Konya’da olmadığım günlerden bir gün... Başka bir iklim, başka bir bölge, başka bir şehir, başka bir hava... Hâsılı bambaşka bir an ve zaman...
Akşamın bilmem kaçı... lâkin geç vakit.
Arkamdaki kalabalıkta bir genç bağlama çalıyor, içli sesiyle, "Ben de gülemedim yalan dünyada" diyor... O genç yaşında hiç gülememiş olmak ve dünyanın yalan oluşunu iliklerinde hissetmek...
Tam da şu anda nedendir bilinmez, elime alıp yazmam gerektiğini düşündüm: İçimizdeki melankoli üzerine. Bizim zaman zaman durup düşünmemize, zaman zaman gereksiz üzülmemize, zaman zaman da halden hale geçmemize vesile oluyor.
Bu kötü bi’ şey mi?
Salt kötü bir ruh hali olduğunu düşünmüyorum. Zira geçmez/bitmez değil hiçbir duygu da... Yani melankolik haller de geçer. Zaman gibi, hayat gibi, hâsılı her şey gibi... Çünkü geçmeyen hiçbir şey yok, arkadan sesi gelen arkadaşın bahsettiği yalan dünyada...
Her neyse.
Bir anlık yazdığımı söylemiştim. Uzun uzadıya anlatacak bir vaziyette yok zaten bu anı. Bu satırları olduğu gibi göndereceğim. Kalanları sonra konuşalım, daha sonra bakalım diyorum yani eksiğimize dediğimize… Şimdi hem saat geç.
Bu arada, memleket yazılı basına veda etti. Artık online ortamda yayın hayatına devam edecek. Teknolojinin bu kadar ilerlediği artık attığımız adımın sayısını bile online ortamda takip ettiğimiz şu günlerde, böyle bir karar alınmış olması bence olması gereken bir adım… Yeni dönemde gazetemiz ekibine de kolaylıklar diliyorum.
Yazmaya, okumaya, yorumlanmaya kaldığımız yerden devam…