Bestami İnan'la...
Şehrimizin en eski, belki de ilk sanayici ailelerinden İnan ailesinin, inşaat mühendisi olarak geleneksel yapıyı bozan, politika ve sosyal alanda vitrine çıkan başarılı ve güçlü ismi...
Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri-33
Şehrimizin en eski, belki de ilk sanayici ailelerinden İnan ailesinin, inşaat mühendisi olarak geleneksel yapıyı bozan, politika ve sosyal alanda vitrine çıkan başarılı ve güçlü ismi:
Bestami İnan
Bu haftaki konuğumuz da Bestami İnan bir dönemler Konya’mızın en köklü ailelerini bağrında bulunduran Uluırmak Çaybaşı mahallesinde dünyaya gelmiş. Karaman Caddesi Burhan Dede Camii’nin hemen 100 metre yanında tek katlı bahçe içerisindeki bir bağ evinde dünyaya gelen Bestami İnan; baba Mustafa ile anne Cahide hanımın üç çocuğundan ikincisi. 10 Temmuz 1958 günü İnan ailesi dünyaya gelen erkek evlatları ile bir bayram mutluluğu yaşamışlar. Bu aile bugün de Hatice, Bestami ve Hafız Ali kardeşler olarak kendi kurdukları yuvalarında yine o yıllardaki gibi mutlu huzurlu bir yaşam sürüyorlar
SANAYİCİ BİR SÜLALEDEN GELİYOR
Baba Mustafa İnan şehrimizin en eski belki de ilk sanayicilerinden birisi. Türkiye’de el kadayıfı yapımında kullanılmakta olan ilk makineyi üreten de İnan ailesi. Büyük Otel’in köşesinde bugün yıkılıp yeniden yapılmakta olan Kadınlar Pazarı’nın orada faaliyet gösteren imalathane uzun süre çeşitli makine üretimi gerçekleştirmiş. İnan Makine’nin kadayıf üretimi için ürettiği bu makineler kısa sürede Türkiye’ye yayılır ve örnek bir marka olur. Uzun süre yurt dışına bu marka ile makine ihracatı yaptı. Yine şehrimizin başarılı sanayicilerinden, yıllarca Oda Başkanlığı yapan Mehmet Ali İnan, Bestami İnan’ın küçük amcası. Yine bu sülaleden Mevlüt İnan da şehrimizin sevilen ve sayılan isimlerinden makine imalatçısı bir isim olarak dikkatleri çekiyor.
İMALATÇI OLMAYI ARZU EDERKEN İNŞAATÇI OLUVERDİK
İmalatçı, üretici, sanayici bir ailenin inşaat mühendisi bir evladı olarak ailenin gelenek yapısını bozmasının da garip bir tesadüf olduğunu ifade eden Bestami İnan bunu şöyle ifade ediyor: Ben neden imalatçı olamadım? Oysa Endüstri Meslek Lisesi Tesviye Bölümü’nü kazanmış ve oradan da başarı ile mezun olmuştum. O yıllarda benim de hedefim, idealim makine mühendisi olmaktı. Ama bu üniversite sınavlarının azizliğine uğradık, inşaatçı oluverdik. İnşaat Mühendisliği’ni kazandığım 1975’te bile hep makine bölümüne geçmeye çalıştım. Öyle ki ilk 2 yıl okulda makine bölümüne geçeceğiz diye uğraştık. Ama olmadı. Ancak 3. sınıfta iken inşaatı sevmeye başladım. Beşinci senenin sonunda inşaat mühendisliği camiasında yer alıverdim.
AİLE ÖNCE TAHİR HOCA’NIN EVİNİN YANINA DAHA SONRA MERAM’A GÖÇER
Bestami İnan’ın ailesi kendisinin doğup büyüdüğü Çaybaşı mahallesinden ayrılıp Hakimiyet’in oraya, Tahir Hoca’nın evinin yanına göçerler. 1962’den sonra ise baba Meram’da bağlar arasında bir ev alır. Bestami İnan ‘Bu yıldan sonra bizim aile için Meramlı yıllar başlıyordu’ diyor. Meram Değirmen Durağı civarındaki bağ evi özellikle çocuklar için ağaçları ve çiçekleriyle unutulmaz anılara ev sahipliği yapar. Aile son olarak o yıllarda kentin en yeni gözde mümtaz ailelerinin oturmaya başlayacağı Öğretmenevleri’ne taşınır.
