Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

Beşinci Dönemin Eşiğinde…

İslâm âlemi tarihte Doğuda Moğol saldırısı, Batı’da Haçlı seferleri, Tercüme faaliyetleri ve Aydınlanma dönemi olmak üzere dört önemli tecrübe yaşamıştır. Her bir dönem medeniyetimizin kriz noktalarını teşkil eder.  Şöyle ki, İslâm medeniyeti, hicri birinci/miladi yedinci yüzyıldan hicri beşinci/miladi onbirinci yüzyıla kadar bilim ve felsefe, sanat ve edebiyat, ilahiyat ve teknoloji vb. alanlarda yükselişini kat kat sürdürmüştür. Ne yazık ki, Moğol istilasıyla yaşanan kriz, beraberinde medeniyet alanında tedrici bir duraklama dönemini getirdi. İslam tarihinde “Bağdat’ın düşüşü” diye adlandırılan bu dönemde İslâm’ın politik ve kültürel büyüklüğünün en önemli anıtları yok edildi. Hicri yedinci/miladi on üçüncü yüzyılda Moğolların eliyle Bağdat’ın düşüşüne şahit olan bir görgü tanığı tarihçi İbnü’l-Esîr şunları yazar:

“Moğolların İslâm dünyasına girişleri hâdisesini kaleme almaktan yıllarca çekinip durdum. Bu olayları kaydetmeyi hiç de istemiyordum. Bazen bunu yazmanın gereğine inanıyor, bir adım ileri atarken iki adım geri atıp vazgeçiyordum. İslâm’ın ve Müslümanların ölüm haberlerini ve başlarına gelen büyük felaketi yazmak kimin kolayına gidebilir? Kim bu büyük felaketin yazılmasını ve anlatılmasını kolay görebilir? Keşke annem beni doğurmasaydı, keşke bu büyük felaketten evvel ölüp gitseydim!”

İbnü’l-Esîr bunları söylemekle kalmaz, bu dehşet verici olayın, bölgede Müslümanlara ve Müslümanların ürettiği kültür varlıklarına büyük zarar verdiğini ifade ettiği yazısında, Moğolların, Bağdat’ta kadınları, erkekleri, küçük yaştaki çocukları toptan katliama tabi tuttuklarını, hatta hamile kadınların karınlarını yararak ceninleri bile öldürdüklerini anlatır. (Bkz. İbnü’l-Esîr, İzzeddîn Ebu’l-Hasen, el-Kâmil fi’t-Tarih Tercümesi, (çev. A.Ağırakça-A. Özaydın), İstanbul, 1987, XII, 316–17.)

Tarihte Moğolların çılgınca bütün bu yıkımlarına rağmen,  İslâm medeniyeti ölmedi. Adeta, Moğolların yakıp yıkmaları sonucunda kalan küllerden yeniden doğdu; İslâm onları ve çocuklarını kuşattı, meydan okumasını sürdürdü. Aynı dönemlerde Anadolu, Doğu’dan Moğolların, Batı’dan Haçlıların saldırılarına tanık oldu. Ama İslâm uygarlığı, ölmedi, aksine yenilendi. On sekizinci yüzyılın başından on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar olan devrede tekrar geriye çekilmek zorunda bırakıldı. Bu, Osmanlı’nın zayıflamasıyla birlikte, ortaya çıkan modernitenin de yol açtığı bir krizdi.

Osmanlı, yıkılan değil, durdurulan bir medeniyetin adıdır. Önündeki tarihî engeller kaldırılırsa, tekrar büyük yürüyüşüne devam edecektir. Bugün coğrafyamızda ve ülkemizde önümüze çıkarılan terör gibi, etnik bölücülük gibi sinsi hadiseler bu kutlu yürüyüşü bu topraklarda durdurma çabalarıdır. Bin yıldır birlikte yaşayan Müslüman halklar, elbette bu oyunu en kısa zamanda bozacaklardır. Belki maddî anlamda Batı’nın iki yüz yıl gerisine düştük. Ama milletlerin tarihinde iki yüz yıl çok uzun bir zaman değildir. Bütün işaretler gösteriyor ki, bugün, İslâm medeniyeti beşinci defa toparlanmanın ve ayağa kalkmanın eşiğindedir. İslâm’ın yenileyici dinamikleri var olduğu sürece, Müslüman kültürü ve medeniyeti yeniden kendisini üretecektir.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.