M. Faik Özdengül
B ile başlamak
Profesor Adnan Karaismailoğlu artık her hafta Konya'ya geliyor. Konya Kültür Evinde her cumartesi saat 19’da Mesnevi dersleri yapacak. Adnan Bey, Büyükşehir Belediyesi'nin her hafta cumartesileri başlattığı ücretsiz sema gösterileri için gelmeye başladı aslında. Bu meyanda da ilgilileri için kendisine Mesnevi Dersleri yapması ricasını kırmadı. İlk dersi geçtiğimiz hafta sonu yaptı. Genel olarak Hz Mevlana'nın hayatını ve serüvenini ele aldıktan sonra Mesnevi'nin ilk iki beyitinden kısaca söz etti. Güzel ve bereketli olacak inşallah.
Bu arada Yakup Şafak Hoca Konya'da. 15 günde bir Beyhekim Sağlık Derneğinde yaptığımız Mesnevi Derslerine bu hafta Yakup Hocamız da katıldı ve bize kıyaslama ile ilgili harika anekdotlar aktardı kendisine müteşekkiriz. Daha önce SADAV (Sosyal Araştırmalar Ve Dayanışma Derneği) bünyesinde yaklaşık 4 yıl boyunca Hocamızdan Mesnevi eğitimi almıştık. Yakup Hoca daha sonra emekli olup Samsun'a yerleşti. Kendisi Selçuk Üniversitesi Fars Dili Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesiydi. Hocamız yine bu alanda özgün eserler vermeye devam ediyor. Adnan Hocamızla birlikte www.semazen.net sitesinde de yazılarını severek okuyor istifade ediyoruz.
Hz Mevlana ve Şems ilişkisi kitaplara ve romanlara konu olmaya devam ediyor. En son Elif Şafak yazdı. Uzaklaştığımız değerlerimizin asıl medeniyetimiz olması hasebiyle bu anlamda daha özgün ve güvenilir araştırmalara ihtiyaç olduğu açık. Ülkemizde alanı sadece Hz Mevlana olan bilim adamının hiç olmamasını kaç kişi biliyor merak ediyorum. Özellikle kültürden sorumlu büyüklerimiz farkında mı? Haberi var mı?
Kültür ve turizmin hep bir arada anılması kültürümüzü turizm mi yönlendiriyor aslında sorusunu akla getiriyor. Kültürümüz turizmin boyunduruğunda mı?
İnsanların uğraş alanları insana huzur ve sükun vermeli dedi Adan Hocam. Okuduğumuz, yazdığımız, çalıştığımız, öğrendiğimiz, öğrettiğimiz ne varsa, huzur ve sükuna yol açmıyorsa sadece yük ve anlamsız. Uğraşlarımızdan hem kendimiz için hem de başkaları için günlük işe yarar ve huzura götürecek sonuçlar çıkarabilmeliyiz. Bu da ruha ait sorularla meşgul olmayı gerektiriyor. Bedenin sorusu nasıl, ruhun sorusuysa niçindir. Niçin diye sorarak yapılmalı yapılanlar. Düşünülmeli düşünülenler.
Belki niçin dersleri okutulmalı. Niçin toplantıları düzenlenmeli. Niçin egzersizleri yapılmalı. Gözlere niçin sorusunu öğretip öyle baktırmalı. Kulaklara niçin diye sorup öyle dinletmeli. Beş duyuyla aramalı niçinlerin cevabını. Ondan sonrakiler için n harfi gereksizleşecek daha sonra.
Niçin okumaya ve öğrenmeye daha sonra da öğretme çabasına girdik Mesnevi-i Şerif’i? Diyerek öğrenmeye başladık biz de Hz Mevlana’yı.
Dostlar çocuk ilk konuşmayı besmeleyle öğrenmeye başlamalı belki. B harfiyle. B harfi üzerine sayısız anlamlar yüklenmiş, şerhler yazılmış. Bişnev diye başlaması gibi Mesnevi’nin. Zaten sonraki hayatımızda her işe b ile başlamak öğretildi bize de. Başlangıçlarımız b ile olsun. Yatarken, kalkarken, başlarken güne, işe, uğraşa, çıkarken yola, yerken yemeğe, içerken suya hep besmele, hep b.
Aslında bizim medeniyetimizin aslı besmele. Her işe O’nu ortak etmek. Yaratıcıyı, sevgiliyi. O’nun emanına girmek. Belki de huzur ve sükun denilen şey O. İşin başı da sonu da.
İhmal ettiğimiz ama yanı başımızda duran, bizim habersiz olduğumuz ama haberdar olunduğumuz, veren, alan, kılan. Onsuz olunamayan. Kendimizi de, işlerimizi de havale etmemiz gereken.
İşte biz bu yüzden b ile başladık bişnev’e.
Bizim niçinimiz bu.