ihtişamı ve zenginlikleri karşısında ilgisiz kalmamız bir araştırmacı gözü ile elbette mümkün değil.Bir çokları çeşitli kitaplara geçmiş bir çokları ise söylenti halinde ATA SÖZÜ olarak bu günlerimize kadar gelebilmiştir. Fakat çoklarının kaynağı bilinmektedir.
Medeniyetin beşiğinin sallandığı Konya’mız bu konularda önde gidiyor diyebiliriz.
Bu gün de sizlere yine Saray sızıntılarından elimize geçenleri nakletmeye çalışacağım.Yavuz Sultan Selim’i ilgilendiren bir siyasi Dehadan bir devlet adamına yakışır davranışından söz edeceğim.
Yavuz Sultan Selim han döneminde o devrin İran Hükümdarı olan ŞAH İSMAİL Yavuz Sultan hazretlerine içinde çok kıymetli mücevherler ile dolu bir hediye sandığını gönderir. Büyük bir saltanat içinde Hünkar’ın huzurunda sandık açılır. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar , Atlas kadife kumaşlar çıkar. Fakat sandığın papağı açılır açılmaz içinden etrafa pek fena bir koku yayılmaya başlar Bu kokuya hiç kimse bir anlam veremez. İçi kıymetli mücevherlerle dolu bu sandıktaki pis kokunun sonradan sebebi anlaşılır..
Meğer sandığın dip kısmına hakaret olmak üzere İnsan pisliği dışkı doldurulmuş Yani aklı sıra Şah İsmail cıhan Padişahına hakaret ediyor. Böylece kokunun mana ve mahiyeti anlaşılınca Yavuz emir verir her kez düşünsün bu edepsizliğe Osmanlının şanına yakışacak şekilde mukabelede bulunmalıyız emrini verir.
Fakat aradan çok zaman geçmeden yine kendisi İran Padişahına verilecek cevabı bulur. Hünkar hazretleri ayni şekilde değerli mücevherler ,kadife kumaşlar, Kıymetle takılar, Altın bilezikler ve en nadide esans ve parfümlerle süslü bir sandık hediye paketini hazırlattırır. Hatta sandığın içine o zamanın en pahalı gül kokulu lokumlarından ,Konyanın Hevenk büzgülü üzümlerinden,Akide şekerlerinden hazırlanmış bir kutuyu da hediye paketine en alta yerleştirirler.
Hediye paketinin en altına da bir satırlık yazıdan ibaret bir not bırakılır. İtina ile süslenen bu hediye sandığı ipekli kumaşlara sarılarak Şah İsmail’e gönderilir. Elçiler tarafından gönderilen bu sandık teslim edilir edilmez Şahın huzurunda açılma merasimi düzenlenir,Davetliler tam kadro hazır bulundurulur, Bu muhteşem davetliler huzurunda açılan sandıktan etrafa mis gibi bir koku yayılır.
Mücevher ve diğer hediyeler takdim edildikten sonra Osmanlı elçisi İran Şahının tedirgin olmaması için hediye paketinin içindeki yiyeceklerin önce tadımlığını yapar. Ve sonra nezaketle Şah İsmail’e elindeki altın kasedeki lokumdan İKRAM EDER…
Bilahare diğer görevliler huzurda bulunanlara bu altın kasedeki lokumlardan teker teker ikram eder. Şah bu bütün olup bitenlere bir türlü bir anlam veremez. Elçi Şahın şaşkınlığını gidermek için Lokum kasesinin altına iliştirilmiş olan pusulayı şaha uzatır.
Pusulayı okuyan Şah’ın yüzünde bu defa şaşkınlığın yerini BÜYÜK BİR UTANÇ ifadesi belirgin bir şekilde yerini alır.
Pusulada. İSMAİL…HERKEZ YEDİĞİNDEN İKRAM EDER .. Yazılıdır.