ŞÜKRÜ DORUK’TA BAŞLAYAN İLKOKUL, ALİ İHSAN DAYIOĞLU’NDA TAMAMLANACAKTIR
Küçük Bestami 1964 yılında babası ve annesi tarafından elinden tutularak evlerine en yakın ilkokul olan Şükrü Doruk İlkokulu’na kayıt ettirilir. Bestami 3. sınıfı da burada tamamlayacak, daha sonra 1967 yılında hayırsever hekim Ali İhsan Dayıoğlugil tarafından yaptırılan yeni okula devam edecek ve bu okuldan mezun olacaktır.
İLK ÖĞRETMENİ MEFKURE HANIM BESTAMİ İNAN’IN YAŞAM FELSEFESİNE YÖN VERİR
Mutlaka her çocuk için ilk öğretmeni çok önemlidir. O ilk öğretmenler unutulmaz. Saygıyla, sevgiyle, hürmetle, rahmetle anılır. O ilk öğretmenin ismi dudaklardan dökülürken insanlar çok çok eskilere, ‘güzel yıllara’ dalar giderler. Bestami İnan için ilk öğretmeni Mefkure Özdil belki biraz farklı bir anlam taşıyor. Çünkü bize Mefkure hanımdan söz ederken zaman zaman duygulanıyor, gözleri doluyor, gözyaşlarına hakim olabilmek için sohbete ara veriyor. Önündeki kahvesinden bir yudum çekiyor, susuyor, o odadaki derin sessizlikten sonra yeniden bize kaldığımız yerden hayat öyküsünü anlatmaya çalışıyordu.
BENİM ÖĞRETMENİM DÜNYA TATLISIDIR
Benim öğretmenim eğitimimdeki en büyük şansımdır. Dünya tatlısıdır. Öğretmenim bana her şeyi öğretmiştir. Bugün kendisi 70 yaşındadır. Beni hala sever ve biz inanın hala kendisi ile görüşürüz. İşini çok seven bir öğretmendi. İnsan sevgisini, dünyaya pratik bakmayı, olayları, sorunları çözmeyi bana hep bu öğretmenim öğretti. Hocam Mefkure Özdil hanımefendi bana hâlâ evladı gibi bakar. Ben de kendisini zaman zaman ziyaret eder, elini öper, hayır duasını alırım.
BABALAR GÜNÜNDE BENİ İLK OLARAK ÖĞRETMENİM TEBRİK EDER
İlk öğretmenimin benim üzerimde çok büyük etkisi olmuştur. Mesela Babalar Günü’nde beni ilk kutlayan hep öğretmenim olmuştur. Mesela geçen yıl da Babalar Günü’nden bir gün önce saat 23’te cep telefonum çaldı. Arayan ilkokul öğretmenimdi. Telefonda Babalar Günü’mü kutluyordu. Şaşırmıştım. Sonra dedi ki ‘Biliyorum aslında Babalar Günü yarın. Ama seni ilk kutlayan ben olmak istedim…’ (Evet sohbetimizin bu bölümünde Bestami İnan yine ağlamamak için kendini zor tutuyordu)… Sonra devam etti: Öyle ki bu okuldan ayrılacağımdan çok öğretmenimden ayrılacağımı anlayınca yıkılmıştım. Mesela o gün babama dediğim şu sözü hiç unutamıyorum ‘Ahhh baba keşke Ali İhsan Dayıoğlugil şu okulu yaptırmasa da ben de o okula gitmesem.’
ESKİ BAŞKAN MEHMET ŞEN ÇOCUKLUK YILLARIMIN EN İYİ ARKADAŞIYDI
Bestami İnan unutamadığı çocukluk arkadaşlarını sayarken yine şehrimizin tanınmış pek çok ismini arka arkaya sıralayıveriyordu. Ama bunların içerisinde Karatay Belediyesi eski Başkanı Mehmet Şen belki de ilk sıraları alıyordu.
İLKOKULDA İKEN BAŞBAKAN DEMİREL BİZİ KABUL ETTİ
“Şükrü Doruk İlkokulu bayramlarda bando takımıyla örnek bir okuldu. Öyle ki belki o yıllarda Türkiye’de bizim gibi bando takımı olan bir ilkokul yoktu. Ben de bu bando takımında trampet çalardım. Bir 19 Mayıs törenleri için bizim okul, yani bando takımı Ankara’ya çağrılmış. O zaman Başbakan Süleyman Demirel idi. Ankara’ya gittik. Demirel bizi tek tek kutladı, öptü. Yıl 1967.”
