M. Ali Köseoğlu
Aslanı ata çektirirler!
Bir kere kontrolünüzü kaybetmeye görün…
Aslanı ata çektirirler.
Bu işin hikâyesi de var…
Şimdi günlük meselelere biraz kulak tıkayalım da şu hikâyeyi bari idrak edelim:
***
Yıllar boyunca efendisine hizmet eden at, artık yaşlanmış.
Tam “emeklilik zamanları geldi, artık rahat ederim” derken…
Efendisi gözünün yaşına bakmadan atı kapı dışarı etmiş:
“Benden çalışmayana ekmek yok! Başının çaresine bak. Yaşayabilirsen yaşa” demiş demesine de bir de geri dönüş için şart eklemiş:
Seni bir şartla beslerim. Bana bir aslan getir. Yoksa gözüme görünme.
***
At, bu vefasızlığa çok üzülmüş.
Artık hayatını tek başına vahşi ormanda sürdürebilecek kadar genç de değilmiş.
Bu nedenle ormana gitmeye, hiç olmazsa huzur içinde ölebileceği bir köşe aramaya karar vermiş. Ormanda bir yandan ağlayıp bir yandan da gönlüne göre bir yer ararken karşısına tilki çıkmış:
“Niye ağlıyorsun at dostum?”
“Ah, ben ağlamayayım da kim ağlasın” diye içini çekmiş at ve olup biteni tilkiye anlatmış.
Tilki: “Sen işi bana bırak. Yapacağın tek şey şu ağacın dibine yatıp ölü numarası yapmak.”
At yere yatmış, tilki de aslana gitmiş.
***
“Aman sevgili dostum! Kısmet ayağımıza geldi! Ağacın altında bir at ölmüş. Kocaman da butları var. Bize bir hafta yeter. İstemez misin?”
“İstemez olur muyum?” demiş aslan, ağzı sulanarak.
Ağacın dibinde atı görünce hemen parçalamak istemiş, ama tilki şöyle demiş:
“Bence senin mağaraya götürelim, orada yeriz. Ormanın ortasında yemeye başlarsak bir sürü rakip çıkar bize.”
“Doğru, demiş aslan, ama nasıl götüreceğiz?”
“Atı senin kuyruğuna sıkıca bağlarım. Ardından çekersin.”
“Tamam.”
Tilki, atı aslanın kuyruğuna iyice bağlamış. Sonra da atın kulağına fısıldamış:
“Haydi dostum, bundan sonrası senin işin.”
At da ayağa fırladığı gibi dörtnala koşmaya başlamış.
Tabii aslanı da arkasından sürükleyerek…
***
Hikâyenin bundan sonrası malum…
Atın bir aslan getirdiğini gören sahip, mahcup bir şekilde atı ölünceye kadar besler…
İsterseniz bu hikâyeden şu sonuçları çıkarabilirsiniz:
Bir: Yaşlanan ‘atlarınıza’ vefa gösterin.
İki: Kulağınıza fısıldayıp duran tilkilere dikkat edin!
Kendinizi bir anda atın kuyruğuna bağlanmış olarak bulursunuz.
Aslan maslan dinlemezler…
Mesnevi’nin 18. beytini Feyzi Halıcı’nın çevirisiyle vererek sözü noktalayalım:
Olgunun halinden anlar mı ham?
Söz uzar kesmek gerektir ve’s-Selam.