Fatma Şeref
Asil azmaz, bal kokmaz…
Kokarsa yağ kokar çünkü aslı ayrandır. Der atalarımız, asırlardır süzülmüş damıtılmış, saflaşmış tecrübelerin imbiğinden damlalarda ciltler dolusu bilgiler saklarcasına biröz… Bana göre Atatürk’ün Gençliğe Hitabesindeki “ Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” ifadesinde zirveyi bulan asalet iddiası bir üstünlük takıntısı değil tam tersine sorumluluk alma, daha fedakâr tercihte bulunma, gerektiğinde kendini feda etme şuurunun dilegetirilmesidir.
Peki, ne için? Kısaca yine Gazi’den yurtta barış dünyada barış için diye alıntı yapabilir veya Namık Kemal’in dilinden “Din için, devlet için, can çekişen millet için…” Diye bilir ya da susarak cevap verebiliriz. Çünkü tarih tanıktır geçmişimize…Fakat diğer yandan:
Avrupalı bütün tarihçilerin,bütün oryantalistlerin bir tek gayesi vardır:Türkleri tarihlerinden soğutmak. Diyen Arthur Sharaton isimli İngiliz tarihçi gibidürüst ilimadamlarını da dikkate almamız gerekiyor. Söz edilen adı şanlı ama kendisi siyasi amaçlı sözde tarihçiler ve içimizdeki iş birlikçi ve sempatizanlarının oldukça başarılı olduğunu da görmezden gelemeyiz. Yoksa üç Kahraman Gazi'den miras Üç Büyük Devlet'in çocukları, kendilerine ait her şeyi sıradan görmek hevesine niye düşmüş olsun. Üstelik sıradan görme en hafif ifade kendi tarihimizle ilgili en ufak bir olumu tahlil yapıldığında verilen tepkileri söylenen sözleri buraya sığdırmanın imkanı yok. Bu işin en tehlikeli yöntemi ise herkesin bir başka tarihi sürece ya da lidere sahip çıkıp diğerlerinden nefret etmesini sağlamak. En büyük oyun burada!..
Elbette tüm dönemlerde ve liderlerde eleştirecek çok şey bulmak mümkün ve eğer amaç ders almak ise bu çok güzel … Ama bu niyetle eleştiri o kadar az ki yok desek yalan olmaz. Neredeyse kökünden kopuk tavırlar , kendi aslına hakarete varan yalaşımlar ayrı bir ekol farklı bir seçkilik örneği hatta kültürel sanatsal alanlarda üstünlük tarafsızlık gibi arzı endam ediyor. Oysa aslını tanımayan evrensel bir şarkı söyleyebilir mi ?Kendine , ailesine , yakın çevresine , yaşadığı beldeye, ülkesine , milletine dair bir sözü olmayanın insanlığa ne mesajı ola bilir ? Tüm bunlar için ise öncelikle hepsini doğru tanıması gerekmez mi ?
Üç Gazi'den Üç Devlet dedimse rast gele değil. Henüz Selçukluların Anadolu'ya girişini izlerken fark etim ki bu topraklarda kurulan son üç devletin de kurucuları gazi ünvanı taşıyor.
Selçuklu Devletinin kurucusu : Gâzi Süleyman Şah
Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu : Osman Gâzi
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu : Gâzi Mustafa Kemal Atatürk
Evrende hiçbir tesadüfün olmadığı ilmen de sabit olduğuna göre bu ilginç ayrıntıya dikkatiniz çekip düşünmek üzere burada bırakıyorum. Ve :
Bir vatanın sahibi olmanın yolu; o topraklarda yaşanmış tarihi olayları bilmek, doğmuş uygarlıkları tanımak, sahip olmaktan geçer.
Mustafa Kemal Atatürk
Şunu da söylemeliyiz ki son yıllarda bayrağımıza , Türk bayrağı denilsin mi denilmesin mi tartışmasına varacak kadar ebleh süreçlerin içinden geçtik. Neymiş efendim devlet bayrağı denebilirmiş. Hangi devlet peki? Uzaylı cumhuriyeti mi ? Aman sakıncası yoksa ırkçıklık olmazsa en azından gezegen belirlesek karışıklık olmasın diye, satrün uranüs, jüpiter …olabilir mi müsaade eder misiniz diycektik neredeyse. Bu gün Türk Askeri Suriye’ye doğru ilerlerken göğsümüz kabarsa da bunları unutmamalıyız. Akillerin çoğu ahmak , vekillerin çoğu hain korkak çıktı. Ama neredeyse suç sadece milletin göz bebeği Türk Ordusunun üstüne kalıyordu.
O ordu ki içine bu milletin öz evlatlarının soruları ve gelecekleri çalınarak yine bu evlatların rızkından çalınan himmet adı altındaki paralarla yani süzme haramla beslenmiş onca hain yerleştirilmesine rağmen ele geçirilemedi. Teslim olmadı. Çünkü Zekai Paşa gibi o haini vur gerekirse öl oğlum emri verebilen komutanları olduğu gibi başüstüne komutanım diyen, gözünü kırpmadan gereğini yapan Ömer Halis Demir gibi askerleri vardı. Çünkü bu emir ve bu şehadet ilk değildi son da olmayacak… Alpaslan Malazgirt’te , Kılıçaslan Miryekefalon’da, Fatih İstanbul surları önünde Mustafa Kemal Çanakkale’de aynı emri vermişti.Tarafsız olalım gerçekten böyle bir oruduu böyle komutanları kaç kere gördü bu yeryüzü gökyüzü ? O yüzden şairin “ Orduma gazi dedi peygamberim “ ifadesi hiç abartılı değil. İnanıyorum ki öyle bir övgüü varsa bu ordunundur.
Ve bu ordu gerçekten yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıdır. Bu yüzden asil azmaz, şımarmaz sorumluğunun farkındadır. Suriye’yede gitse dünyanın başka yerine de gitse Türk Askeri aslını icra edecektir. Yaşatmak için ölecek barış için savaşacaktır.
Mevlana’nın dediği gibi: BirTürk, bir beldeye girince orası eşkıya zulmünden de haraç korkusundan da azatolur, kurtulur.
Birkaç noktasına ancak temas ederek kısa geçtiğimiz geçmişimiz bunun en güzel teminatıdır.Biz bu muhteşem tarihin mirasçısı olduğumuz için hala buradayız. Ve bu yüzden hem haklarımızı hem dünya mazlumlarının savunma şansımız var.
Görevi başındaki tüm güvenlik güçlerimizin kirpiğine toz değmeden dönmesi duası ile hayırlı cumalar diliyorum.
Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, Kılavuz’un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!