9 YAŞINDA OTOMOBİLİMİZİN DİREKSİYONUNA GEÇTİM
“Hiç unutamadığım bu çocukluk anılarımın arasında bir de ilk defa arabanın direksiyonuna geçip arabayı kullandığım gün vardır. O yıllarda Konya’da arabası olan aile parmak ile gösterilirdi. Üstelik şehirde kimin ne arabası var, herkes bilirdi. 9 yaşındaydım ve bir yaz günüydü. Bizim de beyaz Opel bir steyşınımız vardı. Koldan vitesli bir araçtı. Çocukluk işte. Araba benim sevdam, aşkımdı. Annemlerle arabaya bindiğimiz zaman hemen arka koltukta babamın arkasına geçer ona hiçbir şey sormadan hep kendisini izlerdim. O dünyaya dalar, arabayı sanki kendim kullanırdım. Hep babamı takip ederdim, ne yapıyor, nasıl davranıyor diye. Pazar günü ikindiden sonra araba ile Meram’a, bağa gitmiştik. O gün kimsenin haberi olmadan anahtarı aldım, arabaya bindim ve arabayı çalıştırdım. Birinci vitese taktım, o güne kadar da daha kimseye bir şey sormamıştım. Birinci vitesle hareket etmişti araba, onunla gidiyordu. Hala unutamıyorum, o gün mahalleyi dolaştım. Ben arabanın direksiyonunda, mahallenin çocukları ise arabanın peşinde turluyorduk. Ayaklarım gaza frene yetişmediği için direksiyonda kaybolmuştum. Sadece direksiyonun arkasından önümü görebiliyordum. Mehmet amcam ile yengem bir ara köşeyi dönmüş, bize doğru geliyorlarmış, ben onları görmedim tabii. Mehmet amcam içi boş bir arabanın üzerlerine doğru geldiğini, arkasından da mahallenin çocuklarının koştuğunu görüp yengemi kenara çekmiş ve ‘araba üzerimize geliyor’ diye bağırmış. Daha sonra araba yanından geçeren de bu olsa, olsa bizim Bestami’dir deyivermiş.”
‘BİR İNAT UĞRUNA 2 SAAT YÜZDÜM ‘
Bestami İnan sohbetin bu bölümünde kendisini iyice çocukluk gençlik yıllarına kaptırmış. Hafızasından, gözlerinin önünden silemediği iyi ya da kötü bütün anılarını film şeridi gibi tek tek anlatıyordu. İşte o unutulmaz anılardan korku dolu bir tanesi: Yıl 1978’di. 20 yaşımdaydım. Arkadaşlarla Alanya’ya kampa gitmiştik. Bir gün denizin kenarında otururken bulunduğumuz yerden taaa koyun ucundaki Alanya kalesini gösterip oraya kadar yüzersin yüzemezsin diye iddialaştık. İçlerinde sadece ben yüzerim diye ayağa kalktım ve pansiyonların olduğu yerden denize girdim. Kalenin bulunduğu burna doğru yüzmeye başladım, öyle bir açılmıştım ki beni denizin ortasında tek başına yüzerken gören sandallar yanıma yaklaşıyor ‘seni kayığa alalım’ filan diyorlardı, yani denizin ortasında yalnız bu adamın kıyıya bir daha dönmesinin mümkün olmadığını düşünüyorlardı. 2 saat filan yüzmüşüm. Dediğim gibi kalenin bulunduğu noktada karaya çıktım. Ama nefesimin tükendiğini hissettim. İskeleye ayağımı atamıyor, sadece ellerim ile o tahtaları tutuyordum. Karaya ayağımı değil elimi atmıştım. Orada bir süre dinlenip kendimi yukarı çektim ve çıktım.’
