Şenol Metin
BİR 28 ŞUBAT DAHA GEÇTİ…
Bir 28 Şubat daha geçti. Bugüne dair pek çok değerlendirmemizde turnosol işlevi gören 28 Şubata dair çok şey yazıldı, çizildi. Yazılıp çizilmeli de…
O günkü konjukturde kendimizin, kurumlarımızın duruşları,
28 Şubatın yanında, karşısında ya da ikircikli tavırları bugünümüze ışık oldu, sağlıklı değerlendirme yapabilmemize imkan veriyor.
Bu boyutunun dışında 28 Şubat postmodern darbesi iki boyutu çok önemlidir;
İlki toplum mühendisliği projesi olarak siyaseti, siyasetin kurumlarını ve STK’ları dizayn eden Yeni bir toplum düzeni dayatan boyut,
İkincisi ise bir soygun sistemi olarak dizayn ettiği yeni ekonomik düzen.
Yeni bir toplum düzeni dayatan boyutu üzerine ilk olarak söylenmesi gereken;
Modernizmin hakim ideoloji formunu yeterli görmeyerek siyasal hakimiyetini de tesis ettiği 1908 Darbesi ile başlayan darbeler zincirinde bir halkadır. Uygulama biçimi olarak nev-i şahsına münhasır özellikleri olsa da doğrudan islamı, islamın kamusal görünürlüğünü ve siyasala temsilini hedef alması, bunu da güç kullanarak yapmasının altı çizilmelidir. Yine bu dönemde 60’lı yaşlardaki bir Anadolu kadının muayene olabilmek için hastanede baş açık fotoğrafının istenmesi toplum mühendisliği projesinin nereye kadar uzanabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
17-25 Aralık ve 15 Temmuz Kalkışmasının zemini de 28 Şubatta oluşturulmuştur. FETÖ Yapılanmasının ulusal ölçekten küresel ölçekli bir terör yapılanmasına dönüştüren güç temerküzü 28 Şubatta yapılmıştır.
Devlet geleneğimizin derin devlet ile legal devlet arasındaki,
Bürokratik devlet ile siyasal devlet arasındaki,
Küresel devlet ile milli devlet arasındaki,
Fay hatlarının güç kullanarak birinciler lehine dönüştürüldüğü, kadim çelişkilerin açığa çıktığı darbeler tarihimizde birbirinin devamı zincirin halkalarıdır.
28 Şubatın ikinci önemli boyutunun bir soygun sistemi olarak dizayn ettiği yeni ekonomik düzende FAİZ’in rolü ön plana çıkmaktadır.
28 Şubat Postmodern Darbesinin siyasal lideri Demirel'in siyaset sahnesine Başbakan olarak döndüğü 1992’den itibaren emrinde olduğu faiz lobisine çok hizmet etti. O’nun başbakanlığı ile birlikte faizin vergi gelirlerine oranı %20'lerden %35'lere kadar çıktı. Ardından Necmettin Erbakan Hocamın Başbakan olduğu 1996’ya kadar da boş durmadılar, 1994-96 arasında 3 yılda % 60'a kadar yükseltmeyi başardılar.
1997'de Yarım Milli Görüş iktidarında faiz lobisi ile etkili mücadele yürütülmesi, havuz gibi projelerle faiz ödemelerinin vergi gelirlerine oranı % 60’lardan % 42'ye kadar çekilse de faiz lobisinin imdadına 28 Şubat yetişti. 28 Şubat ile birlikte 2003'e kadar her yıl artarak % 95'e kadar çıktı. Şimdilerde %11-12 bandındadır ve bu oran da çok yüksektir.
Soygunun boyutu çok açıktır. Ülkenin toplanan tüm vergilerinin en az yarısına 10 yıl boyunca 28 Şubat çetesi el koymuştur.
28 Şubatta araçsallaştırılan medya ve medyayı finanse eden kamu bankacılığı sisteminin yarattığı tahribatın yanında kurulan soygun sisteminin bozduğu ekonominin tekrar rayına oturtulması ancak 2003’ten sonra 28 Şubat’ın mağduru kadrolarca oluşturulan AK parti sayesinde mümkün olmuştur. 1997-2002 yıları arasında patronlarını fonlamaktan bankacılık işlemi yapamayan ve batan 20 banka için devletin doğrudan transfer ettiği tutarın 17 milyar dolardan fazla olduğu da değerlendirildiğinde, 28 Şubatın ekonomik maliyetinin 300 milyar dolar olduğuna dair analizleri okuduğumuzda diyoruz ki;
28 Şubatta bir soygun çetesi ülkenin tüm zenginliklerine el koymuştur.
Tabi bu işlerin arkasında bir kadro var ve bu kadronun bugün bazı unsurları hala aktif.
28 Şubatta ekonomi yönetiminin tepesinde bulunan bazı isimlerin bugün siyaset yaptığı yerler analiz edildiğinde 28 Şubat’ın henüz bitmediği anlaşılacaktır. Küçük bir google arşiv araştırması ile eminim çok veriye ulaşacaksınız.
Garip olan, Merkez Bankası Politika Faizi %17'den % 19'a çıktı diye ortalığı ayağa kaldıran zevatın ülkeye gecelik % 7000’leri yaşatan kadro olması...
Demek istiyorum ki;
28 Şubatın ekonomi kadrosu ile bugün CHP’yi iktidara taşımaya çalışan Millet İttifakı bileşenleri arasındaki kadro örtüşmesine dikkat çekicidir.
28 Şubat’ın siyasal, sosyolojik nedenleri ile birlikte ekonomi-politiği de çok belirleyicidir ve 1000 yıl süreceğini bilemem ama kadrolar birbirini yeniden üreterek devam ediyor.