MERAM ORTAOKULU VE BASTIKLARI YERİ ZANGIRDATAN HOCALARIMIZ
“Ali İhsan Dayıoğlugil ilkokulunu bitirdikten sonra yine evimize en yakın olan ortaokula gidecektim. Orası da Meram Ortaokulu idi. Salih Zeki Bey, A.Kadir Çetin, matematik öğretmenimiz Şevki beyler vallahi okulda bastıkları yer zangırdatıyorlardı. Ama o zamanlarda öğretmenlerde bir kılık kıyafet disiplini vardı. Biz bu öğretmenlerimizi bir gün dahi ütüsüz gömlek ve pantolon ile görmedik, çünkü ütüsüz, kirli bir şey giymezlerdi. Günlük tıraş olurlardı. Pırıl pırıllardı. Disiplinleri ise zaten her hallerinden belli olurdu.”
ENDÜSTRİ MESLEK LİSESİ’NİN BİZE ÇOK FAYDASI OLDU
“Lise için sınavlara girdik. Endüstri Meslek Lisesi tesviye bölümünü kazanmıştım. O zamanlar Endüstri Meslek Lisesi’ne filan sınavla girilebiliyordu. Bu okul benim pratiğimi çok geliştirdi. Tasarı geometri, teknik resim dersleri vardı. Atölye şefi Hasan Büyükışık, Fevzi Atçeken isimli hocalarımızı unutmamız mümkün değil. Atölye dersleri çok keyifli geçerdi. Eğlenceliydi.”
OKUL TAKIMI VE KONYASPOR FORMASI İLE BOKS YAPTIM, İYİ BİR FUTBOL HAKEMİYDİM
“O yıllarda elbette her genç gibi bende spora çok düşkündüm. Futbol oynuyor, boks yapıyordum. Okullar arası futbol, güreş, basketbol ve boks maçları yapılırdı. EML, Konya Lisesi Ticaret Lisesi arasında yapılan bu okul müsabakaları kıran kırana, çok zevkli ve çekişmeli geçerdi. Daha sonra Konyaspor’un boks takımına katıldım. Hem okul hem de Konyaspor forması ile turnuva ve müsabakalara iştirak ettim. İyi de yüzücü idim. Bu arada futbol hakemliği sınavlarına katıldım ve futbol hakemi oldum. O yıllarda Fazlı Bayram Hadi Gençlik Spor Müdürlüğü’nde Müdür Muavini idi. 1977-78-79 yıllarında spora ve hakemliğe devam ettim. Üniversiteyi bitirinceye kadar da futbol hakemliğim fiilen devam etti. Çok maç yönettim.
KONYA DEVLET MİMARLIK VE MÜHENDİSLİK AKADEMİSİ
“EML’ni bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girdik. KDMMA’ni kazandım. İnşaat bölümünü kazanmıştım. İlk yıllarda inşaat bölümüne alışmakta zorlansam da sonradan çok sevdim ve bu inşaat işi benim mesleğim oldu. Adem Parlak, Adil Bayındır, Remzi Akhan ile aynı devre idik. Hep birlikte olduk ve okulu da birlikte bitirdik. Ahmet Yapıcı, Hüsnü Çeşmeci, Latif Başahçı, Mustafa Canlı, Hüseyin Koyun ve Mustafa Öz, uçak seferleri başladıktan sonra da Yıldız Teknik Üniversitesi’nden, ODTÜ’den Berki Yurtsever, Aytaç Mertol, Haluk Özmen gibi hocalar gelmeye dersimize girmeye başlamışlardı.
VATANİ GÖREVİMİ ÖNCE İSTANBUL ARDINDAN ANTEP ARABAN’DA YAPTIM
“12 Eylül 1980 ihtilalinden tam altı ay sonra, Nisan’da İstanbul’da 4 ay Halıcıoğlu Personel Okulu’nda yedek subay öğrencisiydim. Daha sonra çekilen kurayla Antep’in Araban ilçesi Askerlik Şube Başkanlığı görevi için buraya gittim. Burada insanlara hizmet etmeyi, onların problemlerini çözmeyi, yüzlerini güldürmeyi çok sevmiştim. Bu askerlik görevim sırasında da bunları hep yaptım. Orada en yüksek rütbeli subay ben idim. Bakın aradan 25-30 sene geçti. Ama inanın hala beni Araban’dan arıyorlar, yine yardım istiyorlar, ben de imkânlarım ölçüsünde gücüm yettikçe onların bu sıkıntılarını gidermeye çalışıyorum. Bu sırada okullarda Milli Güvenlik Dersleri’ne öğretmen olarak girdim.”
ASKERLİK SONRASI İNŞAAT VE SİYASET HAYATI BAŞLIYOR
“Askerlik sonrası 82- 85 yılları arasında üç yıl şantiye şefliği yaptım. Doktorlar İşhanı gibi pek çok yerde inşaat ve lojmanlar yaptım. 86’da İnşaat Mühendisleri Odası yönetimine arkadaşlarımın isteği üzerine girdim. Süleyman Temizci beyle 6 yıl birlikte çalıştık. 2 dönem Başkan yardımcılığı yaptım. 1992’de Başkanlığa seçildim 8 yıl bu görevde bulundum.”
ANAP’LI YILLAR, ABDULLAH ÜZÜLMEZ VE MEHMET KEÇECİLER
“ANAP’ta Sayın Abdullah Üzülmez’in Başkanlığında il teşkilatında İkinci Başkanlık yaptım. Üzülmez çok dürüst, çalışkan, müthiş bir siyasetçiydi. Onun başkanlığında parti ile birlikte Konya’da çok çok büyük mesafeler aldık. Devlet Bakanı ise Sayın Mehmet Keçeciler’di. Mehmet Bey de siyasette örnek bir insandı. Her ikisinden de ilhamlar aldım. Devletini, milletini seven, kendi menfaatini ise hiç mi hiç düşünmeyen, dürüst siyaseti hem ön planda tutan, tartışmaya açık, ülke için olması gerekenleri söyleyen, mutedil insanlardı. Maalesef artık günümüzde çok az görünen devlet adamları idiler. 1999 yılında ise Büyükşehir Belediye Başkanı adayı oldum.”
KONYA OLARAK ANAP’IN, İKTİDARIN, BELKİ DE ÜLKENİN
KADERİNİ ETKİLEDİK
“15 Haziran 1991’de bir Cumartesi günü ANAP’ın büyük kongresi vardı. Genel Başkanlık için Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz aday idi. Yıldırım Bey Başbakan, Mehmet Bey de Başbakan Yardımcısı idi. Konya ekibi olarak çok etken bir konumda idik. Çünkü biz Konya olarak Başbakan Yıldırım Akbulut’un yanında firesiz yer almalıydık. 38 Konya delegesi vardı, Yıldırım Bey’e ise 25 Konyalı delege oy vermeyeceklerini açıklamışlardı. Mehmet Bey Konya olarak ortak hareket etmemiz için çok uğraş verdi. ‘Uzun vadeli düşünelim’ dedik, telkinlerde bulunduk. İlk tur oylama sonrası oy farkı 20’ydi. Bizim Konya olarak oyumuz ise 38’di. İkinci turda oy farkı açıldı ve kaybettik. Bana göre bu genel kurul ve Konya olarak bizim tavrımız ile ANAP’ın, hükümetin kırılma noktası oldu. Siyasi dönemde hükümet olarak bir partinin hem de iktidar partisi olduğunuz halde, Genel Başkanı büyük kurultayda kaybediyordu. İşte burada iki ayrı parti olduk. Zihniyet, anlayış farkı ortaya çıktı. Bana göre ANAP o gün bitti.”
RAHMETLİ ÖZAL ‘ÜÇ BEŞ KİŞİYİ DEĞİL ÜÇ YÜZ, BEŞ YÜZ KİŞİYİ SEVİNDİRİN’ DERDİ
“Rahmetli Özal’ın kişiliği, şahsiyeti, riski sevmesi, toplumun yüzünü güldürme sevdası, ülkenin genel menfaatlerinin ön planda olması çok önemliydi. Özel sohbetlerde bize hep ‘üç kişiyi değil, 300 kişiyi üzmeyin’ derdi.
SOSYAL YÖNÜ GÜÇLÜ BİR İSİM
Bestami İnan bugüne kadar olan yaşamında sektörel büyümenin, özellikle Özal döneminde çok hızlı politika yapmanın yanı sıra KTO, Çevre İl Müdürlüğü bünyesinde Türkiye’de ilk defa kurulan Çevre Mütevelli Heyeti gibi pek çok değişik alanlarda da çalışma yaptı. Halen Sivil Toplum Platformu’nun Başkanlığı’nı yapan İnan stresi yüzerek tabiatla iç içe olarak atarken derin sohbetlerde en çok mutlu olduğu anlarda Hafız Ali’nin kardeşi olmanın hazzını yaşıyor…